CHP’DE SİYASİ BAŞARININ YENİDEN TANIMLANMASI
“Başkan Gürün’ün Yüksek Hedefi 4 Milletvekili” başlıklı yazıya çok sayıda ileti geldi.
Belirtelim ki büyük çoğunluğu CHP’lilerden gelen iletiler kendi içinde bir rekora doğru yol alıyor.
İletilerde gördük ki;
CHP’de kimse 4 milletvekili çıkarma ihtimaline karşı çıkmıyor.
Kimse “Olmaz öyle şey” demiyor.
İletilerde Başkan Gürün’ün ‘yerel lider’ tespitine karşı çıkılıyor.
Bir önceki yazıda yer alan “Bugün gelinen noktada ve bugünkü koşullarda Muğla Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Gürün, CHP yerel örgütlerinin orkestra şefidir. Seversiniz sevmezsiniz (!) Gürün; yerel siyasetin lideridir” tespiti anladık ki; malumun ilanı olarak görülmüyor.
“Değildir” diyenlerle tartışmayacağımızı, Gürün’ün yerel lider olmadığını düşünenlerin suyuna gitmeyeceğimizi bir önceki yazıda ifade etmiş ve şunları söylemiştik:
“Zira sıradan bir belediye başkanını, yerel siyasetin liderliğine taşıyan bizler değiliz. Biz gelinen noktada kimin nereye oturduğunu gayet iyi biliyoruz. Bu nedenle Osman Gürün’ü CHP yerel örgütlerinin lideri olarak görüyor ve kabul ediyoruz. Takdir etsek de etmesek de durum bu”. Yine aynı yazıda bu tespite ilave olarak “CHP yerel örgütlerinin davranış şeklinin, tercihlerinin ve yol haritasının Başkan Gürün tarafından belirlenmesi, Gürün’e rağmen CHP’de hiç bir şey yapılamaması bu düşüncemizi doğrular”
Dostlukta, düşmanlıkta insan yaşarken gösterilmesi gereken unsurlardır.
Bize göre bu temel değer; siyaset ve siyasetçi içinde geçerlidir…
Siyaset kadar dinamik ve değişken bir süreç kendi diyalektiği içinde yol alırken, yani sıradan bir belediye başkanı, 16 yıl sonra yerel siyasetin liderlik konumuna ulaşırken (!) siyasetle ne yapıldığını gözden geçirmek, sorgulamak kimin, kimlerin görevidir?
Muğla Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Gürün’ü yöntem ve uygulamalarını belki de en çok eleştiren ve bunu kulislerde, sofralarda değil, yayın yoluyla neşriyatla yapan iki üç kişiden birisi olarak ifade etmeliyim ki; bir siyasetçi ya da örgütçü olarak Osman Gürün’ü eleştiren CHP’liler “Nasıl oldu da bu parti belediye başkanlarının eline kaldı?” sorusuna yanıt aramadan siyasi bir sonuca ulaşamazlar…
CHP durup dururken mi, belediye başkanlarının eline kaldı?
Bu iş öyle bir anda, bir günde mi oldu?
Tabi ki hayır…
Osman Gürün’ün siyasi yaşamının başlangıcı olan 1999 yerel seçimlerinde CHP’li belediye başkanları etkisiz miydi?
O dönemde tüm ilçelerde, belde ve köylerde siyaseti belirleyen, örgütleri belediyelerin arka bahçesine çeviren o dönemin belediye başkanları değil miydi?
Kimin milletvekili adayı olacağına, kimin il başkanı ya da ilçe başkanı olacağına, kimin delege seçileceğine kimler karar verdi?
Dün Milas’ta Fevzi Topuz, Ören’de Kazım Turan, Bodrum’da Mazlum Ağan, Yatağan’da Sadi Özcan, Muğla’da Orhan Çakır, Köyceğiz’de Salih Erbay ve ismini sayamadığım onlarca belediye başkanı CHP siyasetinin belirleyeni, karar vereni olmadılar mı?
CHP’de “dün neyse, bugün de o” olması neden rahatsızlık yaratıyor?
Bize göre CHP’liler düne alkış tutmadan (!) bugüne lanet okumadan önce bir gerçekle yüzleşmeli.
CHP’liler “Nasıl oldu da bu parti belediye başkanlarının eline kaldı?” sorusunun yanıtını bulmadan kimseyi alkışlamamalı, kimseye de lanet okumamalı.
Uzatmak niyetinde değiliz.
Biz Osman Gürün’ü savunmuyor, siyaseti sorguluyoruz.
CHP’nin neden belediye başkanlarının eline kaldığı konusunda görüşlerimizi paylaşarak sonlayalım istiyoruz.
Biliyorsunuz CHP örgütleri uzun yıllar genelde iktidar yüzü görmedi. Onlarca yıldır merkezi otorite gücünden, iktidar gücünden yoksun olan CHP, tek siyasi başarısını yerel seçimlerden ve belediyeler üzerinden devşirdi. Onca yıldır CHP örgütleri merkezi otoritede CHP rütbesinde; ne bir başbakan, ne bir bakan, ne bir genel müdür, ne de bir müsteşar görmedi.
Peki, siyasi başarı olarak ne gördü?
Seçim kazanan belediye başkanlarının dışında bir şey görmedi.
CHP’de merkezi otoritenin yerini bu nedenle yerel otorite aldı.
Bu nedenle CHP örgütleri tek siyasi başarıyı getiren ve onun sahibi olan belediye başkanlarının eline kaldı.
CHP’nin bu durumdan kurtulması için, siyasi başarı tanımlamasının ve anlayışının değişmesi için en kısa sürede iktidar ya da iktidar ortağı olması şart oldu.