Anadolu coğrafyasında tek tür olarak karşımıza çıkan Ak Parti bu kentte tek tür bir oluşuma sahip değil. Muğla’da iki türde Ak Parti var. Birinci türü inanç, dava ve hizmet argümanları üzerine kurulu, ikinci türü ise her türün ikincisi gibi bu kavramlardan uzakta fason olarak varlığını sürdürüyor. Bizi iki tür ayrımına zorlayan Ak Parti meselesine nedir ? bir bakalım. Bu tespit sosyolojik tabanlıdır.İki tür Ak Parti iddiamızın temeli Ak Parti Muğla Milletvekili Prof. Dr. Yüksel Özden’in Muğla’da yaptığı “tarihi konuşmaya” dayanıyor. Parti bu tarihi konuşmaya kadar yöntem ve politikalarını vasat düzeyde götürdü. Yüksel Özden’in söylemleri ile ortaya çıkan yeni tür, her türlü sosyal, ekonomik ve siyasi argümanları ustaca kullanabilen, toplumsal algı yaratabilen, topluma hizmet etmek için alnında “mücadele” yazan siyasetçi türü ile tanışmamıza neden oldu. Özden’in önderliğinde başlayan yeni söylem dili kent içerisinde kendine parti dışından da partnerler bulurken teşkilat içerisinde Mustafa Çelebi, Yelda Erol Gökcan, Ziya Ercan, Ayhan Balcı, Çağrı Alper, Ali Özsoy ve Yusuf Demirci gibi kanaat önderleri de bu yeni dilin oluşturduğu mücadelenin içinde yer aldılar. Halk, hizmet buluşmasının misyonerleri oldular. İşte bizi iki ayrı Ak Parti’ye, bu gerçek götürdü. Bir yanda biat duyguları ile hareket eden, politik tavırdan mahrum, kendi içinde varlığını sürdüren, kokmaz bulaşmaz bir yapı, diğer yanda ise yüzünü halka dönmüş toplumsal politikaları oluşturmak için mücadele eden bir yapı, bizi iki türde bir algıya zorladı. Kenti çeyrek yüzyıldır hakimiyeti altına almış, kente yapılacak her türlü yatırımın kontrolünü elinde tutma becerisini gösteren statüko, Ak Parti’nin ikinci türünden çok büyük rahatsızlık duydu. Bu yeni tür; onların alıştıkları, bildikleri gibi değildi. Elit ve imtiyazlı hastalığından uzakta, hizmetin en temel prensibini halk olarak gören bir yanları vardı. Eski garaj alanı çelişkilerin algılanma fırsatı, yeni hastane yapımı ile de statik yapının rant düşkünlüğü ortaya çıkmıştı. Merkezi hükümetin hastane yatırımını “kontrol edilebilir” bir yapıya dönüştürmek için çok çaba sarf ettiler ancak olmadı. Yüksel Özden ve onunla birlikte hareket eden birkaç kişinin il’de ve mecliste yürüttüğü çalışma ile hastane statik yapıdan ve ranttan uzakta Kötekli’ye kazandırıldı. Hastane konusunda bir avuç insan kökleri 40 yıla dayanmış statüko ile mücadele verirken Ak Parti teşkilatları bu mücadeleyi yazlık sinemada film seyreder gibi, gazoz içerek izlediler. Bu yeni tür bir davranış şekliydi ve onların seyahatnamesinde bu tür mücadele yazmıyordu. Partiyi biat duyguları ile sarıp, Evliya Çelebi hoşgörüsü ile sarmalamışlardı. Partinin Genel Başkanı ve bakanları söylem ve politikaları ile dünyaya kafa tutarken, vekilleri hizmet yapmak, hizmet getirmek için tacir zihniyetle mücadele ederken aynı partinin teşkilatları olanları sadece izlemekle yetindiler. Bu süreçte teşkilatlardan ve il başkanlığından tek bir satır açıklama gelmedi. Muğla Belediyesi tarafından yapımına başlanan ancak bir türlü bitirilemeyen alt yapı, kanalizasyon, arıtma tesisi ve evsel bağlantılar konusunda toplumun tamamı rahatsızlık duyarken, bu konularda onlarca dava açılmışken Ak Parti teşkilatlarından yine tek bir açıklama gelmedi. Statüko’nun Mehmed’i döneminde ılımlı ve hoşgörü kılıfıyla yutturulmaya çalışılan vasat siyaset ve pasif siyasetçi tercihi ile parti; kentin yaşadığı sorunlardan politik argümanlar çıkaramaz ve bu konuda toplumsal politikalar geliştirmez duruma geldi. Siyasetin kod’larını oluşturan rekabet, mücadele ve iktidar olmak gibi başlıca temel unsurlardan uzakta duran zihniyet “eleştirmeyen, mücadele etmeyen” vasat türde bir siyaseti egemen kılmaya çalışıyor. Ağabeylerinden gördükleri aynen uygulamaya devam ediyorlar. Yerel idarenin yöntem ve uygulamalarını eleştirme hakkını kendinde görmeyen, mücadele etmeyen, kılıç kuşanmayan, savaşmayan pasif siyaseti partisinin ideolojik temeline oturtmaya çalışan yöneticilerden oluşan ikinci tür ile bir yere gidilemez, bir sonuç alınamaz. Muğla’da iki türde Ak Parti var. Birinci türü inanç, dava, hizmet ve mücadele argümanları üzerine kurulu, ikinci türü ise her türün ikincisi gibi bu kavramlardan uzakta fason olarak varlığını sürdürüyor. Vasat siyaset ve pasif siyasetçi yapısı ile toplumsal politikalar üretmek yerine “Çok şükür” demekle yetinen mazeret ve gerekçe üreten bir zihniyetin toplum ve kent için tacirlikten başka yapabileceği bir şeyi yoktur. İl kongresi bu tür’ün sonunu getirecektir.