Kent olarak yıllarca ince ruh halinden süzülüp gelen tasarımlara “sıradan ve ucuz” şeyler gibi davrandık. Yapılanı anlamadık ve takdir etmedik. Türk Grafik Sanatı’nın kurucusu ve reklamcılığın ilk ve en büyük ismi “İhap Hulusi Görey” dir. En çok bilinen işleri Türk markaları için yaptığı tasarımlardır. Bir çok devlet kurumunun kurumsal kimliğini oluşturmuş ve bunları yaparken aslında yeni kurulmuş Türkiye Cumhuriyeti’nin kurumsal kimliğini yaratmıştır. Atatürk’ün siparişi üzerine Türk Alfabesi’nin kapağı, Ziraat Bankası, Türkiye İş Bankası, Yapı Kredi Bankası, Garanti Bankası, Sümerbank, Emlak Kredi, Türk Ticaret Bankası, Maliye Bakanlığı Tahvilleri, Türk Hava Kurumu, Kızılay, Yeşilay, Tariş, Zirai Donatım Kurumu, Kulüp Rakısı etiketi, Tayyare Piyangosu (Milli Piyango), Tekel İdaresi, Bayer, Devlet Demir Yolları ve şehir hatlarına ait ve ilanları, ünlü İngiliz viskisi John Haigh, İtalyan Cinzano ve Fernet Branca’sının afiş ve etiketleri İhap Hulusi tarafından yapıldı.
Ürettikleri ile grafik sanatının temelini oluşturan İhap Hulusi, Anadolu topraklarında da genç kuşaklara örnek oluşturdu. Eli kalem tutan, fırça tutan genç tasarımcılar ondan cesaret aldılar. Şüphesiz onun kadar kurumsal marka yaratamadılar ancak yaşadıkları kentlere damgalarını vurdular. Her sokakta, her köşe başında “Sanatkar” olarak grafik sanatı ile ilgili eserler bıraktılar.
Muğla’da bu konuda bir çok isim yetiştirdi. Kentin grafik sanatları konusundaki ilk ismi Ramiz Ülkü’dür.
RAMİZ abc
Olağanüstü bir yazı tekniğine, ışığa ve alan derinliğine sahip olan Ramiz Ülkü tabelaları kentin grafik sanatı konusundaki en önemli eserleridir. Kurşunlu Cami’nin giriş kapısında bir hattat ustalığında, nakış gibi işlenen sabır, hüner ve estetik kokan yazı bir Ramiz Ülkü eseridir. Gazeteci, grafiker olarak İzmir’de çalıştığım yıllarda Ramiz Ülkü ağabeyime gelişen tabelacılık sektörünün örneklerinin yer aldığı bir katalog getirmiştim. Dünyanın her yerinden dış cephe tabela, levha gibi çalışmalarla dolu kataloğu görünce çok etkilenmişti. Tasarım ve uygulama örnekleri ile dolu kataloğu hayranlıkla inceledikten sonra Ramiz Abi, “Sevgili kardeşim adamlarda imkan var, imkan olduğu gibi, yapılanı anlama var, takdir var” demişti. Biz onu anlamadık.
Kent olarak yıllarca en ince ruh halinden süzülüp gelen tasarımlara “sıradan ve ucuz” şeyler gibi davrandık. Yapılanı anlamadık ve takdir etmedik. Tasarımı, “teneke ve kaput bez üzerine yazı yazmak” olarak nitelendirdik. Bu yüzden ve de ne yazık ki kentin kendine ait grafik sanatını oluşturamadık. Hayatı boyunca bu kentte yaşayan ve sadece bu kentte eserler üreten yazı ustası Ramiz Ülkü, kente hakim olan “vasat görüş” nedeniyle, uluslararası ölçekte bir tasarım gücüne ve estetiğe sahip olduğunu bilmeden aramızdan ayrıldı. Onun elinden çıkan ve kente kazandırılan belirtke’lerin (yazı, amblem, sembol) aslında kentin grafik sanatının temelini oluşturduğu göz ardı ettik. Kentin her yerini nakış gibi süsleyen, kentin anıtsal mimarisine, estetiğine, koruma bilincine karışan özgün tasarımların yazı ustası, grafiker Ramiz Ülkü’nün bize miras bıraktığı tüm eserlerin tespit edilmesi, belgelenmesi gerekiyor.
Ramiz Ülkü ve eserleri kentin kültür yayınları arasındaki yerini mutlaka almalı ve geleceğe taşınmalı…