BİR REKTÖR KENTİN KADERİNİ DEĞİŞTİREBİLİR Mİ?
Üniversitede yüzde 30 İngilizce eğitim hedeflenecek.
İngilizce öğrenen öğrencilerin bilimsel araştırmalar konusunda dünyayı takip etmeleri sağlanacak.
Öğretim üyelerinin de dil seviyesi yükseltilecek.
Araştırma geliştirme ile kentin ve ülkenin sorunlarına çözüm aranacak.
Muğla’nın örnek bir şehir, marka şehir olması için çaba harcanacak.
Proje odaklı çalışmaları istenen öğretim üyelerinin yükselme kriteri projeleri olacak.
Oluşturulan Proje Ofisi gelen projeleri inceleyecek.
Üniversitenin tüm alt yapısı çalışanlarının kullanımına açılacak.
Üniversite-Sanayi-Kamu işbirliğinin kurumsallaştığı TUBİTAK, SANDEZ Projesi yapanlar desteklenecek.
Araştırma yapan proje hazırlayan öğrencilerin barınma sorunu karşılanacak.
Dört yıl içinde TUBİTAK’ın ilk 50 listesine girilecek.
Teknolojiyi takip eden, inovasyon odaklı, ahlaklı nesiller yetiştirilecek.
Yeni teknolojiler ile karşılaştığında heyecanlanan bir öğrenci topluluğu oluşturulacak.
Üniversite içinde güvenlik kriterleri gözden geçirilecek.
Giriş kapılarına (A-C) güvenlik arttırılacak, otomasyon sistemi sağlanacak.
TEKNOPARK hızlandırılacak.
TEKNOPARK’ın başına sanayi sektöründen bir yönetici (CEO) atanacak.
TEKNOPARK’a yönelik araştırma potansiyeli desteklenecek.
Bin kişilik araştırma kitlesi yaratılacak.
Hızlı hareket edilecek.
Kentin sorunlarına yönelik uyum (entegrasyon) sağlanacak.
Yerel yönetim-üniversite işbirliği arttırılacak.
Ulaşım sorununa ilişkin ring hattı, tramvay gibi çözümler önerilecek.
Öğrenci kitlesinin Kötekli’den kurtulması için bazı bölümler şehir içine taşınacak.
Kız Meslek Lisesi binasının Mimarlık Fakültesine dönüştürülmesi sağlanacak.
Bazı meslek yüksekokulları şehir içlerine alınarak öğrencilerin şehir içi yerleşkesinde olması konusunda adımlar atılacak…
Yukarıda yer alan ifadeler; Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Hüseyin Çiçek’e ait.
Bir süre önce göreve başlayan Rektör Çiçek, geçtiğimiz günlerde gerçekleştirilen merkez basın buluşmasında üniversite-kent ilişkine yönelik önemli açıklamalarda bulundu.
Çiçek, yönetim olarak nasıl bir üniversite hedeflediklerini dile getirdi.
Gazetecilerin sorularını yanıtladı.
Yukarıda yer alan satır başları böyle oluştu.
Doğrusunu söylemek gerekirse Rektör Çiçek’in kent-üniversite ilişkisinin ötesinde üniversite-sanayi-kamu işbirliğine yönelik ayakları yere basan açıklamalarından oldukça etkilendik.
Üniversitelerin bulundukları kentle ve toplumla ilişkisinin gelişmesi kuşkusuz hem üniversite hem de kent için yararları tartışılmayacak bir konu.
Rektör Çiçek yönetiminde Muğla’da kent-üniversite ilişkisinde olumlu adımları atabilir.
Ötesinde kent Cübbe Şehir statüsü kazanabilir.
Her ne kadar Rektör Hoca Marka Şehir olgusunu dilinden düşürmese de bize göre ikisi de bir birine yakın şeylerdir.
Cübbe giymiş bir şehir, aynı zamanda bir marka şehir değil midir?
Evet, Rektör Çiçek’le bu sağlanabilir.
