Bir kapı kapanır, bir kapı açılır. Yaşadığım sürece gazetecilik mesleğine devam etmek istiyorum. “Kent Yazıları” yine aynı formatta, bir başka yayın kurumunda Son Baskı Gazetesi’nde sağlanan özgür alanda siz okurları ile buluşmaya devam edecek. Gazetenin sahibi Birol Tepe ve gazete çalışanı emekçi kardeşlerime teşekkürler. Kenti yazmaya devam…
***
Ne eşsiz bir hukuk anlayışı, ne müthiş bir siyaset bilimi, ne de doğrudan demokrasi! Bunların hiç birisi bu kentte asla aranmaması gereken unsurlar. Arasanız da asla bulamayacağınızı tanımlamalar. Bu tanımlamaları arayan birkaç köşe yazarının üzerine kafa yorarak kaleme aldığı yazılar, bazı gazete sütunlarında yer alan heveskâr makaleler ile bir tutulamaz. Biz; ne yazdığımızın, neden yazdığımızın farkındayız. Yazara tanınan yazma hakkının temelini kişiselliğin değil toplumsallığın oluşturduğunu biliriz. Bu nedenledir ki; bitirim, külhani ve didaktik tavırlı hınzır yazılar üzerimizde kalıcı bir tahribata yol açmaz. En habis dönemlerde bile; zekamız keskin, cesaretimiz gösterişsiz, tavırlarımız çıkarsızdır.
***
Kent dinamik bir süreçtir ve biz bu dinamik sürecin yakın şahitleri olarak kentin gerçeğinin peşini asla bırakmayız. O nedenle kişisel söylenceleri bir kenara bırakalım, kent gerçeğine geri dönelim. Günlerdir Eşraf Otoritesi konusuna takmış durumdayım. Adeta bir hortlak gibi her seçim döneminde ortaya çıkan, devreye giren Eşraf Otoritesi’nin genel seçmen üzerinde oluşturduğu eğilimi ve etkiyi anlamaya algılamaya çalışıyorum. Bu konuda çareyi bilime başvurmakta buldum. Sıkıntılı, yağmurlu ve fırtınalı bir gündü. Gazeteci Yazar Özcan Özgür ve ben, iki çok değerli bilim insanı ile buluştuk ve kenti konuştuk.
***
Birlikte olduğumuz bilim adamlarından birisi içinde birlikte yaşadığımız bu kent için “Saygılı Yosma” tabirini kullandı. Bu tarihi saptamanın sahibi olan bilim adamına göre; sosyal, siyasal ve ekonomik tecavüzler sonrasında adeta bir yosmaya dönen kent her şeye karşın kendi çocuklarına saygı duyuyor, saygılı davranıyordu. Bilim; yaşanan bu trajik tecavüz sonrasında kenti “Saygılı Bir Yosma” olarak tariflendirmişti. Bu tanımlamanın ardından biz ; “Gadın Moğla” söyleminin tarihsel derinliğine bir tünel gibi gidip gelirken bilim adamı kendisine yönelttiğim soruların üzerine Eşraf Otoritesi ile ilgili kaygılarımı hissetmiş olacak ki; beni aydınlatmaya kenti özetleyen şu sözleri ile devam etti.
***
“Bu kentte; İlmiye Otoritesi yok! İlmiye’nin otoritesi de olmaz zaten. Ancak; ‘Mülkiye Otoritesi ve Eşraf Otoritesi’ var. Eşraf Otoritesi sosyal ve siyasal tercihleri belirliyor. Bir yerde hala feodal yapının aile ekonomisi ve siyasi ilişkisi devam ediyorsa onun belirleyeni Eşraf Otoritesi’nin ta kendisidir. Yani eşraf ekonomik ve siyasi olarak otoriteye sahiptir. Eşraf ‘Maddi İktidarı ve Ruhani İktidarı’ da kurar. Biliyorsunuz; Ekonomik alt yapıya sahip olanlar üst yapı ilişkilerini de belirler. Bunlar kent ölçeğinde de zengin insanlardır. Ata’dan kalma mirasın sahibidirler. Bunlar arasındaki ilişki; ‘Halinden memnun’ olanların ilişkisidir. Sayıları önemli değildir. Eşraf ilişkisine göre durumunu tanımlayanlar ise ikiye ayrılır. İlki; Eşrafın maddi ve ruhani iktidarından faydalanan köle ruhlu insanlardır. (Bunlara kısaca yalaka denilir) İkincisi ise; ‘Efendi ruhlu’ insanlardır. Bunlar köle ruhlu olmaya isyan ederler. Bu türün insanı iyi ve kötüyü eşrafla olan ilişkilerin ötesinde görürler. Nerede ‘Eşraf Otoritesi’ varsa orası gelişmemiştir. Eşraf Otoritesi bu özellikleri ile ne islami, ne medeni ne de insanidir. Çünkü insanlar arasına ‘hiyerarşi’ koyar. Alt-üst ilişki, el-etek öpen ilişkiyi koyduğu için asla ‘Ahlaki’ değildir”…
***
Bu bilimsel tanımlamada yer alan kent gerçeğinin bizi bir büyük yüzleşmeye doğru götüreceğini biliyoruz. Bu yazının amacı sizi de bu tarihsel yüzleşmenin bir parçası yapmaktır. Biz; her seçim döneminde genel seçmen eğilimini farklı ideolojilere, farklı politik disiplinlere rağmen belirleme becerisi gösteren, demokrasi kültürünü yok sayan, seçmenin biat ve aidiyet duyguları ile hareket etmesini sağlayan, kentin adeta karar mekanizması haline dönüşen “Eşraf Otoritesi”nin peşindeyiz. Kentin sosyal ve siyasal tercihlerini belirleyen bu gizli elin hokkabaz numaralarına “yeter” diyerek bu kandırmacaya son vermek istiyoruz.
***
Benim Eşraf Otoritesi’nin peşini bırakmaya niyetim yok. Siyasi tarihimizin en önemli büyükşehir statülü “milli seçimi” öncesinde önümüzdeki Şubat ayının 16’sında Muğla Ticaret ve Sanayi Odası seçimleri yapılacak.
Yine bir seçim dönemi ve bu seçim döneminde de
“halinden memnun olanlar” bir kez daha Eşraf Otoritesi’ni devreye soktu. Kentin maddi ve ruhani iktidarını kuran ancak bilimin; ne islami, ne medeni, ne insani ne de ahlaki bulmadığı “Eşraf Otoritesi” gelişmişliğimizin ve kent demokrasimizin önüne bir kez daha engel koymaya hazırlanıyor.