Düm tek tek, düm tek tek, düm tek tek, düm düm tek !
Ne statükonun bombası, ne hastane açıklaması.
Bir elinde cep telefonu, bir elinde kredi kartı, peki ! Muğla umurunda mı ?
Bak atının terkisine de atmış, gözleri şaşı gelini / Mor kaftanlara sarmış, haspam odun gibi belini / Ah verin elime de kırayım, cadının derisi kara elini / Seni gidi dilleri fitne fücur, kıyametin gelsin…
Her şeyi usulden yapıldığı bu kentte, bazı odalar da kente ayak uydurup usulünden davranma konusunda ihtisas sahibi oldu.
Haklılar. Oda yönetimlerinin oluşmasında kent büyüğü ağabeylerinin büyük emeği var. Bu yapı ile göreve gelenler şimdi bu ilişkinin diyetini ödüyorlar.
Bu tür odaların çoğunun ışıksız, katıksız ve virane olduğunu, aidiyet ve biat duygusu içerisinde hareket ettiğini biliyoruz.
Sen o alacası içinde fesatla, hangi günü gün edicen / Ah o kaditin üstüne, bir de atlas yorgan sericen / Amanın amanın, yansın ocağın barkın utansın /Ağan emmin her bir yerine, kırmızı kınalar yaksın / Varsın bize vursun felek, ne çeyiz düzdüm emek emek/ Allah bildiği gibi yapsın ahh…
Oda’ların çoğunun yakınlarda bir yerde kongreleri var. Seçmenine, seçeni’ne şirin ve konulara ilgili olduğunu göstermek adına, kimisi de bir daha seçilmeyeceği için aile albümünde iyi resim vermek adına kentle ilgili konularda yaptıkları açıklamalarla  hem kamuoyunu hem de bağlı bulundukları mesleki örgütünün insanlarını kandırıyorlar. Bu kentte usulden yapılıyor, her şey. Usulden seçilip, usulden yönetiyorlar…
Böyle de nispet olmaz ki, seni gidi zalim yar/ E zorla da kısmet olmaz ki, seni gidi hain yar/ Bana ne bana ne beni al, onu alma/ Beni al, beni al, onu alma
Bir ayağı yerel yönetimde, bir ayağı meslek odasında. Belediyeci olarak karar alıp,  meslek odası olarak kendi aldığın karara karşı çık. Tirad gibi, tüm karakterleri bir kişi canlandırıyor. Yuh ! Sonra hiçbir şey olmamış gibi davran. Odaya bağlı olarak çalışanlar da sesini çıkarmasın. Oda yönetimi kendisiyle dalga geçen yöneticilerinden hesap sormasın, sonra da bizden saygı beklesin. Bravo ! Usulden dedik ya, her şey usulden. Biz, artık bu tür odalara ve yönetimlerine saygı duymuyoruz.
Bende bu yetim kirazlar al al dururken/ Tek başıma kara gecelerde zar zor uyurken/ Yar eteğimde çakallar kurtlar ulurken/ İçine sinerse senin de kıyametin gelsin…
Önce;  olsun tabi ki,  yakışır ! mesleki ve sektörel bir yatırımdır deyip sırt sıvazlıyorlar, takdir ediyorlar,  ardından tam aksi yönde açıklamalarda bulunup insanları ve kendi meslek gruplarını hayrete düşürüyorlar. Bir bu tarafta, bir o tarafta görüş bildiriyorlar. “Akça gavak yaprağı” gibiler. Bunlar bu işlerde de uzman, İyi kıvırıyorlar.
Sen o alacası içinde fesatla, hangi günü gün edicen / Ah o kaditin üstüne, bir de atlas yorgan sericen /Amanın amanın, yansın ocağın barkın utansın  / Ağan emmin herbir yerine, kırmızı kınalar yaksın / Varsın bize vursun felek, ne çeyiz düzdüm emek emek / Allah bildiği gibi yapsın ahh…
Mesleki yüzlerce görevi, işlevi olmasına karşın, Odaların düşünce paralelindeki gelişmeleri aktif uygulama şekline dönüştürmek, ülkenin ve kentlerin  ekonomik-sosyal ve siyasal yapısında etkin rol oynamak gibi görevleri vardır. Odalar halktan, emekten, demokratikleşmeden yana, yurtsever ve anti-emperyalist anlayışla yürütülür. Odaların kamu çıkarlarını korumak, halkın yanında, halkın yararına olmak gibi zorunlulukları vardır. Sorgulayıcı olmak, gerekiyorsa yerel ve merkezi iktidarlarla, statüko ile çatışmak, kamu yararına çalışmak, kamu çıkarlarını gözetmek, demokratikleşme, insan hakları, sosyal adalet alanlarında da politikalar ve çözümler üretmek Odaların görevidir. Ülkenin ve kentin kurtuluşunu sivil harekette görenlerden birisi olarak mesleki temsiliyetini ve görevini yerine getiren, kıvırtmayan, kenti ilgilendiren her konuda refleks gösteren  odalarımıza ve yöneticilerine lafımız yok.
Sezen’in şarkısı ise kıvırtanlara…
Böyle de nispet olmaz ki, seni gidi zalim yar/ E  zorla da kısmet olmaz ki, seni gidi hain yar/ Beni al onu alma beni al ….