Bu süreçte üniversite, sadece bir bilimsel kurum olmanın ötesinde taşınabilir.
Açıklamalarıyla üniversiteyi sadece kampüste yaşayan bir kurum olmaktan çıkaracağının işaretlerini veren Rektör Çiçek, üniversiteyi bölgesel kalkınmanın temeline yerleştirebilir.
Zira, üniversiteler kentlere sosyo-ekonomik katkı koyan kurumlar olarak bilinir.
Yalan yok.
Bugüne kadar üniversitenin kentin ekonomik gelişimini destekleyen, üretim değerlerini ortaya koyan ve üretimi arttıran, istihdam oluşturan, teknoloji transferini, sektörel hareketliliği sağlayan, kamu hizmetlerinde çeşitlilik yaratan ana aktörlerden birisi olmasını bekledik.
Geçmişte üniversiteyi ve yönetimini de bu nedenle eleştirdik.
Bir dargın bir barışık kaç yıl geçirdik.
İfade etmeliyiz ki Hüseyin Hoca, kentin gerçeğini arayan (!) bu tür beklenti sahipleri için bir şans.
Üniversite-kent ilişkisinde katkıyı sadece kiracı-ev sahibi ilişkisiyle, ekonomik değerler açısından değerlendirenler bu süreçte hayal kırıklığı yaşayabilirler.
Üniversitenin sosyo-kültürel yaşama katkıları elbette önemlidir.
Ancak ilişkiyi bu seviyede tutmanın sonucu gelinen yer, hiç iç açıcı değildir.
26 yıl sonra geldiğimiz noktada; ne üniversitenin ‘kent üniversitesi’ ne de kentin ‘üniversite kenti’ olduğunu söylemek mümkün değildir.
Kent olarak üniversiteyi ‘kira geliri getirici’ unsurların ilk sırasına yerleştirerek, mutlu azınlıkları memnun etmekten öteye geçemedik.
Üniversitenin bilimsel yanını görmezden geldik.
Fiziki şartlarının oluşmasına yardımcı olamadık.
Evet, kent olarak biz hata yaptık.
Peki ya üniversite yönetimleri, onlar hata yapmadılar mı?
Elbette yaptılar.
Kente yönelik adımlar atmadılar, kentin gerçeğini aramadılar.
Bu nedenle geçmiş dönem yöneticileri tarafından üniversitenin vizyon ve misyonunu ortaya koyan “Bilginin Sevgiyle Bütünleştiği Üniversite” tanımlamasını özensiz, derinliksiz bir dilek, ötesinde suni bir temenni olarak gördük ve değerlendirdik.
Kentin gerçeğini arayan, bu gerçeğin peşinde koşan bizler, dilek ve temenniyle bir bütünleşme ya da uyum (entegrasyon) sağlanamayacağını biliyorduk.
Kent ve üniversite gibi dinamik bir süreci statik bir yapı ve algıyla yönetmeye çalışan bir grup imtiyazlının konformist kararları ile bugünlere kadar geldik.
Şimdi, Prof. Dr. Hüseyin Çiçek ve ekibiyle tüm bunları geride bırakmak, kent-üniversite ilişkisini yeniden tanımlamak ve yeni bir sayfa açmak için bir şansımız var.
Bize göre üniversitede dilek ve temenni içeriğinin ötesinde, yeni bir vizyon oluşturmanın vakti geldi.
‘Bilim-Teknoloji-Şehir-Ekonomi’ temelli…
Bizimki sadece öneri.
Farkındayız yazı uzadı.
Son olarak rektörden ve yönetiminden yüksek beklentilerin sahibi olduğumuzu ifade edelim ve yazıyı bir soru ile bitirelim.
Bir rektör kentin kaderini değiştirebilir mi?
Örneği var.
Bir rektör üniversitenin de kentin de kaderini değiştirebilir.
***
Bu köşede yer alan içeriklerin sosyal medya üzerindeki paylaşımlarına yapılan yorumlarla ilgili her türlü dolaylı ve doğrudan sorumluluk, yorum yapan kişilere aittir.