CHP’nin eğilim yoklamasıyla ortaya çıkan sonuçları ve milletvekilliği sıralaması ile ilgili tespitler yapmamız konusunda çok sayıda ileti alıyoruz.
Meseleyi birde bizden dinlemek isteyenler var biliyoruz.
***
Hatırlarsanız bir önceki yazıda 6 bine yakın delege tercihiyle ortaya çıkan sonuçların siyasi boyutlarına gölge düşürecek, bu başarıyı itibarsızlaştıracak bir şey yapmayacağımızı dile getirmiştik.
Sonuçta CHP’nin sandığa gittiğini ve tercihini sandığa yansıttığını ifade etmiştik.
Bu nedenle CHP’nin seçim sonuçlarını ve milletvekili sıralamasını değerlendirmeyi başka kalem erbaplarına bıraktık.
***
Zira biz o alana ilişkin söyleyeceklerimizi zaten söyledik.
Ancak yıllara varan ‘siyaseti kendi zeminine çekme’ gayretimizden bir sonuç alamadık.
Bu nedenle partileri değil siyaset-toplum ilişkisinde yok olan değerleri ve demokrasiyi kaleme almak gerektiğine, işe alfabenin ilk harfinden başlamak gerektiğine inandık.
***
Siyaset-toplum ilişkisinde partiler her geçen gün demokrasi temelli kriterlerden uzaklaşırken, aidiyet ve biat diye bir gerçek varken, merkezi-yerel ve eşraf otoriteleri el ele vermiş, işbirliği yapmışken, siyasette “derin asalet gerektiren bir tutarlılık” aranmazken bizim siyasi partileri, yöntem ve uygulamalarını değerlendirdiğimiz siyaset başlıklı yazılarımıza hiç ihtiyaç yok.
Siyasetten ve siyasi sonuçlardan kimsenin şikâyet etmediği bir süreçte buna gerek yok.
***
İkbale dayalı siyaset (!) demokrasiye dayalı siyasi koşulların ve demokratik prensiplerin yerini almışken, siyasi partileri ve siyasi sonuçları yazmaya gerek yok.
***
Aday olmanın koşulları; Ehli beyt’ten ya da Kureyş olmaktan geçerken, kokmamak-bulaşmamak siyasetten sayılırken, siyaset her geçen gün toplumdan, tabanından uzaklaşıp Platoncu bir anlayışa teslim edilmişken yüz kere, bin kere yazmanın eleştirmenin ne anlamı var?
Bu yolda ömrünü tüketmenin hele mevzi kaybetmenin hiçbir anlamı yok.
***
“Köşe yazarları doğru söylüyor, doğruları yazıyor” diyerek su serpen ancak mevcut statik yapının bir parçası olmayı da ihmal etmeyen endişeli modernlerin rakı sofralarında daha fazla meze olmaya niyetimiz yok.
Toplum için kazanmaktan vazgeçenlerin; seçilme ve seçtirme keyfini bedavaya getirdiği bir süreçte daha fazla ‘hıyar’ olmanın da âlemi yok.
***
Aday belirleme yöntemini kolaylaştıracak, atama, fermuar, jartier, kontenjan, kaydırma, fıydırma gibi her türlü varyeteye ve hokkabazlığa izin verilen bir yerde demokrasiden ve demokratik koşullardan, aktif yurttaşlıktan söz etmeye hiç gerek yok.
Gösterişsiz yiğitliğin ise hiç alemi yok.
***
Siyaset-toplum ilişkisinde geldiğimiz nokta; ortada…
Alt başlığı, kompleksler ve çıkarcılık olan mekanizma ile insana ve topluma ilişkin temel haklar savunulamaz.
Demokrasi; üst başlığa hırslarını, alt başlığa cebindeki özneyi koyanların iktidar merakıyla yol alamaz.
Demokrasiye dayalı her türlü isteğin ve beklentinin itibarsızlaştırıldığı ve kıymetsizleştirildiği bir süreçte özgürlükten, akılcılıktan, dayanışmadan, toplumsallık ve çoğulculuktan bahsedilemez.
***
Bir tespitle sonlayalım.
Siyaset-toplum ilişkisinde; “Siyaseten kurtuluşumuzda bugünkü şartlara göre CHP dışında bir seçenek yoktur” tezi ve inancından vazgeçiyoruz. Ak Parti’nin Yeni Türkiye’si; Ak Partililere, Yeni Türkiye’nin Yeni CHP’si; Cumhuriyet Halk Partililere hayırlı olsun…