Üniversite’de yaşanan skandalın ardından bu köşede kaleme aldığımız yazı dizisini şimdilik bu yazı ile sonlandırıyoruz. Tüm olanlar bizdeki üniversite konusunun irdelenmesine neden oldu. Milletvekilleri bu irdelemeye vesile oldular. 13 Ekim 2011 tarihinde Kent Yazıları’nda “Bedel Ödemek Üzerine” adı taşıyan yazının bir kısmını yeniden bilgilerinize sunmak istiyorum. Zira bir yayın olarak, maalesef ki üniversitenin ve akademisyenlerin yeni ilgisini çekebildik. Bu nedenle “Bedel Ödemek Üzerine” yazısının bir bölümünü okurlarımızın affına sığınarak tekrar yayınlıyoruz.13 Akim 2011 tarihinde yayınlanan yazı aynen şöyleydi:“Rektör Harmandar ve ekibi; hastane’nin Kötekli’ye yapılması için bir avuç insanın yedi düvele, statüko’ya, işbirlikçilerine ve siyasetçilere karşı kora kor mücadele ettiğinin farkına varamadı. Hastane kararı üniversiteye ‘havadan’ gelmedi. Sıtkı Koçman bey ve değerli ailesinin eğitime olan inancı ile temelleri atılan ve kısa sürede olağanüstü fiziki şartlara kavuşan Muğla Üniversitesi’nin kıymetini ve bağış döneminin sona erdiğini, artık hak etmek için mücadele ve rekabet etmek zorunda olduğumuzu bilmek zorundayız. Üniversiteyi yaratan Koçman Ailesinin bağış mekanizmasının alın terinden, yıllara varan mücadeleden, emekten ve inançtan geldiğini unutmayınız. Her şeye bağış mekanizması ile sahip olan yöneticiler, Tıp Fakültesi hastanesi için artık bedel ödemek zorundalar! Sayıları bir elin parmaklarını geçmeyen bir avuç insan, kent statükosuna, rantçılığa ve siyasetçilere karşı kelle koltukta mücadele ederek, hastane’nin üniversiteye kazandırılması için mücadele ederken, üniversite yönetimi bir paneli izler gibi, koltuğunda sessizce oturamaz. Hastaneyi Kötekli’ye kaptıran kent statükosu, umudunu tamamen yitirmiş, başka alanlara gözlerini çevirmişken, üniversitenin ikinci alan önerisi ile yeniden hayat bulmaya çalışıyor. İkinci alan önerisini bir fırsat olarak görenler yadigar sandıklarda çoktan ‘Hacıaraplar Tapuları’ aramaya koyuldular. Bir şekilde bu işin içinde olmak, hiç olmadı ‘yüz metre’ mesafede olmak istiyorlar. Artık çok geç olduğunu hatırlatalım. Her şeye ve tüm önerilere karşın bu hastane Kötekli’ye yapılacak. Bunun bedelini akademisyenler ödemekten kaçınıyorlarsa bilsinler ki, biz bu bedeli seve seve ödemeye hazırız. Çünkü biz bu ülkenin, bir ek binaya sahip olmak için, bir yurt yaptırabilmek için şantiyelerde sabahlayan, bakanlıkların önünde kıvrılıp yatan rektörlerin, dekanların ve akademisyenlerin omuzlarında yükseleceğini biliyoruz”….
Kent statükosu ile verilen hastane mücadelesinde “Sayıları bir elin parmaklarını geçmeyen bir avuç insan” tarifinin içinde iki vekil Yüksel Özden, Ali Boğa ve gazeteci Özcan Özgür’le birlikte bende varım.Tıp Fakültesi Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nin üniversite yerleşkesine yapılması için günler, aylar süren bu mücadelede bizim adımızı deliye çıkardılar.Herşeye karşın biz; yüzünü ranta dönmüş yerel statükonun tam aksine hizmeti direkt olarak toplumla buluşturmanın peşine düştük. Kötekli kararı ile bir ayağı Ankara’da, bir ayağı Muğla’da verilen mücadelenin ardından 40 yıldır arsız bir sarmaşık gibi kenti sarıp sarmalayan statükoyu yerle bir ettik. Bütün gayretimiz rant peşinde koşan ve kendini bir vize makamı olarak gören statik yapıdan uzakta bu trilyonluk yatırımı bilimin, bilim insanının eline teslim etmekti. Sonuçta öyle de oldu. Uzatmayacağım.Tıp Fakültesi Hastanesi Kötekli’ye havadan gelmedi!
Bir avuç insan ve iki vekil bunun bedelini ödedi.Bedel ödeyen bir avuç insandan birisi olarak üniversite hastanesi için mücadele veren iki vekile bu yapılanı reva görmek mümkün değil. Yukarıda yer alan karikatür; hastane konusunda ikinci alan önerisinde bulunarak projede kafa karışıklığına ve vakit kaybına neden olan üniversite yönetimini kendine getirmek için bizzat benim tarafımdan çizilmişti. Milletvekili Yüksel Özden o süreçte karikatürün yayınlanmaması için benden ricada bulunmuştu.Bende bu ricanın gereği karikatürü yayınlamamıştım.Artık yayınlamamak için ortada bir neden kalmadı. Bir Zamanlar Üniversite de “Gaf Kapısı” yoktu…