Muğla Sınırsızlık Meydanı’ndaki mitingine Musa Gökbel, “Büyükşehir; Ödül mü Ceza mı?” sloganı ile çıktı. Büyükşehir; ödül mü, ceza mı olacak? Gökbel, Sınırsızlık Meydanı’nda merkezi iktidar tarafından hazırlanan Büyükşehir Yasası’nın riskleri konusunda tüm kamuoyunu ve CHP’lileri uyardı.
Büyükşehir statüsü siyasi tarihimizde bir ilkti.
Musa Gökbel, Büyükşehir yasasının Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek’in yapamadıklarını da kapatan tuzaklarla dolu bir yasa olduğunu ifade etti. Gökbel’e göre yasa kötüydü. Ancak yasa kötü diye oturup ağlamanın da bir âlemi yoktu. Her şeye rağmen, tüm risklere rağmen eli taşın altına sokmak gerekiyordu. Sorumluluklar başka türlü yerine getirilemezdi.
Gökbel, yasadaki tehlikeleri tek tek sıraladı:
Büyükşehir’in yönetim modeli, eyalet modeline dönüşe zemin hazırlıyordu. Sadece eyalet modeline değil, bu yasa ile mevcut iktidar Muğla gibi ele geçirilmesi mümkün olmayan illerde de seçimi kazanabilirdi. Yasa tuzaklarla doluydu. Muğla gibi bir kalede CHP’nin oylarıyla CHP’li bir başkan seçtiğimizi zannedebilirdik. Başkan kim olursa olsun! Yasada ki tuzaklar nedeniyle kenti AKP’nin oyuncağı olan bir başkana emanet etme riski vardı.
Musa Gökbel, siyasal sorumluluğu gereği bizi şu sözleri ile uyarıyordu.
“Benim siyasal sorumluluğum, sizi bu bakımdan uyarmak. Burada Ahmet olur, Mehmet olur, Hasan olur diye bir iddia sahibi değilim. Siz bu kentte, bu kenti yöneten, aday olan her muhterem arkadaşımı bire bir tanıyorsunuz. Kim, nerede, ne kadar durur? Tehditlere, hangi tehditlere? Vali tehdidine, Bakan tehdidine, Başbakan tehdidine, müfettiş tehdidine nasıl karşı durur nasıl başarır bunları biliyorsunuz”…
Gökbel’e göre; Eller pantolon çizgisinde, mevzuatçı bir belediye başkanı ile sandıkta kazanılan seçimin masada kaybedilmesi mümkündü.
Gökbel, konuşmasında sosyal demokrat belediyeciliğin örneklemesini bu nedenle yapmıştı.
Gökbel, 80’li yıllarda Marmaris Belediye Başkanı Muharrem Elgin’in, Başbakan’ın arabasına neden çarptığının hatırlanmasını istedi. CHP’in 40 yıllık yerel iktidarını başlatan Erman Şahin’e el fireni çekmek isteyen bürokrat tayfasının belediyeye ait araçların vergileri yatmadığı gerekçesiyle hepsinin kilit altına alındığını anımsattı. Bu olay karşısında gücünü halktan ve örgütten almış bir belediye başkanı olarak Erman Şahin’in “yeter” diyerek tüm resmi kurumların iki gün süreyle elektriklerini kesme yürekliliğine dikkat çekmişti. Erman Şahin’i bu uygulamasından dolayı asmamışlardı!…
Musa Gökbel, bir siyasi mücadelenin içinde yetişmiş, Muğla’da Erman Şahin, Fatsa’da Terzi Fikri örneklerini yaşamış bir siyasetçi olarak bu süreçte “Tatlı Su Balığı” olmayacağının ipuçlarını veriyordu.
Hizmet sürelerinde hiçbir denetim ve soruşturma görmeyen bazı belediye başkanlarının bununla öğünmelerine gönderme yapıyor, hizmet etmek için ellerini ateşe sokmadıklarını ifade ediyordu. Mustafa Saruhan ve Keramettin Yılmaz bu örneklemenin dışında kalan CHP’li belediye başkanlarıydı. Bu iki belediye başkanı hizmet ve yöntemleri nedeniyle yargılanmışlar, yargı önünde aklanmışlar ve görevlerine geri dönmüşlerdi.
Musa Gökbel’in “Bizi bu görevlere kimse bal mumu ile davet etmiyor. Biz gönüllü geliyoruz, bir şey olmaya değil, sizin adınıza kendimizi yakmaya geliyoruz. Yakarsan görev senindir, ya yakmazsan! Sen, seni seçenleri koruyan değil sadece başkanlığını koruyan birisi olursun” sözleri de işte bu noktada gelmişti.
Musa Gökbel’in dikkat çektiği bir başka konu; Kamu Yatırımları İzleme Komisyonu’ydu.
Büyükşehir Yasasında, yer alan Kamu Yatırımlarını İzleme Komisyonu belediyeleri de kapsıyordu. Yasada; bu komisyonun nasıl oluşacağı bilinmiyor, bir görev tarifi de bulunmuyordu. 11 kişiden oluşan bu komisyonu Vali atayacaktı. Günün iktidarına göre bu 11 kişi, 11 caminin imamı ya da bir siyasi partinin 11 ilçe başkanı olabilirdi. Büyükşehir yasasının komisyona verdiği yetki ile komisyon, büyükşehir belediyesinin en önemli yatırımına “dur” diyebiliyordu. Projeyi engelleyebiliyor, projenin parasına da el koyabiliyordu…
Yasayı yalamış, yutmuş bir siyasetçi olarak Musa Gökbel, yasanın en hassas kurgusu olarak nitelendirdiği bu komisyon yapısına karşı durabilmenin önemine şu sözleri ile dikkat çekiyordu.
“Şimdi soruyorum Muğla’ya. Bu yönetim erkiyle, bu modelle, bu tuzaklara kaç arkadaşımız diklenebilecek, dikilebilecek. Uzanan parmağı kırabilecek. Sorun budur. Sorun Musa meselesi, sorun Hasan meselesi değildir”…
Musa Gökbel’in Büyükşehir; Ödül mü, Ceza mı? sorusu yerli yerinde duruyor. Gökbel’e göre bu yasayı ödüle çevirmenin kararını Muğla verecek.
Bu yazının son Gökbel uyarısı ile sonlayalım.
“Muğla nasıl karar verecek biliyor musunuz? Musa Gökbel’i beğenerek değil, bu yasanın taşıdığı riskleri kim daha güvenli, daha sadık, kendini yakarak çözebilir? diyerek verecek. Biz koşarak belediye başkanımızı seçeriz. Sonra birden Belediye Başkanımızın eller pantolon çizgisinde! Valiliğin önünde Bakan karşılayan, Bakan uğurlayan bir belediye başkanı olduğunu görürüz. Bu ihtimal, bu yasa ile neredeyse yüzde 80’dir. Karar sizin. Bu yasayla Büyükşehir Başkanı’na verilen yetkiler, verilen mali imkânlar Cumhuriyet tarihi boyunca hiç bir kula verilmemiştir. Bu yetkilerle, akıllı bir insanın bile delirmesi ihtimaller dâhilindedir. Ne oldum delisi olursunuz”…
Yarın devam edelim…