KÖFTE DUASI (Gündem Dışı Yazılar)
Haftada bir-iki defa soluğu köftecide almazsak olmaz.
Muğla Köftesi yemeden olmaz.
Yine günlerden bir gün adı bizde kalsın, Muğla’nın en eski köftecilerinden birindeyiz.
Babadan oğula, yıllardır devam eden bir lezzet noktasındayız.
Mekân her zamanki gibi kalabalık.
Muğla tabiriyle köfteci düveni arı kovanı gibi.
Birileri geliyor, birileri gidiyor, bazıları da sıranın kendisine gelmesini bekliyor.
Bir çeyrek bekledikten sonra sıra nihayet bize geliyor.
Bir buçuk, az yağlı sipariş, biraz gecikme ile önümüze konuyor.
Yanında kaymaksız yoğurt.
Biraz karabiber, kaşık ucuyla kimyon.
Muğla Köftesi tüm ihtişamıyla karşımızda duruyor.
Biz köfteye dalmışken hangi dili konuştuğunu çözemediğimiz, yabancı oldukları her halinden belli olan yaşlı bir çift bekleme faslını geride bırakıp,gelip karşımıza oturuyor.
Adam bir şeyler söylese de, ne dediğini anlamak mümkün olmuyor.
Lübnanlı olduğunu sonradan öğrendiğimiz yaşlı çift,el kol işaretiyle siparişini veriyor.
Soğanı ayrı tabakta, domates ve acı biber takviyeli köfte nihayet geliyor.
Adam, köfteye bakarak bir şeyler söylüyor.
Kadın ‘biliyorum’ dercesine başıyla tasdikliyor ve yaşlı çift köfteye girişiyor.
Köftecide iki turist (!) ilgimizi çekiyor.
Köftenin bir masa etrafında insanların sosyal statüsünü, ırkını eşitleyen yan yana tüketim kardeşliğinden cesaretlenerek çifte çat-pat İngilizce ile nereden geldiklerini soruyoruz.
Lübnanlı olduklarını, Beyrut’tan geldiklerini bu vesile ile öğreniyoruz.
Ardından köfteyi nasıl bulduklarını merak ediyor;
‘Perfect’ (mükemmel) cevabını alıyor, köfte kardeşliği ile muhabbeti ilerletiyoruz.
Bu vesile ile Beyrut’tan yılda iki kez Marmaris’e geldiklerini ve her gelişlerinde köfte yemek için Muğla’ya uğradıklarını öğreniyoruz.
Bir yandan konuşurken bir yandan da köfteleri götürüyoruz.
Adamın aklını başından alan Muğla Köftesi’ne bir türlü doyamıyor, ilave istiyoruz.
Masaya bizden sonra oturan ancak iki tabak köfteyi göz açıp kapatıncaya kadar bitiren, yaşları 70 civarında olduğunu tahmin ettiğimiz Lübnanlı çifti, meraklı gözlerle izliyoruz.
Köfteci abimizin adam başı ikişer tabak köfteyi mideye indiren Lübnanlı çifte; “İkram ikram, yin-yin, bizden, no mani, parı yok, müessisiden” diyerek böbrek ve şiş göndermesine ise resmen bozuluyor, homurdanıyoruz.
Yaşlı çiftin göz yaşartıcı performansına dikkat çeken ve masanın ucunda oturan bir hemşehrimizin; “Zafiyet geçiriyolaa” demesiyle gülmeye başlıyoruz.
Yanımızda oturan Muğlalı abimizin; “Arkıdeş gıtlıktan mı çıkmış bunna, emmi yidiler ha. Necaat Çatleyorlaaa” tespitiyle gülmekten yarılıyoruz.
Lübnanlı ailenin hemen yanında oturan bir başkasının; “Nerde buluyola böle köftiye, böbrege, şişe. Baksana ete marıl gibi, ıldırepduru. Yinmemi le bu. Baksana huna, bunun zararı mı va. Bırak yisin adamna. Yin arkıdeş yin. Ende böberden buyon ısır” demesiyle de krize giriyoruz.
Yaşlı çift bir şeyler söylüyor olsa da biz kıkırdamaktan ne dediklerini anlamıyoruz.
Masada diplomatik krize neden olabilecek atışmalar devam ederken, işin daha fazla büyümemesi için ‘Afiyet olsun’ diyerek masadan kalkıyoruz.
Hesabı ödüyor, Köfteci abimizle aramızda adeta bir ritüele dönüşen, temenni yüklü ‘Köfte Duasını’ yaparak oradan ayrılıyoruz.
Köfte Duasını (!)
Bir gün yazalım istiyoruz…
***
Kentin gündemine ilişkin kaleme alınan siyasi içerikli yazıları fırsat görerek sosyal medyayı atış poligonuna çevirenler bugün kaleme alınan Köfte Duası başlıklı gündem dışı yazı nedeniyle kusura kalmasınlar.