Mahallenin kötülerine yeni katılan, sanki kırk yıllık kötüler kadar baş ağrıtan Ahmet Tan Karaosmanoğlu kardeşimiz, “kötülük” konusunda artık ihtisas sahibi olduğunu ıspatladı. Karaosmanoğlu’nun belki de bireysel olarak başladığı bu hukuk mücadelesi; tüm teorilere inat çok kısa bir sürede evrim geçirdi ve toplumsal kimlik kazandı. Ahmet Karaosmanoğlu’nun bir CHP’li olarak, CHP’li bir belediyeye karşı üstelik tek başına yürüttüğü hukuk mücadelesi onu kentin kanaat önderleri listesine eklenmesini sağladı. Mücadelesinin başında toplumda “bireysel” olarak bir algı yaratan Karaosmanoğlu, ulaştığı nokta ile bu düşüncenin sahiplerini utandırdı. Yeteri kadar sorunu olan belediye’ye sorun olmaya devam etti, uygulamalarını hukuksal olarak inceledi ve sonuçta kamu menfaatinin zarar görebileceği tüm noktaları bir hafiye gibi araştırdı, tespit etti ve bir vatandaş olarak gereğini yaptı.
Karaosmanoğlu, 8. Ağustos 2011 tarihinde Muğla 2. İdare Mahkemesine Muğla Belediyesi tarafından 28.10.2010 tarihinde yapılan Muğla Evsel Atık Bağlantısı İhalesinin iptali yönünde dava açar. 2. İdare mahkemesi “hukuka aykırılığı açık olan dava konusu işlemin uygulanması halinde telafisi güç zararlar doğabileceği” gerekçesiyle yürütülmesinin durdurulması yönünde karar alır. Ahmet Tan Karaosmanoğlu daha önceden de uyarmıştı. Karaosmanoğlu konu ile ilgili olarak bizi şu sözleri ile bilgilendirdi.
“Bu ihalenin kamu ihale kanununa aykırı bir şekilde yapıldığı ve bu uygulama şeklinin vatandaşın zararına olduğunu düşündüğümden dolayı gerekli yasal müracaatımı yaparak kamu yararı adına bir mücadele içine girmiş ve konuyla ilgili olarak Muğla 2. İdare Mahkemesine dava açmıştım. İdare Mahkemesi yapmış olduğu ön inceleme sonrasında iddialarımızın haklılığı konusunda bir kanaate vardı. Mahkeme, ‘Hukuka aykırılığı açık olan dava konusu işlemin uygulanması halinde telafisi güç zararlar doğabileceğinden’ dolayı yürütülmesinin durdurulması kararı aldı. Muğla Belediyesi hakkında açılan bu dava kentte yaşayan tüm hemşerilerimin ortak menfaatlerinin korunması için açıldı. Yerel yönetim, bu süreçteki itirazlarımın ve hukuk mücadelemin toplumda ‘bireysel menfaat’ olarak algılanması yönünde algı oluşturmaya çalışıyor. Bunu bir kez daha şiddetle red ediyorum. Bu büyük bir yanlıştır. Bu davada olduğu gibi benim tek bakış açım kamusal menfaattir.”
Ahmet’in bu açıklaması, samimi ve bir o derece de ciddidir. Bu açıklamanın ardından Ahmet Karaosmanoğlu’nu bu mücadelede yanlız bırakmama kararı aldığımı belirtmek isterim. En ciddi toplumsal olayları bile çekirdek çıtlatarak seyreden, refleksleri statüko tarafından yok edilmiş, konformist kentin rehavetli insanları bu süreçten sonra Ahmet Karaosmanoğlu’nu “olur olmaz şeye kafa yoran, sağa sola dilekçe veren, ona buna dava açan birisi” olarak nitelendiremez. Verdiği bir dilekçeyle, açtığı bir dava ile Karaosmanoğlu, belki de hiç tanımadığı, sokakta bile karşılaşmadığı, kendi yaşam alanının dışındaki binlerce insanın kentsel haklarının kollamasının kapılarını araladı. Onların inşaat mühendisi, onların avukatı olmasını bildi.
Ailesine ve kendisine ait menkulleri değerlendirip, işine gücüne bakmak varken, işin kamusal boyutunu, halkın mağduriyetini mücadele listesine dahil eden Ahmet Karaosmanoğlu, bu yanı ile takdirin en büyüğünü hak etti. Muğla 2. İdare Mahkemesinin aldığı karar bize, onun verdiği hukuk mücadelesinin “bireysel” olmadığını bir kez daha kanıtladı.
Devletten, merkezi ve yerel idareden gelen her açıklama ve her evrak bu toplum için sorgulanamaz kutsallıktadır. Toplum; devletine, kentine ve onun yöneticilerine bakışını güven esasına dayalı olarak inşa eder. Devletin, bürokratın, yerel yöneticinin uygulamalarını ve icraatlarını “kendisine hizmet amaçlı ve kamu menfaatine dayalı” olarak yapıldığına inanır. İnsanı da, toplumu da ayakta ve bir arada tutan işte bu inanıştır.
Her şeye karşın toplum; bu inancın yerine başka bir şey koymak istemezken, yönetici de tarihsel süreçten gelen, toplum inancının derinliğine hiçbir şekilde zarar veremez.
Ahmet Karaosmanoğlu, işte bu toplumsal inancın zedelenmeye yüz tuttuğuna dikkat çekmek adına “mahallenin kötüsü” olmayı göze aldı. Bir gelişinde Karaosmanoğlu şöyle demişti. “Abi benim artık, belediye ile başkanla bir işim yok. Benim işim artık hukuk ve yargıyla”.
Garaosmanoğlu’nun Ahmet, haklı çıktı…