BİR SU HİKAYESİ
Antik dönemdir.
Laodikya kentinin İmparatoru Traian, kendi adına yapılmış çeşmelerden akan suyun kullanımına ilişkin yasa yayınlar.
Yasanın adı; su yasasıdır…
Yaklaşık 2 bin yıl önce Laodikya’nın stadyum caddesindeki çeşmelere su kullanımına ilişkin kararların yer aldığı mermer kitabeler dikilir.
Suyu, Karcı dağından binbir zorlukla getiren İmparator Traian’ın su yasasına ilişkin kullanma kitabeleri 30 satırdan oluşur.
Milatta sonra 114 yılında Laodikya Meclisi bu yasayı hazırlar, sonra da onay için Efes’teki prokonsüle (Roma Valisi) sunar.
Prokonsül de imparator adına su yasasını onaylar.
Yasa suyun kirletilmesi, su yollarına verilecek zararlar, mühürlenmiş boruların açılması gibi konularda ağır cezalar içerir.
Suya yönelik suçlara ilişkin cezalar şu şekildedir:
Suyu kirletene, su yoluna zarar verene 5 bin dinar ceza kesilir.
Kaçak kullanıma ya da boruların mührünü açana yine 5 bin dinar civarında, su kullanımında kuralların dışına çıkan bazı kişilere göz yuman üst düzey yöneticilere ise 12 bin 500 dinar ceza kesilir.
“Bunlar suyu kirletiyor, bunlar suyun yolunu değiştiriyor, bunlar kanallara zarar veriyor, bunlarda mührü açıyorlar” diyerek ihbar edenlere ise cezanın 8’de biri oranında ödül verilir.
Grek diliyle yazılmış “Muhteşem Laodikya” diye başlayan yazıtta şu ifadeler yer alır:
“Hiç kimse kent çeşmelerindeki veya borularındaki suyu herhangi bir bahane ile uzaklaştırmaz veya dağıtamaz. Bu yazıt, kente gelen suyun alıkonulması veya yolunun değiştirilmesinin yasaklanması ve suyun kamu yararına kullanımının tahsisi içindir. Her kim kente ait suyu kendi şahsi kullanımı için böler veya suya zarar verirse, imparator hazinesine 5 bin dinar ödemek zorundadır”…
***
Su, 2 bin yıl öncesinde de şimdi de önemlidir.
Su konusu ve anlaşmazlıkları 4 bin 500 yıl öncesinde Sümer döneminin iki kenti Lagash ve Umma arasında sulamada kullanılacak suların paylaşımı konusunu ile başlar, Nil’e, Ganj’a, Kızılırmak’a, Sandıras’a kadar uzanır.
Zira su, savaşmaya değecek kadar değerlidir.
İnsanlık tarihi boyunca suya ilişkin 4 bine yakın uluslar arası anlaşma imzalanır.
Birleşmiş Milletler bugün bile sık sık suyla ilgili çatışmaları çözmek zorunda kalır.
BM Kalkınma Programı yöneticilerinden bazıları, suyun ileride çatışma nedenlerinden biri olabileceğini öne sürer. Üçüncü dünya savaşının su yüzünden çıkacağına inananların aksine bu görüşün insanları su konusundaki çatışmanın aynı su kaynağını kullanan ve paylaşanlar arasında çıkacağına inanır.
Evrensel zeminde, Uluslararası Su Yönetimi Enstitüsü suya ilişkin işbirliğinin büyüklüğünü göz önüne alarak su için savaşılmayacağını ön görsede hiç kimse su ile ilgili asıl sorunun (savaşın) yeterli nitelik ve nicelikte suya erişemeyen halk kesimleri ile su tüccarları, sudan rant sağlayanlar arasında başladığını kabul etmez. Tersine küresel kapitalizm ve kapitalizmin oluşturduğu şartlar dünyanın bütün kentlerinde su sağlama, iletme ve dağıtma işletmelerini özelleştirip suyu pahalılaştırmayı, dünyanın bütün akarsularını özelleştirip suya erişime fiyat biçmeyi, her yerde endüstrinin kirlettiği suyu kamu kaynaklarıyla temizlemeyi, suyu her yönüyle ticarileştirmeyi büyük bir hırsla sürdürür.
Bu nedenledir ki su, her zeminde ve dönemde tüketicisi olan halklar için savaşmaya değecek kadar değerlidir.
***
Muğla Büyükşehir Belediyesi’ne bağlı MUSKİ, su tarifesini maliyet hesabına göre belirler.
Fethiye Belediyesi, tarifeye karşı çıkar.
Bir yurttaş, su ücretlerine yönelik imza kampanyası başlatır.
Marmarisli esnaf, su tarifesine yönelik protesto eylemi gerçekleştirir.
Ak Parti, suya yönelik tarifeye ilişkin yürütmenin durdurulması için dava açar.
Gazeteci Özcan Özgür; “Kavaklıdere ile Bodrum eşit mi?” diye sorar.
Milaslı Demet, sosyal medyada “Su zammına hayır” kampanyası başlatır.
Su ile ilgili sorun aynı su kaynağını kullanan ve paylaşanlar arasında çıkar.
Hikaye uzar, gökten üç elmaya kadar gider…