En etkili evrensel iletişim aracı Fotoğraf’tır. İnsan yaşamının vazgeçilmez unsurudur ve insan yaşamanda kullanılmadığı hiçbir alan yoktur.
Hızla üretilen ve yine aynı hızla tüketilen bu çağda insanı en çok ve en hızlı etkileyen yine fotoğraftır. Görsel bilginin en temel unsurudur. Algılamadaki bu hızıyla fotoğraf yazı anlatımının önüne geçer ve insan tarafından saniyeler ölçütünde algılanır. Aynı algıyı ve fotoğrafın kısa süredeki anlatımı için ne kadar yazı yazılmalıdır. Aynı etkiyi yapması beklenen yazı anlatımını da insan ne kadar sürede algılayabilir. Fotoğraf, etkili ve hızlı anlatım gücünün tartışmasız galibidir. Fotoğrafın bu hızı, oldukça vakit kaybetmiş, tanıtımını gerçekleştirememiş, hatta gecikmiş bir kent için reçetenin başında yer alabilir. Kent, fotoğrafın anlatım dili ile kendini daha tanınır hale getirebilir. Günümüz insanının bilgiye ulaşmadaki hızı ve şansı bu anlatım dilinin kullanılmasını zorunlu hale getiriyor. İletişimin baş döndüren olgusu sayesinde bilgi, dünyanın neresinde olursanız olun iki parmağınızın arasında duruyor. İnternet olgusu’nun en temel öğesi yine fotoğraf’tır. Kent için gerekli olan fotoğrafın normal boyutu değildir. Kent için, tanıtım için; özensiz, sıradan, rastgele,derinlik ve estetik tanımlanmadan uzak olan sanatsal boyutu gereklidir. Tanıtım için gerekli olan fotoğrafın ileri boyutudur. Fotoğrafın sanat boyutudur. Bu da o kentte yaşayan insanların fotoğraf ve temel sanat olgularına nasıl baktıkları ya da bunun gerekliliğine inanmaları ile doğru orantılıdır. İnsanın duygusal, düşünsel zenginliği estetik görüşü ve anlayış geliştir, ürettiklerine de estetik kaygı olarak yansır. Bu dışa vurumun en kolay unsuru da fotoğraftır.
Fotoğraf bilimdir. Işık, optik yöntem ve kimyasalların bilimidir. İster analog, ister dijital olsun içinde fizik, elektrik, kimya, matematik bilimlerini barındıran bir bilimdir. Görüntünün düzenlenmesi insanın düşünsel boyutunun bir yansımasıdır. Biz ne kadar yansıyoruz ?
Ne kadar yansıtılıyoruz ?
Kent ve sanat ilişkisinde sanatın her dalında olduğu gibi gönüllü statüsünde kalan fotoğraf sanatının da kişisel bir hobi görünüşünden kurtulması hatta kurtarılması zorunludur. Fotoğraf, algı ve iletişimdeki hızı ile diğer sanat dallarının çok önünde duruyor. Fotoğrafın bu gerçeği tanıtım unsurunda onu öncelikli tercih edilir bir duruma getirir. Fotoğraf, gönüllülük ve hobi statüsünden, kent dinamiği haline dönüşebilir, dönüşmelidir. Fotoğraf bu yapısı ile kentsel reçetenin ilk sıralarında yer almalıdır. Doğal bir plato ve müze kent konumunda sanatın her dalına ev sahipliği yapabilecek değerlere sahip olan kentin, kendi mekanlarında çalışmalarını sürdüren fotoğraf ustaları ile buluşması sağlanmalı.
Türk Fotoğraf sanatının en önemli ustalarından birisi olan Nevzat Çakır’ın Muğlalı olduğunu hatırlatmak isteriz. Fotoğraf tarihçesi içerisinde önemli bir yeri ve kariyeri bulunan Usta Çakır’ın, bu kentteki fotoğraf disiplinine katkı sağlamaması söz konusu değildir. Çakır’ın yaşadığı İstanbul kenti için “İstanbul varken, Paris’e gitmeyi anlamsız buluyorum” sözleri kente ve fotoğrafa olan bakış açısı konusunda bize hiç mi ip ucu vermez ! Çakır’ın portföyünde bulunan binlerce fotoğrafın içinde Muğla fotoğraflarının yok denecek kadar az olmasının sebebi bizleriz. Fotoğraf sanatının ilişkilenmek için sıra beklediği Nevzat Çakır’ın kapısını hiç çalmamak, çalamamak büyük bir kent ayıbıdır. Çektiği tek bir kare ile bizlere muhteşem bir İstanbul tarifi yapan Nevzat Çakır ustanın kendi tabiriyle “Duvara Asılası” bir Muğla fotoğrafına sahip olmamız çok mu zor ? Sanata ve kente olan tutkuyla çekilmiş tek bir fotoğraf karesinin, binlerce dolarlık tanıtım bütçesine eşdeğerde olduğunu artık anlamamız gerekiyor. Nevzat Çakır ilişkilenebileceğimiz isimlerden sadece bir tanesi.
Fotoğraf’ın tanıtıma sağlayacağı katkıyı hiç küçümsemeyen ve bunun gerekliliğine yürekten inanan bir ekip olarak, Fotoğraf atölyeleri ve dernekleri kurulmalı ve desteklenmeli düşüncesindeyiz. Bu oluşumlar sayesinde bilgi birikiminin ihtisaslaşması ve kent adına önemli projelerin gerçekleşmesinin alt yapısı oluşturulacaktır.
Fotoğraf ustaları ile, uluslar arası fotoğraf dernekleriyle kurulacak atölye ve derneklerin işbirliği mutlak sağlanmalı. Bilimsel anlamda ulusal ve uluslarası panel, sempozyum ve foto safari düzenlenmeli. Bu yöneliş kent yararına bir potansiyele dönüşecektir. Bu ilişkilerle oluşacak görsel veri ve arşiv kentin tanıtımında sergi, sunum, katalog, yayın gibi unsurları ve doğru tanıtımı da beraberinde getirecektir.
Sonuç olarak ; Sanat ve bilim asla sizin kapınızı çalmaz. Siz onların kapısını çalmak zorundasınız. Siz onlara olanak sağlamak zorundasınız. Kentin sanata ve sanatçıya sağladığı olanak o kentin tercih edilmesinin nedenini oluşturur. İşte bu yüzden dünyanın en önemli kentleri sanata ve sanatçıya sağladığı özgürlüklerle anılan kentleridir. Sinema, tiyatro, resim, müzik, şiir, edebiyat, fotoğraf, grafik, karikatür sanatı ve sanatçıları bir kentte ikna mekanizmasını kullanarak kendilerine bir yaşam ve üretim alanı yaratıyorsa bu kentte bir yanlış var demektir. Kent bu bakış açısını değiştirmek zorunda. Binlerce yıllık ve yüzlerce amfi tiyatronun bulunduğu, tragedyanın anavatanı Muğla’da sanatsal olgunun gecikmesinin nedenlerinden birisi de belki de bu bakış açısı. Sanatsal değerler yerine politik değerlerle ayakta durmayı toplumsal bir refleks ve bir varoluş olarak gören ve bununla avunanların ikna edilmesi ile sanat olgusu yaratılamaz, kentin sanatı oluşturulamaz. Kentin sanatı ikna unsuru üzerine kurulamaz. Gelin, biz sanatı ve sanatçıları ikna edelim. Yani doğrusunu yapalım.