Seçimlerin üzerinden 50 gün geçti.
Ancak seçim sonuçlarına ilişkin tartışmalar devam ediyor.
Bu tartışmaların içinde yer almayacağımızı daha önce ifade etmiş olmamıza rağmen bu yönde iletiler almaya devam ediyoruz.
Zira ne yazılırsa yazılsın (!) karşımızda ikna olmayan bir kitle, ötesinde seçim sonuçlarını hala kaşıyan, olmadık ihtimaller üzerinden polemik yaparak gerçeklik yaratmak isteyenler var.
Bu konudaki ısrarcılığa son vermek elbette mümkün.
Ancak ‘Kör göze parmak’ bizim tarzımız değil.
Biz meseleyi sosyal medya beklentilere, romantiklere göre değil, kendi zaviyemizden değerlendirmek durumundayız.
Daha öncede ifade ettik, bir kez daha yineleyelim.
Bu seçim örgütlü siyasetle gerçekleşti.
Siyaset seçmenle bağını örgütlülük üzerinden kurdu.
Sonuçta beklendiği gibi seçimi; örgütlü siyaset kazandı.
Bu süreçte seçmenle ilişkisini seçilebilme ihtimaliyle kişiselleştiren siyasetçiler, seçmende belli oranda kabul görmüş olsalar da seçimde başarılı olamadı.
Zira seçimi kazanmak için aday olmamışlardı.
Temel hedefleri seçimi kazanmak değil, seçimi kaybettirmekti.
Temel hata işte bu noktada yapıldı.
Seçimi kaybettirmek için aday olan ve yola bu amaçla çıkanlar propaganda sürecinde buldukları toplumsal karşılık oranına kendileri bile inanamadılar.
Bu karşılıktan sağlıklı, ayakları yere basan, seçmenin genelinde meşruiyet sağlayan bir seçim kanıtı (argüman) çıkaramadılar.
Baktılar ki toplumda karşılıkları var, ‘Bu iş oluyor, seçim geliyor’ düşüncesi ve konforuyla istikamet değişikliğine giderek hedef yükselttiler.
Ancak olmadı.
Siyasi danışmanlar ve fikrine danışılanlar bu süreçte stratejik bir hataya imza attılar.
Seçmenin siyasal zemine duyduğu ihtiyacı göz ardı ettiler.
Gerçekten seçimi kazanmak için yola çıkmış olsalardı (!) Muğla gibi bir seçim bölgesinde belli bir örgütlülüğün içinde yer almanın zorunlu olduğunu bilmeleri gerekirdi.
Ama asıl önemlisi Muğla’nın asude seçmen yapısının sahip olduğu ideolojik (sol-sosyal demokrat) refleksi hesaba katmadılar.
Seçimin merkezine şikâyet mekanizmasını yerleştirerek, bağımsız bağlantısız dekoruyla sonuca ulaşacakları sanrısına kapıldılar.
1 milyon nüfuslu bir kentin yönetimine ilişkin belli bir plan ve program koyamadılar.
Kent yönetimine ilişkin bürokratik kafayla hazırlanmış, üstelik bir başka partinin aday adayının projelerini uygulamaya koyacaklarını açıkladılar.
O da olmadı, tutmadı.
Zira sorun bir meşruiyet sorunuydu.
Sorun, örgütlü siyaset sorunuydu.
Örgütlü siyasetin, siyaseten oluşan mahzurların giderilmesine zemin sağladığını düşünemediler.
Sol ve sosyal demokrat izlemciler (stratejist) işte bu noktada devreye girdi.
Bütün algıyı sosyal medya üzerinden kuranlar yine sosyal medya üzerinden oluşturulan karşı algılarla, bir anda kendilerini anlatma, ötesinde ispatlama çabası içinde buldular.
Böyle bir çaba için çok geç kalınmıştı…
***
Bu köşede yer alan içeriklerin sosyal medya üzerindeki paylaşımlarına yapılan yorumlarla ilgili her türlü dolaylı ve doğrudan sorumluluk, yorum yapan kişilere aittir. Köşe yazısının yazılı ve görsel yayın kurumlarında ve internet medyasında izinsiz kullanımı yasaktır.