CHP’DE ‘LİDER SİYASETİNİN’ ÖNÜ AÇILIYOR
Bize göre; CHP 19. Olağanüstü Kurultayı’nda konuşan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, son hamlesini yaptı.
Kurultay konuşmasında Kılıçdaroğlu, parti içi muhalefete gözdağı verdi.
“Muhalefete devam ederseniz kendinizi kapının önünde bulursunuz” demeye getirdi.
Şu açıklaması oldukça ilginçti:
“Davaya inanan insanların özelliği, ‘Ben yarın ne olacağım’ kaygısını taşımayan insanlardır. Davaya inanmayıp da ‘Ben ne olacağım, benim geleceğim ne olacak, milletvekilliğim garanti mi?’ diye söyleyenlerin dava insanı olmaya hakları da yoktur, hukukları da yoktur. Dava insanı olanların mevkisi, makamı yoktur. Sıradan bir yurttaş, demokrasiyi, yargı bağımsızlığını, Türkiye’yi, onurunu savunacak. ‘Bunu savunuyorum ama ben ne olacağım.’ Sen hiçbir şey olamazsın, senin bu partide yerin de yoktur kardeşim. Bireysel çıkar peşinde koşanların bu partide yeri yoktur. Hem CHP’li olacaksın hem bireysel çıkarlar peşinde koşacaksın, ‘Ben ne olacağım’ diyeceksin. Sen hiçbir şey olamazsın kardeşim. Senin yerin CHP’nin kapısının dışarısıdır. Bu ülkeye biz dava insanları kazandırmak için mücadele ediyoruz”…
Muhaliflere kapıyı gösterdiği konuşmasında Kılıçdaroğlu, parti içi demokratik yarış kültürünü tesis etmek için 8 yıldır mücadele ettiğini öne sürdü.
Eski alışkanlıkların devam ettiğine işaret eden Kılıçdaroğlu, arzu ettiği parti kültürünü hala yerleştiremediğini ancak mücadelesine devam edeceğini söyledi.
Tüzük kurultayını fırsata çevirmek isteyen genel başkan, ‘Ben yoksam parti de yok’ anlayışına sahip olanlara kapıyı gösterdi.
“Parti kimsenin babasının malı değildir” diyerek gözdağı veren genel başkan disiplinli, özgüveni yüksek bir örgüt kurmak hedefini yineledi.
Disiplinden neyi kast ettiğini de milletvekilleri üzerinden açıkladı.
Şöyle dedi:
“Ben milletvekili seçildim, istediğim kanala çıkarım, istediğim gibi konuşurum diyenler, izin almadan çıkıyorsa, bu partide yeri yoktur. Eski hastalıkları hala bir şekilde gündeme getirenleri de uzaklaştıracağım. Söylediği sözün ne anlama geldiğini bilen örgüt ve parti militanı üyeler istiyorum”…
Doğrusunu söylemek gerekirse açıklamaların tamamı ilginçti.
Üç soru ile bitirelim.
Bir: Kılıçdaroğlu’nun ortaya koyduğu tüm koşullar kendisi için de geçerli olacak mı?
İki: Tüm bu açıklamalardan ‘Kılıçdaroğlu, peşine takılacak bir parti yaratmak istiyor’ anlamı çıkar mı?
Üç: Yeni tüzükle CHP daha da kişiselleşir mi?
Biliyoruz ki tüzüğü ve içeriğini görmeden bu soruları yanıtlamak olanaksız.
Önce yeni tüzüğü ve programı görmek gerekiyor.
Tüzük kurultayında kendilerine kapı gösterilen muhalifler ne düşünüyorlar? bilmiyoruz.
Bildiğimiz; CHP’ye oy veren seçmen yapısı içeresinde hatırı sayılır bir yeri olan ve olaya solun evrensel değerleri ile bakanlar, partide fikirler ve görüşlerin önemsizleştirildiğine, ortaya çıkan baskın eğilimle de Kılıçdaroğlu’nun kişisel siyaset yapmaya devam edeceğine inanıyor.
Zira başkanlık sisteminin tescilleneceği 2019 seçimleri öncesinde siyaset mekanizması bu yönde tam gaz yol alıyor.
Gitgide kişiselleşen siyaset tarzı ile ‘lider siyasetinin’ önü açılıyor ve Kılıçdaroğlu bunun dışında kalamıyor…