KISIR-KATIR TOHUMUNA KARŞI, YEREL-DOĞURGAN KİBELE TOHUMU
Benim bu toprakların yerel mirasına yönelik düşkünlüğüm biraz fazladır. Özellikle de bu toprakların sahip olduğu ve yeme-içme kültürünü oluşturan yerel ürünlere çok düşkünümdür.
Bu mirasın çok özel ve haklı bir miras olduğunu düşünürüm.
Yakından tanıyanlar bilirler, köri sosluyla bezenmiş chicken dishes yerine anam babam kuru biberli ot kavurmasını tercih ederim.
Köri soslu tavuk bacağını değil Fikriye Teyze’nin ot kavurmasını zenginlikten sayarım.
Çalılıkta, menengeçte ve hatıpiriminde, memleketimin binlerce yıllık kokulu bahçelerinde üzüm, şıra, şarap, keçi eti, kara incirin izini sürerim.
Hırsızalmaz kavunu, köpekkaldıran inciri, ikigöynek payamı, gatıgarası üzümü, tilkigovan armudu,
ganlıgara dutu ve gocayemiş çileğini mutlaka arar bulur, yetiştirine; gözü gibi bakana uzun ömür dilerim.
Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı çerçevesinde tarımsal biyoçeşitliliğin korunması projesini elbette önemserim, ama Mehmet Salih Amca’nın yerel tohumu inek damında kavanozda saklamasını daha çok önemserim.
Bazen çok öteye gider; Fethiye’nin domatesini, Ortaca’nın narını, Datça’nın bademini, Marmaris’in balını, Milas’ın zeytinini veya Köyceğiz’in portakalını; “Benim için ne yaptın? diye konuştururum.
Doğa dostu, kültürel miras, veritabanı, falan uzantısı filan projesi gibi hayata bir türlü geçirilemeyen özensiz tanımlara karnım toktur.
Zira korunmaya muhtaç olan 122 Önemli Bitki Alanı’ndan 3’ünün Muğla’da olduğunu bilirim.
28 meyvenin 400 yerel türünün (!) 55 çeşit bademin, 97 çeşit incirin, 60 çeşit üzümün, 3 çeşit yerel zeytinin, 22 çeşit elmanın, 106 çeşit armudun, 21 çeşit eriğin, 8 çeşit ayvanın ve 11 çeşit narın burada, bu topraklarda yetiştirildiğini bilirim.
Yapılan her bir envanter çalışmasını bu nedenle kaleci gibi takip ederim.
Yerel Tohum Şenliklerini, tohum takasını bu işe kafa yoran, emek harcayan kişi ve kurumları önemserim. Bu nedenle Muğla Büyükşehir Belediyesi tarafından “Yerel tohum, ulusal güç” sloganıyla hayata geçirilen Yerel Tohum Merkezi’nin açılışını gazetemin manşetine taşırım.
2006 yılında 5553 sayılı Tohumculuk Kanunu ile önü açılan, tek kullanımlık-kısır katır tohumculuğa karşı, yerel-doğurgan Kibele tohumunu ve tohumculuğunu savunurum.
Bu toprakların bize sağladığı seleksiyonla oluşan tüm üretim değerlerini, özellikle tarım ve gıda ürünlerini, meyve ve sebze mirasını ötesinde tüm flora ve faunasını “Tam Bağımsız Türkiye’nin” temel koşullarından birisi sayarım.
Devrimci kültürden gelmiş birisi olarak bu noktada devrimciliğin de yeniden tanımlanması gerektiğine inanırım.
Yukarıdaki gerçeklikten yola çıkarak bu bölgeye ait yerel sebze ve meyve çeşitlerinin, tohum örneklerinin bir çatı altında toplanmasını, bir çatı altında toplama gayreti gösteren kişi ve kurumları bu nedenle önemserim.
Yapılan çalışmaların sonuçta Yerel Tohum Envanterini oluşturacağını bilirim.
Tarım ve gıda ürünlerimize yönelik yıllara varan ‘Coğrafi İşaret ve tescil’ konusundaki ısrarımız bu yüzdendir.
Bölgenin iklimine, toprağına, suyuna ve hava koşullarına uygun, kendine özgü aroma ve kalitesiyle memecik zeytininin, çam balının, nurlu bademin, tarhananın, yayla kavununun coğrafi işaretinin alınmasına kafa yormamız, bu konuda ısrarcı olmamız bu yüzdendir.
Muğla Büyükşehir Belediyesi tarafından “Yerel tohum, ulusal güç” sloganıyla yerel tohum envanterini oluşturmak, genetik mirasımıza sahip çıkmak ve üreticinin korunmasına yönelik merkezin sağlıklı bir fiziki yapıya kavuşturulması en büyük dileğimizdir.
Muğla Belediyesi döneminde sosyo-kültürel alan olarak inşa edilen yapının, zamanın paslı çarkına kafa tutarak dededen toruna miras kalan ve katır tohumculuğunun desteklenmesine karşı sandıklarda çeyiz özeniyle saklanan yerel tohumların kayıt altına alınabileceği, şehreminiye teslim edileceği kalıcı bir atölyeye ve laboratuara dönüştürülecek olması bizim için müjdeli bir haberdir…
Emeği geçen herkesi kutlayarak sonlayalım…