“Gecenin ayazında, sabaha karşı çiğ düşerken sert bozkır toprağına, adeta yapışılan, üstünde ufak çaydanlık, taze çay kaynayan; baktıkça insana evini ve sıcak yatağını özleten, yoklukla varlığı, hiçlikle sonsuzluğu düşündüren, yeni biçilmiş tarladan çiğ ıslatmasın diye üzerine oturulmuş kuru sap ile beslenen ateştir; Çoban Ateşi. Yakmaz, bağrına basar, okşar, şevkatlidir. Dinlendirir insanı, dinginleştirir Çoban Ateşi. Baktıkça geçmişte yaşanan hüzünler akla gelir, uzakta kalan dostların, sevilenlerin ne yaptıkları düşünülür ve melankoli kaplar insanın içini. Gün uzakta ağırmaya başlarken ateş de düşen çiğ ile birlikte yitip gitmeye başlar. Çay kaynamıştır ve afiyetle içilmeyi beklemektedir. Çaya nemden sertleşmiş toz özelliğini kaybetmiş toz şeker katılır, buz gibi soğuk ve sert bayat köy ekmeği heybeden çıkarılır, çay ile birlikte afiyetle yenir. Çoban ateşi şöyle bir karıştırılır ki son kez canlansın, ısıtsın donmuş eklemleri. Yanda yatmakta olan kangal köpeğine yastık misali yaslanılır ve gözler kapalı vaziyette hafifçe esmekte olan dağ meltemi dinlenir. Uzaktan diğer sürülerin çıngırak seslerini taşır bu rüzgar ve sönmüş çoban ateşinin küllerini alır götürür uzaklara”.
***
Bu şiirsel anlatım “Ekşi Sözlük”ten. “Uzun Yayla” takma adıyla sözlüğe eklenmiş. İnternet dünyasında bizim açımızdan tarihi bir rekora doğru giden “CHP’de Yanan Çoban Ateşi” yazılarımızın ardından bize ulaşan bir dost! “Çoban Ateşi” ile yazılan bu yazıyı çok manidar bulmuş olacak ki; “Bu tanıma bir bak” diye telkinde bulundu. Merakımı giderdim ve bunu sizinle de paylaşmak istedim. Dostumun bu tanım konusunda neden bu kadar ısrarcı davrandığını yazıyı okuyunca anladım. Eminim sizde anladınız. Çoban Ateşi’ni tarif eden bu tanımda yer alan “Yakmaz, bağrına basar, okşar, şevkatlidir. Dinlendirir insanı, dinginleştirir Çoban Ateşi. Baktıkça geçmişte yaşanan hüzünler akla gelir, uzakta kalan dostların, sevilenlerin ne yaptıkları düşünülür ve melankoli kaplar insanın içini” ibaresi bize Çoban Ateşi’ni yakanların niyetleri ile ilgili ipuçlarını ele veriyordu. Çoban Ateşi’nde bağıra basılan, şevkatli olan, yakmayan neydi? Hangi nedenlerden dolayı geçmişte yaşanan hüzünler akla geliyordu? Kimler uzakta kalmıştı da bir melankoli kaplamıştı insanın içini? Rüzgâr; uzaktan geçen diğer sürülerin çıngırak seslerini taşırken kimdi sönmüş çoban ateşinin küllerini şöyle bir karıştırıp, son kez canlanmasını isteyen?
***
Bu yazıda sanatı, siyasete tercih ediyorum farkındaysanız. Yazıya Fakir Baykurt romanı gibi başlamamızın nedeni bu. Adeta “Irazcanın Dirliği”nden fırlayıp gelmiş bu ateş aslında yüzyıllardır Anadolu bozkırında yanan bir ateş…
Çoban Ateşi; Fakir Baykurt, Bilge Karasu, Oğuz Atay, Tomris Uyar, Orhan Kemal, Sabahattin Ali, Sait Faik, Sevgi Soysal, Bekir Yıldız ve onlarca hikâyecinin okurlarında yaktığı türden bir ateş.
***
Bu süreçte sanatı, hele edebiyatı hatırlamam hiç iyi olmadı. Çoban Ateşi; Toplumsal hayatımızın kaçınılmaz türevi olan ve bir ahtapot gibi bizi saran siyaseti, kirinden pasından kurtulması olanaksız duruma getiren, kendi zemininden, onu halktan ve tabanından uzaklaştıran, kendini iktidarla özdeşleştiren siyasetçilere inat, sanatla olan ilişkimizin devam etme isteğidir. Kendini, kendi dışındaki dünyaya karşı sorumlu gören sanat; edebiyatla bir estetik açıklamanın peşine düşmüşken dile getirdiğimiz lirik biçimli bu yazı siyasetin neresinde durur, siyasetçinin neresine kaçar bilemiyoruz… Ama olsun bu da bir anlatı ve ileti şekli.
***
Sanat siyaset ilişkisinde estetik teorisi ile görsel sanatlarda bir referans noktası haline gelen Jacques Ranciere’in uyarısını sizlerle de paylaşalım. “Sanat, toplumsal ve siyasi meselelerle ilgili mesajlar ve duygular ileterek siyasi olmaz. Toplumsal yapıları, çatışmaları ya da kimlikleri yansıtma biçimiyle de siyasi olmaz. Tam da bu işlevlere aldığı mesafe yoluyla siyasi olur”. Çoban Ateşi, bu nedenle bir romandır, şiirdir ve felsefedir aslında. İnsancıldır, siyaset üzerine bir tartışmadır. Yukarıda yer alan tanımlamada Çoban Ateşi’ne şiirselliğini; edebiyat ve sanat içerisinde siyasetin bir iktidar aracı olmayışı kazandırır. Çoban Ateşi; siyasetle egemen güce dönüşmüş, kemikleşmiş siyasetçilerin kapıldıkları şehvet duygusuna bir hatırlatmadır. Anlaşılan her dilde ve türde “Çoban Ateşini” yazmaya devam…