İdare ve halk birbirinin bütünleyicisi. Halksız bir yönetim olmayacağı gibi yönetimsiz bir halkın olması da mümkün değil. Bu ilişki de toplumsal beklentiler önemli bir ölçüt. İdare ve halk ilişkisinin nitelikli hale gelmesinde kent aydınları ve gazetecileri etkin rol oynuyorlar. İlk etapta halkın, idareden böyle bir beklentisi olmasa da kentlerde sunulması gereken hizmetlerin nitelik ve nicelik olarak topluma ve idareciye anlatılması görevi aydınların ve gazetecilerin. Müşterek ve medeni yerel ihtiyaçların karşılanması için kentin aydınlarının ne durumda olduğunu, ne tür çalışmalar yaptığını bilmiyoruz. Toplum politikalarının belirlenmesi, medeni ve müşterek yerel ihtiyaçların karşılanması, yerine getirilmesi ve bunların yakın mesafeden denetiminin yapılması görevini üstlenen birkaç kişiden birisi olmak sizi diğerlerinden ayırıyor. Bir gazetecinin fikir beyan etme hakkı mesleki bir aşama ve olgunluk sonunda oluşuyor. Toplumu bilgilendirmek görevinin üzerine toplumu yönlendirebilecek bir fikre sahip olmak birazda kişinin kendi vizyonu ve misyonu ile alakalı bir durum. Benden öncekiler beni bu konuda uyarmışlardı. Ben bu sıralar onların on yıl önce geçtikleri dar ve yoz bir süreçten yeni geçiyorum. Toplumun hizmet önceliklerinin belirlenmesi, her şeyin halk için halkla beraber yapılması, halka giden köprülerin etkin kullanılması, kentin bu anlayış ve sorumlulukla yeniden dizayn edilmesi gibi görüş ve taleplerin “bireysel muhalefet, karşı duruş” olarak nitelendirilmesi acı bir durumdur.Gazetecilik muhalifliktir. Gazeteciden bir adım ileride duran fikir adamının, köşe yazarının muhaliflik ölçüsü de kamu yararı ve kamu vicdanından başka bir şey değildir. Biz böyle biliyor ve buna inanıyoruz.
Bunun dışında bir gerçeği de kabul etmemiz mümkün değil. Eleştiri yapanın bir çaresine bakıldığı bu kentte biz hiçbir zaman işini iyi yapan gazeteci tayfasının içinde yer alamayacak, birilerinin “Aslanım Kudret’i” olamayacağız.
Biz; topluma milattan öncesi kadar uzak görünen! 12 Eylül döneminin ideolojik temelli çocukluğundan ergenliğe ve oradan kocaman adamlığına geçmiş, yaşamı ideolojik algı üzerine kurmuş görüş sahipleriyiz. Bizim efendimiz yok! Yaşadığımız sürece de olmayacak. Bu yüzdendir liberalizm’e uzak, toplumsal ve sosyal politikalara, medeni ve müşterek yerele, kente yakın durmamız. Zayıfı kilolusu, saçlısı keli, uzunu kısası, enteli danteli, sazcısı cazcısı, akıllısı delisi, huylusu huysuzu ile bizimkiler… Haberi kutsal, yorumu hür görmeyen! Ne bilim adamını ne fikir adamını dinlemeyen bizimkiler…
Kentle mesafemizi yeniden ayarlamaya az kaldı.