Kent olarak bir idealin,
Yüksek bir hedefin sahibi değiliz.
Özensiz, derinliksiz tanımlamalarla (!)
Yüzyıllık bir süreçte; 
Her bir unsuru çaresizce denemenin ötesine;
Geçemiyoruz…
Sürekli olarak deniyoruz (!)
Deniyor, deniyor sonuçta;
Vazgeçiyoruz…
***
Bir gün turizm kentiyiz,
Bir gün tarım…
***
Bir gün kültür kentiyiz,
Bir gün tarih…
***
Bir gün üniversite kentiyiz,
Bir gün emekli kenti…
***
Bir gün yaşlılar kentiyiz,
Bir gün gençler…
***
Bir gün 100 yaşındayız,
Bir gün 90…
***
Bir gün emekçi kentiyiz,
Bir gün özelleştirmeci…
***
Bir gün demokratız,
Bir gün muhafazakâr…
***
Bir gün devrimciyiz,
Bir gün liberal…
***
Asla bunlardan hiçbirisi ya da
Hepsi olamıyoruz.
Bu halimizle biz;
Tam bir metaforuz…
***
Bir gün orada,
Bir gün burada,
Hayaller ortasında (!)
Yapa-boza (!)
Bir kimlik yaratmaya çalışıyoruz.
***
Neresinden bakıyor,
Neresinden tutuyor,
Neye yakın duruyorsak;
‘O’ olup çıkıyoruz…
***
Kenti bir varoluşun üzerine oturtamadık.
Kaynaklarımızı ve işlevlerimizi sınıflandıramadık.
Yüz yıllık bir süreçte;
“Yerleşim biçimimizi ve kenti; üretim belirler” diyemedik.
***
Kent değerlerini yaratmak yerine,
Değerlerin yok edicisi olduk…
***
Kenti geçmişin kısıtlı imkânlardan,
Ortaçağ algılı biçimlerden kurtaramadık.
***
Kent kimliğinin oluşması,
Kentin korunması,
Çıkarlarımız ve karar verme süreci arasındaki dengeyi bir türlü kuramadık.
***
Kent kimliğini yaratmak,
Kent politikalarını uygulamak,
Kentin tüm kazanımlarını halkın yararına sunmak;
Seçilmiş kent yöneticilerinin zekâsına bırakıldı (!)
Biz bir türlü başaramadık…
***
Propaganda dönemi başladı, siyasetçiler meydanlara indi.
Yine özensiz ve derinliksiz tanımlamalar;
Havada uçuşuyor (!)
Havada birbirine çarpıyor…
Ne yazık ki yine (!)
Bildirgelerde, onca vaadin içinde;
Tek bir ideal ya da yüksek hedef bulunmuyor…
***
Bir Özcan Özgür tespitiyle sonlayalım.
Kabahatin çoğu bizim (!)
Biz; ne belediye başkanı, ne de milletvekili seçmesini biliyoruz (!)