Dün bu köşeden yayınlanan, zaman zaman beni yazma disiplininden uzaklaştıran “Emrah” başlıklı yazıyı “Canım Emrah’ım, Oğlumun göbek adı, deli fişeğim! Önce büyükşehir statülü yerel seçimleri, sonra da genel seçimleri kazanacağız. Milletvekilliği sana ‘Ananın ak sütü’ kadar helal olsun. İtirazı olanlar da karşımızda dört tutsun” sözleri ile sonlamıştık.
***

Fethiye İlçe Başkanı Emrah Doğu’yu kaleme aldığımız bu yazı ile ilgili çok sayıda ileti aldık.
Bu iletiler ve hassasiyetler için çok teşekkür ediyorum.
Benim için zor bir yazıydı galiba okur içinde öyle olmuş.
Yutkuna yutkuna okunan bu yazı ile anladık ki;
Cumhuriyet Halk Partisi kendi kodlarına ve örgütsel emeğine çoktan geri dönmüş.
CHP’lilerin bu süreçte örgütsel emeği sahipsiz bırakmayacaklarını biliyordum.
Özlenen tablonun geri döneceğini de…
Buna vesile olmak, bunun bir parçası olmak benim için önemliydi.
***
Emrah Doğu’yu yazmanın, anlatmanın mutlaka başka yolları vardır.
Ona methiyeler düzmek ya da onu eleştirmek tabiî ki mümkündür.
Ben onu bunu bilmem!
Nejat Altınsoy olarak ben, dizimin dibinde büyüyen Emrah’ı başka türlü yazamazdım.
İnsan kendi yüreğini başka türlü nasıl yazabilir ki?
***
Emrah, yazı sonrasında Muğla’ya geldi.
Emrah’la örgüt iradesinin egemen olduğu, parti içi demokrasi isteyen ön seçimcilerin merkez karargâhı  “Süpüroğlu”nda buluştuk.
Kardeşim Emrah Doğu, Ağabeyim Sadettin Ünsal ve ben ulu çınarlar altında uzunca bir süre birbirimize sarıldık, koklaştık ve yutkunduk.
Duygusal anlar yaşadık ve eşşek kadar adamlar birbirimize çaktırmadan içimize içimize ağladık.
***
Ellerimi tuttu, gözlerime baktı ve “Ben” dedi Emrah; “Kendimi örgüt iradesinin kollarına bırakmaktan gurur duyuyorum. Ben Emrah Doğu; seçilebilmenin yolunu genel merkezin koridorlarında aramadım, kendimi örgütüme teslim ettim ve örgütüme teslim etmeye devam edeceğim”
***
Omuzlarından tutup, sarstım “Emrah ” dedim; “Uğradığınız haksızların farkındayız. Sen her seçim döneminde bir siyasetçisini siyasete ‘kurban’ veren Fethiye’yi artık ‘adak’ olmaktan çıkarmalısın”
***
“Canım Abim, Canım Kardeşim” sarmalında hasret giderirken, ulu çınarlar kadar ulu bir nida bizi kendimize getirdi.
“Yettiniz bittiniz ülen”
diye haykırdı Sadettin Ünsal; “Hay sizin şarap çanağınıza! Ne sızlanıp durusunuz len! Emrah; yete oğlum. Ne oluvediniz siz bakem! Adamın canını sıkman! Otur bakem horeye… Bülent! bak oğlum bize”…
***
Geciken bir yazının geciken buluşması sonrası Emrah, Fethiye’ye yola çıktı.
Ben gazeteye döndüm.
Beni bekleyen telefon ve ileti trafiğinden habersizdim.
Arayanımız soranımız, iletenimiz yine bol oldu.
Sağ olsunlar, birçok siyasetçi görüşlerini düşüncelerini bu vesile ile bize aktarmış oldu.
Yalnız değildik, biliyordum…
***
İletilerden en çarpıcı olanı ön seçimin karargah komutanı Sezai Avşar’dan geldi. Hiçbir koşulda sağduyuyu elden bırakmayan ve disiplini ile biz ön seçimcilere kök söktüren Avşar; “Daha işimiz bitmedi” diyerek başladı sözlerine. “Ağlamayı, sızlanmayı kesin. Tamam anladık! Ancak bu süreç bitmedi. Tüm CHP örgütlerinin kararı ile 2014 yerel seçimlerinde belediye başkan adaylarını ön seçimle belirleyeceğiz. Ancaaak; hemen arkasında 2015 genel seçimleri var. Biz; 2015 genel seçimlerinde de örgüt iradesini egemen kılmalıyız. 2015 seçimlerinde CHP örgütleri olarak kontenjan uygulamasına karşı olduğumuzu herkese anlatmalıyız. Daha işimiz bitmedi”
***
Uzunca bir süre sonra anlatılacak hikâyelerin olması, ortaya çıkması ne kadar güzel. Belediye Başkanlarının statik anlayışları sonrasında kendi iç dinamiklerini ve iç rekabetini kaybeden bir siyasi oluşumun yeniden kendi kodlarına dönmesi, anlatılacak hikayelerinin olması ne kadar önemli.
Bir konuşmamızda CHP Muğla Büyükşehir Belediye Başkan Aday Adayı Musa Gökbel’e “Abi bu kentin anlatacak bir hikayesi yok” demiştim. Gökbel, bu tespit üzerine çok düşünmüş, kafa yormuş ve bana hak vermişti. Oysa bugün yeniden kendi hikâyelerimizi yazmaya, hikâyelerin kahramanlarını kendi içimizden çıkarmaya başladık.
Sonlayalım.
Seçilebilme gayretini genel merkezin koridorlarında, genel merkez ilişkilerinde ve atama yönteminde arayan, örgüt iradesini yok sayan siyasetçi tipine inat! Örgüt iradesini, ön seçimi, sandığı seçilebilmenin temel şartı gören siyasetçileri ve aday adaylarını yazmaya devam.