“Kentin onca sorunu varken ‘bunları neden kaleme alıyorsun’ diyenler çıkabilir. Doğrudur! Ancak bu kentin tüm sorunları ‘sosyolojik temelli’ sorunlardır. O nedenle yazıyorum” diye belirtmiştim. “Yazılı olmayan kent hukuku ve anlamı, Katılım figürünü yeniden hatırlamak” adı taşıyan yazıların ardından iki önemli bilim adamından iki ileti aldık. Bu iletileri paylaşarak başlayalım.
***
İlkinde; “Geleceğin Muğla’sını inşa ediyorsunuz. Tohumun atıldığı bu tarihi not etmek lazım”, ikincisinde; “Muğla, kent sosyolojisi açısından bakıldığında acaba kent sınıfına girer mi? Üzerine epey kafa yormak lazım. Ancak bir süredir yazdığın kent yazıları kent sosyolojisinin sınırlarını zorlamaya başladı. Bu yol akademik kent kitabına doğru gider” deniliyor.
***
Her ikisi de çok değer verdiğim iki bilim adamı ve her ikisi ile de kent adına ne yapılır noktasında yan yana duruyoruz. Kentin onca sorunu var ve biz bir anda sosyolojik temelli yazıları kaleme alır olduk. Kentin tüm sorunlarının altında yatan sosyolojik gerçekler bizi bu tür yazıları yazmaya sevk ediyor. Biz de bizden öncekiler gibi bir kent yazarı olarak kendi zamanımız içinde gerçekleştirilmesi olanaksız görüneni başarmaya çalışıyoruz. Çünkü; geleceğin Muğla’sının “Bir siyasi imparatorluk” olarak değil “medeni bir uygarlık” olarak kurulmasını istiyoruz.
***
Kent sosyolojisinin sınırlarını ne derecede zorladığımızın farkında değiliz. Bu bilim adamlarının tespiti ve mutlaka onlarında bildikleri vardır diye düşünüyoruz. Kent yazılarında kaleme alınmış sosyolojik temelli yazılar şimdilik “muhalif gazeteci önermesi” olarak görülse de aslında meraklısına “Geleceğin Kenti” nin tariflemesini yapan çabanın ürünü olarak algılanmalı. Geleceğin kenti; siyasi bir imparatorluktan çok bir tasarım ve mühendislik harikası uygarlık olmalı.
***
“Hukuku, demokrasisi, kültürel dokusu, mimarisi, sanatı ile yeni bir uygarlık. İl oluşunun yüzüncü yılında, on bin yıllık tarihsel ve kültürel kazanımları ile yeni bir kenti tasarlama konusunda kenti düşünmeye zorlamak” işte yapmaya çalıştığımız şey bu. Bugünden sonra kentin nasıl görüneceğine, nasıl işleyeceğine ilişkin güçlü, ileri görüş (vizyoner) anlayışı ile geleceğin binalarını, ulaşım ağlarını ve ticaret merkezlerini oluşturmak. Bunu yaparken de geçmiş uygarlıklardan öğrendiklerimizi uygulamak ve sonuçta hiçbir zeminde tartışılmayan “Geleceğin Kenti” kavramını oluşturmak ve tartışmaya açmak.
***
Global ve liberal bir dünyada “geleceğin kenti kavramı” artık bir fantezi değil bir realite olarak kabul ediliyor. Modernlik ve konformist yaşam tarzı kentlerin temel yapısını değiştirmek için sınırları zorluyor. Bu haliyle kentlerin değişimi şanssız bir yöne doğru kayıyor. Şanssız değişimi yaşamak istemeyen bir kent olarak şu günde modernlikten ne anladığımızın kararını vermek zorundayız.
***
Biz bir dengenin peşindeyiz ve büyükşehir statüsü ile “kentin dengede durması” bir dönüm noktası halini aldı. Kent içinde yaşayanların kültürel, sosyal ve ruhsal hayatının bir yansıması olarak çoğunluk için yaşanmaz, mutlu azınlık için yaşanabilir bir hal almadan önce geleneksel yapısı ve mirası ile bağlarını iyileştirmek zorunda. Kent; herkes için içinde yaşanılır bir kent olacaksa, geleceğin Muğla’sını “Bir siyasi imparatorluk” ta aramak yanlışlığına düşmemeliyiz.
***
Bu açıdan medeni bir uygarlığı yaratacak toplumsal ve sosyal hizmetlerin sağlayıcısı siyaset; kentin sahibi olduğu kaynakların, demokrasinin ve hukukun önüne geçmemeli. “Geleceğin kenti; siyasi bir imparatorluktan çok bir tasarım ve mühendislik harikası uygarlık olmalı”. Bu nedenle belki de ilk kez kentin değiştirme iradesinde siyasiler değil, tasarımcılar yer almalı. Geleceğin kenti; tasarım ve mühendislik harikası bir uygarlık olmalı. Biz kent yazarı olarak işte bu kararın peşindeyiz.
***
Hakkında çok şey yazıldı çizildi ve büyük şehir statüsü büyük tartışmaların konusu oldu. İşin siyasi boyutu, toplumsal kazanımları, sahip olunacak değerleri bu tartışmalar nedeniyle gölgede kaldı. Kim ne derse desin, kim ne söylerse söylesin, kesin olan bir şey var! Büyük şehir statüsü bize; “Geleceğin kentini kurma hakkı veriyor”. Büyük planlamaların sahibi olarak büyük şehir statüsü ile “siyasi imparatorluğun sınırlarını genişletmek isteyenler” kentin geleceğinden çok kendi geleceklerinin peşine düşenlerdir. Olsun! Yinede kentin; siyasi bir imparatorluk mu? modern bir uygarlık mı? olacağına bu halk karar verecektir…