TOKİ’nin temel amacı piyasa koşullarında konut edinemeyen ve asla ev sahibi olamayacak vatandaşları ev sahibi yapmak. İktidar Partisi Toki ile Anayasa’da yer alan “sosyal devlet” tanımının gereğini yerine getiriyor. Özel sektörün gitmediği ihtiyaç bölgelerine gidiyor, fiyatları aşağıya çekiyor ve ev almayı hayal bile edemeyen yoksul ve dar gelirli vatandaşları kira öder gibi, adeta aidat öder gibi taksitlerle ev sahibi yapıyor. Daha öncede “Arap Kızı Camdan Bakacak” başlıklı yazıda TOKİ’yi kent için olumlu bir sosyal devlet projesi olarak gördüğümüzü belirtmiştik.Birinci etapta Belediye ile partnerlik yapılmıştı ancak 2. Etapta partner yok. TOKİ’nin bu projede tek kentsel partneri Valilik… Valilik TOKİ’nin ikinci etabında öncelik sağlanacak yoksul ve dar gelirli ailelerin tespitini sonlandırdı. Valilik tespite göre Muğla merkezde yaklaşık 100 aile yoksulluk sınırında.Yani bu aileler aylık 415 TL’nin altında geçinmeye çalışıyorlar. TOKİ ile bu insanlar ev sahibi olacaklar. Yoksulluğun ve fakirliğin ayıp olduğu bir yerleşkede bu gerçeklerden bi haber yaşıyoruz. Kent insanının büyük çoğunluğunun görünürde çok ciddi bir yaşam sorunu olmamasına karşın, yine aynı kentte onlarla birlikte yaşamaya çalışan, fukaralığından utanan, yoksulluğu içine gömen kim bilir kaç aile daha mevcut! Bilmiyoruz… Ben sosyalistim ve yıllarca sol politikaların içinde yer aldım. Sol ideolojinin en belirgin davranış şekli olan sosyal devlet anlayışının bir yansıması olan TOKİ 2. Etap projesini bu kapsamda değerlendiriyorum. Kim yaparsa yapsın bu müthiş bir sosyal proje. Hafta sonu Muğla Milletvekili Yüksel Özden’in geleneksel bir hal alan gazeteci buluşmasına bir kez daha katıldık. Özden, kentle ilgili konuların toplumsal algısının oluşması için doğru bir yöntem geliştirdi. Özden, Eğitimci bir Profesör Doktor olarak siyasetçiler arasındaki farkını ortaya koydu. Özden, Merkezi İdarenin her türlü yatırım, istihdam sağlayacak temel konularını önce gazetecilerle paylaşıyor, birinci elden bilgi veriyor. Bilgilenen gazeteci de bu bilgisini toplumla paylaşıyor. Bu buluşmalarda Milletvekili Yüksel Özden, diğer siyasilerin alışılmışlıklarının ötesinde genç muhabirlerle, gazetecilerle ve köşe yazarları ile alışılmışın üstünde bir diyalog kuruyor. Bu haliyle Özden, basın mensupları ile saygı duyulacak bir samimiyet ve güvenilirlik inşa etti. Özden gazetecileri ve köşe yazarlarını kentsel çözüm ortağı olarak gördüğünü her fırsatta dile getirdi. Milletvekili Yüksel Özden, buluşmaya katılan her gazeteci ile tek tek sohbet ediyor, onların görüş ve önerilerini not ediyor, onları dinliyor, onları çözümün bir parçası olarak görüyor. Özden, bu yöntemi 4. kez uyguladı. İşin gerçeği bu uygulamadan hem Özden’nin hem de gazetecilerin hoşnut olduğunu belirtmemiz gerekiyor. Özden’in son “Gazeteci Buluşması” Yerkesik Kerimoğlu Evi’nde gerçekleşti. Tıp Fakültesi Hastanesi, TOKİ ve Doğal Gaz konularında önemli açıklamalarda bulundu. Anladığımız 2012 yılı Ak Parti’nin Atak Yılı olacak.Karşılıklı fikir alışverişinin ardından işin kahveli sohbet bölümünde gazetecilerden birisi tarihe geçecek bir tespitte bulundu. Gazeteci dostumuz “Başkan Osman Gürün bu buluşmaları yapmış olsaydı Muğla bugün bu halde olmazdı” diyerek bir burukluğa, bir hayıflanmaya neden oldu. Kent kadar dinamik bir süreci statik yöneten bunca siyasetçinin içinde Yüksel Özden çok kötü bir örnek! Kişiliğini sarıp sarmalayan “insani ve vicdani” yanı, en az “topluma hizmet sevdası ve gayreti” kadar önemli. İşte bu özellikler sayesinde aralarında benimde bulunduğum birçok gazeteci ve köşe yazarı Özden’in temsil ettiği ideolojik görüşün tam aksi istikametinde olmasına karşın bu buluşmalar ile hizmet gayretinin ve çözüm sürecinin bir parçası haline geliyor. Siyasetçinin siyaset yapma şekli gazetecilerin o siyasetçiye olan mesafesini ve ilişkisini ayarlıyor. Özden bu mesafeyi; samimiyeti ile aştı. Bir kente yatırım ve istihdam sağlayacak, toplumsal projelerin peşinde koşan, Tıp Fakültesi Hastanesi’ni, TOKİ’yi, Doğal Gaz’ı getirmeye çalışan bir siyasetçiye bırakın gazeteci olmayı kendisini bilen hangi yurttaş karşı durup “Biz istemiyoruz” diyebilir ki? Bu yatırımlara sahip olmayı, yaşam konforunu arttırmayı, hizmet almayı bir kentli olarak kim istemez ki? Halkın algısı değişirken, halk bir çok konuda siyasetçinin önüne geçerken bunun farkına bile varamayanlar gazetemizin dünkü sayısında manşette yer alan toplu fotoğrafa bakıp “Bunların hepsi Ak Partili olmuş” yaftasını “şak” diye yapıştırmışlar, sağolsunlar …