Tarih 29 Ocak 2011.
Bodrum’da Ortakent, Yahşi, Bitez, Gümbet, Turgutreis ve Yalı’da 500 yakın ev ve işyerini su bastı.
3 Aralık 2012’de Turgutreis sular altında kaldı.
2 Ocak 2014’te Dere Sokak sulara teslim oldu.
Aynı tarihte Bitez’de çok sayıda sokağı sel bastı.
22 Eylül 2015’te bayram hazırlıklarını tamamlayan Bodrum, yoğun yağış sonrasında beklemediği bir sel felaketi yaşadı.
Onlarca sokak ve caddede ev ve işyeri sulara teslim oldu.
Asfaltlar söküldü, yüzlerce araç sele kapıldı.
Büyükşehir bünyesinde bulunan 4 arıtma tesisi ile 9 terfi merkezi zarar gördü.
Güvercinlik İçme Suyu Arıtma Tesisi’nin otomasyon sistemi çöktü.
Mahsur kalan yüze yakın vatandaş AFAD tarafından kurtarıldı.
Muğla Büyükşehir ve Bodrum Belediyeleri ve AKUT, felaket sonrasında büyük bir çaba gösterdi. Yaşanacak can kayıplarının önüne geçti.
Toplamda 224 işyeri, 90 konut ve 130 aracın hasar gördüğü açıklandı.
Bodrum Belediye Başkanı Kocadon yaşanan olayı tam bir afet olarak nitelendirirken, Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Gürün ve Muğla Valisi Amir Çiçek yaptıkları değerlendirmede ‘genel afete’ girebilecek olağanüstü bir durum olmadığını zira can kaybı yaşanmadığını açıkladı.
Bayrama hazırlanan Bodrum’da yaşanan felaketle ilgili en çarpıcı açıklama Muğla Şehir Plancıları Odası Şube Başkanı İsmet Şahin’den geldi.
Şahin’in Doğan Haber Ajansı’na yaptığı açıklama yaşanan felaketin nedenlerini ortaya koyar nitelikteydi.
Şahin’e göre yaşanan bir tesadüf değildi.
İsmet Şahin açıklamasında sellerin dere yataklarındaki betonlaşmadan kaynaklandığını, bu durumun afetlere çanak tuttuğunu belirterek ‘ranta dayalı’ imar planlarının yanlışlığına dikkat çekti.
Derelerin önce doldurulduğuna, sonra da imara açıldığına vurgu yapan Şahin, afetlerin yanlış politikalar sonucunda yaşandığını belirtti.
Yaşanan felaketin Bodrum’da uygulanan hatalı ve ranta dayalı imar ve yapılaşmanın eseri olduğunu dile getiren Şahin açıklamasına şu sözlerle devam etti.
“Bu felaketin nedeni, izlenen doğaya duyarsız RES projeleri, ihtiyaçtan fazla üretilen ikinci konut adı altındaki yapılaşmalara, bilimsel verileri yok sayan dere ıslah projelerine, doğayı, yaşayanları hiçe sayan madencilik faaliyetlerine, topografya koşullarını göz ardı eden gelişi güzel ve tamamen ranta dayalı imar planları ve bu planları uygulayanlar, izin verenlerdir. Ne yazık ki turizm kenti olan ve etrafı denizlerle çevrili Bodrum Belediyesi’nde 500’e yakın memur ve işçi personelin içinde bir tane işçi veya memur kadrosunda şehir plancısı bulunmamaktadır. Yapılması gereken, ranta dayalı parçacı planlamadan, popülist kentleşme politikalarından vazgeçilmeli, tüm derelerin üzerleri açılmalı, ormanlık alanlardaki madencilik ve RES politikalarından derhal vazgeçilerek ormanlar özgür bırakılmalıdır”…
İsmet Şahin’in açıklamasından da anlaşılacağı gibi Bodrum; “Kader değil, rantın kurbanı oldu”.
Bodrum’da arazinin kendi dinamikleri ve ekolojik işleyişi insanın yarattığı rantı önüne katarak ne varsa sildi süpürdü. Sonuçta coğrafya dile geldi ‘kafanıza göre bu işi yapamazsınız’ diyerek uyarıda bulundu.
Bölgenin ekolojik sistemi üzerine oluşturulan rant baskısı; 29 Ocak 2011, 3 Aralık 2012 ve
2 Ocak 2014 uyarılarının ardından 22 Eylül’de son sözünü söyledi.
Muğla olarak ranta dayalı yapılaşma, ormanların yok edilmesi, akarsu havzalarının betonlaştırılması ve yapılan yanlış ıslah çalışmaları, derelerin doğal akışını engelleyecek ve arazi topografyasını değiştirecek çalışmalar, taşkın kontrolü amacıyla derelerin üzerinin rant uğruna kapatılması, akarsu ve dere yataklarının yol olarak kullanılması, betonlaşmanın dışında doğal bitki örtüsünün ve ağaçların yok edilmesiyle (!) yola devam edemeyiz.
Ekolojik nedenlerle yapı yasağının uygulanması gereken Muğla’da fiziki ve demografik özelliklerimize uygun yeni ve büyük bir planlamaya ihtiyaç var.
Bir soru ile bitirelim.
Muğla; ‘insan, toplum ve çevre’ ilişkisini göz ardı etmeyen bir planlama yapabilir mi?