Kent Yazıları; kendisini dönüştürücü türde kolektif politik eylem anlayışı ile tanımlar. Bu nedenle yazdıklarımızı bir kent hayatının ya da siyasi bütünün temeline yerleştirenlerle ilişkimiz ne düzeyde olursa olsun bir gün gelir düşüncelerimiz nedeniyle bir ayrışma noktasına gelebiliriz. Kenti kimin, nasıl yöneteceği konusundaki ideallerimiz doğrultusunda yaşanacak ayrışma bizim gibilerinin başından hiç eksik olmaz. Kent Yazıları kentin sonuçları ve amaçları sorgulayan, kentin idealini belirleme gayretinin, demokratik hak arayışının, kapsayıcı demokrasinin bir parçasıdır ve bu yolda kabul edilebilir sonuçlar alınıncaya kadar devam edecek bir anlayışın ürünüdür. Afiyet kaçırmamız bu yüzdendir.
***
İnsanın kendini anlatması “hamamda şarkı söylemesine” benzermiş. Doğrudur! Ancak bizi yukarıda yer alan Kent Yazıları tanımlamasına götüren gerçek “dönüştürücü türde kolektif politik eylem” anlayışımızdır. Zemini ve süreci değişse de her şeye karşın anlayışımızın değişmeyeceğinin göstergesidir. Okura, topluma saygımız bunu gerektirir.
***
Bu gerçekten yola çıkarak bir kapının kapanmasını, bir kapının da açılmasını doğal yaşamın bir parçası olarak görürüz. Genel kuraldır. Ayrılar ayrı yerde, aynılar aynı yerde toplanır. Bu nedenle biz amaçları ve gayretleri bize benzeyenlerle bir arada yaşama; hürriyet ve tercih hakkına sahibiz. Kenti yazan bir köşe yazarı olarak; kentin sonuçları ve amaçları sorgulamak, kentin idealini belirleme gayretine ortak olmak, demokratik hak arayışının ve kapsayıcı demokrasinin bir parçası olmak için kendimize sağlanmış özgürlük alanlarında bize sunan yapılarla birlikte hareket ederiz.
***
Olmayan ticaretimizin ve bir türlü kurulamayan sanayimizin meslek örgütü olan Muğla Ticaret ve Sanayi Odası seçimleri sürecinde kaleme aldığımız konular birilerinin afiyetini kaçırdı. Biliyorsunuz oda seçimlerinde Safa Altaş ve Gelişim Hareketi’nin haklılığını destekleyen, taraf olan, toplumu gerçekle buluşturan yazılar sonrasında ağır bir bedel ödedik. Amacımız; 8 yıllık süreçte kendi konforlarını arttıracak yaldızlı bir bina dışında bir şey yapmayanların nasıl bir hizmet anlayışına sahip olduklarının bu süreçte farkına varılmasıydı. Kent Yazılarında; Bülent Karakuş ve ekibinin hizmet adına ürettiklerinin işletmeler ve üyeler tarafından hissedilmediğine vurgu yaparak “O zaman bu üretim; anlaşmalar, protokoller kimin işine yarıyor?” diye sormuştuk. İşte bu sorularla biz efendilerin afiyetini, efendiler de yaptıkları hamlelerle bizim keyfimizi kaçırdı. Ancak bu süreçte Muğla Ticaret ve Sanayi Odası’nda seçen ve seçilen ilişkisindeki travmaya bir şey olmadı. Travma hala ortada öylece duruyor.
***
Belirtmekte fayda var ve Allahın bildiğini kuldan saklamak bize yakışmaz. Bizim sorgulama isteğimizin bedeli ağır oldu. Sonuçta işimizi ve mevzimizi kaybettik. Safa Altaş ve Gelişim Hareketi’nin haklılığını destekleyen yazıların ardından oda seçimlerine bedel ödemiş, işinden ayrılmak zorunda kalmış birisi olarak şimdi bu seçimde kimin ne bedel ödediğini merak eder bir duruma geldik. Bu seçimde kimin, ne bedel ödediği apaçık ortada ama bir kez daha altını çizmekte fayda var. Oda seçimlerinde bize bedel ödeten; her seçim döneminde karşı görüşe, demokrasiye ve rekabet ortamına tahammülü olmayan yerel statükodan başkası değil!..
