Bir gün birileri çıkıp gelse ve sizin isminizin başka bir şey olduğunu söylese ne yaparsınız? Şaşırırsınız ve her şeyi sorgularsınız. Konuyu açalım. Diyelim ki sizin adınız Hasan ve birileri bir gün çıkıp geliyor ve size şöyle söylüyor. Senin adın Hasan değil; Hüseyin! Herkes gibi siz de şaşırırsınız, ne olduğunu, olanı biteni anlamaya çalışırsınız. İşi secereye kadar götürür, getirirsiniz. Hasan olarak tanınmak ve bilinmekten bir rahatsızlık duymazken başka bir isime sahip olmak, onunla anılmak, onunla tanınmak sizde kalıcı bir travmaya yol açabilir. Kendinizle ilgili gerçekleri sorgularken yakınlarınızın yakasına da yapışabilirsiniz. Sorunsuz ve huzurlu bir şekilde giden hayatınız bir isim değişikliği ile ters yüz olabilir. İsmin eskisiyle yenisi arasına sıkışıp kalırsınız.
Uzun süredir duyuyor ve ciddiye almıyordum. Olayı kente yeni gelmiş insanların günlük yanılsamalarından birisi sayıyordum. Kenti yeteri kadar tanımıyorlar, zamanla öğrenirler diyordum. Ancak öyle olmadı. Korumacılık bilinci bir yaşam kültürüne dönüşmüş, korumacılık bilinci tavan yapmış bir kentte; inek damını, zeytin ağacını, yayladaki yurdunu, irimini, atadan kalma evini barkını, sokağını, mahallesi özenle koruyan bir kent nasıl olurda ana yüreği sıcaklığında kucağında sokulduğu bir dağın adını değiştirir? Anlayamıyorum.
Kentin geçici misafir grubunu ve belli bir oranda nüfusunu üniversite oluşturuyor. Ben ilk olarak üniversite öğrencilerinden duymuştum. Mutlaka başka şekilde duyan da vardır. Yüksek öğretim ve eğitim için kente gelen ve bizimle birlikte bu kentte yaşamaya başlayan üniversite öğrencileri, kendi aralarında “Asar Dağı’na” jeolojik yapısı ve görünümü nedeniyle “Masa Dağı” dediklerini duydum. Jeolojik olarak ne zaman oluştuğunu bilmediğimiz ancak insan yaşamından da önce var olduğunu tahmin ettiğimiz “Asar Dağı” ilk olarak kenti birbirine tarif etmeye çalışan öğrencilerin terminolojisine Masa Dağı olarak girdi. Bu konuda Üniversiteyi ya da öğrencileri suçluyor değiliz. Onların suçu yok, suç tamamen bizim. Biz; Asar’dan Masa Dağı tanımlamasına geçişte ve dağın öğrenci hafızasında Masa Dağı olarak yer almasına izleyici olduk. Kent olarak bu tanımlama göçünü oturup seyrettik. O nedenle suç bizim.
Suç; başta üniversiteyi ve öğrenciyi günlük ekonominin göbeğine yerleştirip, ne kazanacağının peşine düşen, ilişkilerini sadece kira gelirleri üzerine kuran ve buna hiçbir konuda müdahele etmeyen yerel yöneticilerin, sonra da hepimizin. Yaklaşık 10 bin yıllık tarih ve kültür mirasına sahip bu kenti, kentin geçici misafirleri olan ve sayıları 30 bine yaklaşan öğrencilerimize anlatmadık, anlatma gereği duymadık. Bu halimizle onlara kentli olma imkanı da sağlamadık.
Öğrencilerin kentle olan ilişkilerini tamamen öğrencilerin algısına bıraktık. Böyle olunca çarşı içinde tur atan öğrenci Asar Dağı’na bakıp “Bu masaya benziyor” diyerek o dağın adını “Masa Dağı” koyup geçti. Onu binlercesi izledi ve bizim binlerce yıllık Asar Dağı bu nedenle oldu Masa Dağı!…
Kenti, öğrencilerin algısına bıraktık. Öğrenci de kenti kendi algısında alıp kabul etti. Onları geçici kabülü yapılmış bir proje gibi gördük. Kentin öğrenciye sağladığı ya da sağlamadığı olanakları hiç tartışmadık. Tartışma ortamı da yaratmadık. Yerel yönetimlerin ve yöneticilerin kentle ilgili “Tarih, Kültür ve Üniversite” tanımlaması bu nedenle hiçbir anlam taşımadı. Bu söylemler onlar için içi boş özensiz ve derinliksiz tanımlamalardı. Kentle günlük ekonomik ilişki sağlanmış ama kalıcı sosyal bir ilişki sağlanamamıştı. Kentle ilişkilenmekten mahrum bırakılan ve kent nüfusunun neredeyse yarısını oluşturan öğrenciler böylelikle kendi kültürünü ve terminolojilerini de oluşturdu. Bu bizi iki farklı bakış açısına ve iki farklı kent olgusuna götürdü. Asar Dağı Masa Dağı’na, Akyol Kahveleri Keyifhane’ye, Arasta Efes Pub’a, Tabakhane Ucuz Çarşıya, Saburhane Beton Sinan’a, Kurşunlu Camisi Havuzlu Cami’ye, son yağmurlardan sonra da Kötekli bu nedenle Venedik’e dönüştü.
Bu yeni terminoloji bir araştırma konusu. Üniversitenin Sosyoloji bölümünü yakından ilgilendiriyor. Biz bu konudaki rahatsızlığımızı bu konuyu kaleme alarak zaten ortaya koymuş olduk. Ancak bizi derin kaygılara götüren öğrencilerin terminolojisi değil. Bizi kaygılandıran bu terminolojinin peşine çok sayıda kişi, kurum ve kuruluşun takılması.
***
Birçok bürokratın bu yeni terminolojiye takılmasını da normal karşılayabiliriz. Onlara da bu kenti anlatan tarif eden bir mekanizma yok. Bürokratta kenti kendi el yordamıyla anlamaya, öğrenmeye çalışıyor. Hadi ona da tamam diyelim. Ancak Muğla Ticaret ve Sanayi Odası’nın şehrin göbeğine Cumhuriyet Meydanı’na yerleştirdiği “Antik Karia Yolu”nu tarifleyen tabelasında Asar Dağı yerine “Masa Dağı” tanımlamasına “tamam” dememiz mümkün değil. Muğla Belediye Meclisi’nin ya da Muğla Ticaret ve Sanayi Odası Meclisi’nin Asar Dağı’nın adının Masa Dağı olarak değiştirilmesi yönünde aldığı bir karar varsa bunu bilmek isteriz. Bir kez daha belirtelim. Masa değil Asar Dağı!…