***
Biliniz ki; mevki ve makamlarını kaybetmemek, bir daha ve bir daha seçilmek adına “siyaseti, ticareti ve feraseti” bir birine karıştıranlar son noktada seçmenin önüne “Eşraf Otoritesini” de koyanlardır. Bu nedenle onların bütün projelerinin altında toplumsallık değil kişisellik yatar. Bu; kasaba görünümlü küçük kentin, küçük odasının en “büyük” projesidir. Onlar değişimi ve gelişimi reddederler, seçim bildirgelerini de değişim üzerinden değil, değişmemek üzerine kurgularlar. Onlar “her şey aynı kalsın, her şey bize kalsın” diyenlerdir. Her seçim döneminde ve önlerine her sandık konuluşunda yaşadıkları korkuları nedeniyle seçmenden, odaya kayıtlı üyeden aidiyet ve biat duygusu içerisinde davranmasını beklerler. Çünkü onların yazılı olmayan kent hukukunda kurumların kişilere bağlanma zorunluluğu vardır.
***
Bu noktada Bülent Karakuş ve ekibine “Değişim” hareketi olarak değil “Değişmeme” hareketi olarak bakmak gerekir. Safa Altaş ve Gelişim Hareketi’nin bu konuda bizlerle paylaştığı bir gerçek var ve biz bu gerçeği sırası gelmişken sizlerle de paylaşmak isteriz. Altaş ve ekibi Gelişim Hareketi’nin aslında yeni bir hareket olmadığını belirtiyor. İki dönem önce Bülent Karakuş ve Hilmi Giresun’la birlikte “Değişim Hareketi” olarak birlikte ortaya çıktıklarını ifade eden Safa Altaş ve ekibi; Karakuş ve Giresun’un değişmeme ısrarını bize şu sözleri ile açıklamışlardı.
***
“ Ne var ki arkadaşlarımız değişimden ‘Oda yönetiminin değişimini’ anlıyorlarmış. Bizler ise ‘değişimden’ Muğla Ticaret ve Sanayi Odası’nın vizyonunun ve misyonunun değişimini, böylelikle Muğla’da sanayileşme, ticaret ve ihracat alanında inovasyon yaratılmasını, stratejik planlama yapılarak odamız üyeleri ile birlikte Muğla’nın önüne yeni hedeflerin konulmasını anlıyorduk. Bu yapılamayınca, odadaki görevlerimizden ayrıldık ve önümüzdeki seçime yönelik ‘Gelişim Hareketi’ni başlattık. Bizlerin ayrılışı ile ‘Değişim hareketi’ bitmiş, geriye ‘Bülent Karakuş ve Hilmi Giresun’ ikilisi ve arkadaşlarının yarattığı ‘Arka Bahçe Hareketi’ kalmıştır. Şimdi biz değişimi gelişimin içinde görüyoruz. Değişerek gelişmeye, gelişerek değişmeye, 100. Yılında Muğla’nın ikinci yüzyılına üyelerimizle birlikte damgamızı vurmaya talibiz. Muğla, Türkiye’nin Avrupa’ya açılan kapısı lafını laf olmaktan çıkarmak istiyoruz. Muğla ikinci yüzyılına Büyükşehir olarak giriyor. Bizler Gelişim Hareketi olarak Büyük Şehir’in ‘Küçük Odası’ olmak istemiyoruz. Bu yeni yüzyılda odamızın ‘Arka Bahçe’ olmadığını, edilgin değil, etkin olduğunu görmek istiyoruz. Sadece istemiyoruz. Odamızı arka bahçe olmaktan çıkarmaya, edilgin değil, etkin yapmaya talibiz”…
***
Safa Altaş’ın konuya ilişkin açıklaması bu. Üzerimizde kalmasın istiyoruz. Muğla Ticaret ve Sanayi Odası’na kayıtlı üyelerin Oda Başkanı Bülent Karakuş’a ve Meclis Başkanı Hilmi Giresun’a iletmemizi isteği bir soru var ve biz onlar adına soruyu kendilerine iletelim. Üyeler soruyor; “Biz oda üyeleri için aidat toplamaktan başka ne yaptınız?” Sorunun cevabını odaya bağlı üyelere verilmesi gerektiğini hatırlatarak sonlayalım.
***
Bir kapı kapanır, bir kapı açılır. Kent kadar dinamik bir süreç yaşam içinde hızla akıp giderken bizim kapanan kapı için yas tutmaya vaktimiz yok! Ancak açılan kapı için bir teşekkür borcumuz var. Hamle Gazetesi’ne ve yöneticilerine Kent Yazıları’na sağladıkları “özgür alan” için teşekkürler.