Bir kent yazarı olarak ulusal ölçekli yazılar kaleme almamamıza karşın, geçtiğimiz gün bir kereliğine bu kuralı bozduk. Son bir haftadır ülke genelinde yaşananlar ile ilgili yapılan yorumların ardından kaleme aldığımız bu yazı “Aslında Ne Oldu” türünde bir yazıydı.
Bu köşeden bir önceki sayıda yayınlanan “Protestoların Sahibi Halk” yazısını kaleme aldıktan sonra bir siyaset bilimci ile paylaştım.
Şimdi de yaşananlar ile ilgili bir bilim insanı olarak kendisinden gelen iletiyi sizinle aynen paylaşmak istiyorum.
***
“Nejat Bey; Elinize sağlık. Üzerine söylenecek daha çok şey olacak sanırım bu konunun. Benim sizin söylediklerinize ilaveten en çok önemsediğim şey, siz de kısmen ifade ediyorsunuz aslında, ilk defa AKP halk ile karşı karşıya geliyor.
Daha önce her seferinde vesayetçi kurumlarla iyi kötü sürdürülen bir mücadeleden devşirilen bir enerji vardı. Bir süredir bunun yerini AKP’nin, aslında daha çok Tayyip Bey’in otoriterliği almaya başladı. Bu da zaten uzunca bir süredir AKP karşıtı bir muhalif kanal arayan kitleleri, tek bir merkezden yönetilmeksizin, ortak bir tepki ortaya koymaya zorladı.
Uzatmak istemem, ama tekraren söylemek gerekirse, AKP ilk defa ‘halkla’ karşı karşıya. En acısı benim için, CHP’nin her şeçim yenilgisinden sonra halka yönelik aşağılamalarının Tayyip Bey tarafından benzer bir biçimde tekrar edilmeye başlanması.
Ayyaşlar, üç beş çapulcu, pencere tava hep aynı hava, söylemleri beni zihnimde aynı yere çıkıyor.
Kibir, böyle bir şey olsa gerek. Başbakan her türlü muhalefeti kendisine yönelik bir komplo olarak görmeye başladı ki; bu da ayrı bir tehlike.
Sonumuz hayrolsun. Hayatın diyalektiği diyorum ben buna. Son olarak; kaos ve düzen…
Şimdi kaos evresindeyiz. Keşke biraz daha ama şiddet içermeden derinleşse…Selamlar”.
***
Ülkenin gündemine oturan Taksim Gezi Protestoları ile başlayan süreçle ilgili çok sayıda bilim insanı, siyasetçi ve gazeteci görüş bildiriyor.
Uzunca bir süredir bizde olan biteni, tartışmaları ve siyasi tahlilleri sizler gibi bizde televizyonlardan ve gazetelerden takip etmeye çalışıyoruz.
Sürece yönelik yapılan yorumları yakından takip ediyor ve değerlendiriyoruz.
Krizin çözümüne yönelik tartışmaların, bu süreçte krizin tespitine yönelik tespitlerin önüne geçtiğini üzülerek gördük.
Krizin boyutları karşısında krizin hangi temelde çıktığı tespit edilmeden birileri çözüm arayışına girişti.
Siyaset bilimini ve araçlarını iyi kullanan AKP bu tavrı ile tepki topladı ve sonuçta bu işte sınıfta kaldı.
Başbakan Erdoğan’ın protestocu profiline yönelik; “Ayyaşlar, üç beş çapulcu, pencere tava hep aynı hava” söylemleri yüksek siyasetin de kafasını karıştırdı.
AKP yüksek siyaseti bu süreçte krizi ideolojik temelde aradı.
Krizle ilgili ortaya konan bilimsel tespitler ise bu arayışın gerisinde kaldı.
Yurt içinden ve yurt dışından yapılan itidal çağrısı gecikmişte olsa işte bu noktada devreye girdi.
Cumhurbaşkanı Gül’ün sürece yönelik olumlu tavır ve açıklamaları krizin tespitine yönelik davranışı geliştirdi.
Krizi aşmaya çalışan AKP yüksek siyasetinden ilk adımlar atıldı.
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, yaşananlar ile ilgili özür diledi.
***
Bu kadar farklı yapıların ve unsurların tek bir amaç için bir araya gelmesi derinlemesine siyasi bir analiz gerektiriyordu. Bu analiz bir bilim insanından geldi.
Bu süreçte tüm yaşananları iletişim temelli bir kültür çatışması olarak değerlendirmiştik. Ancak yukarıdaki bilimsel tespitle olaya bakışımız daha da derinlik kazandı.
Bilimsel tespit; her iki seçmenin birinden oy alarak iktidar olan AKP’nin söylem ve eylemlerinin, merkezi otoritesinin hangi temel üzerine inşa edildiğini ortaya koydu.
AKP’nin vesayetçi kurumlarla sürdürdüğü mücadeleden devşirilen bir enerjisi vardı. AKP’nin siyasi davranışında bu enerjinin ve gücün yerini gitgide otoritenin almaya başlaması uzunca bir süredir AKP karşıtı bir muhalif kanal arayan kitleleri bir araya getirdi.
AKP, ilk kez halkla, sıradan insanlarla karşı karşıya geldi.
Protestocu olarak bu sıradan insanlar bir haftalık süreçte önce ideolojik bayraklardan, siyasi yapılardan arındılar, ortak ve bağımsız bir hareket olarak tepkilerini ortaya koydular.
***
Şiddetten uzaklaşan ve gittikçe derinleşen bu süreçle ilgili bölgesel bir tespiti sizlerle paylaşalım.
CHP Muğla Büyük Şehir Belediye Başkan Aday Adayı Musa Gökbel, Bodrum’da yapılan protestolara bir kanaat önderi olarak davet edilir ve kendisinden bir konuşma yapılması istenir. Gökbel daveti geri çevirmez ancak çok kısa konuşur. Musa Gökbel konuşmasında protestocu gruplara; “Bu alanda gençler var. Ben bu yaşımda kendimi en az sizler kadar genç hissediyorum. Eyleme dönüşmemiş bilgelik, hamallıktır. Siz bu eylemde en az benim kadar bilgesiniz. Bu hareket mevcut siyasi yapıların aymazlarını, açmazlarını, taşra politikacısı tavırlarını aşacak, kendi siyasi kadrolarını ve yeni liderlerini ortaya çıkaracaktır. Yolunuz açık, gazanız mübarek olsun. İl defa çok umutluyum” diye seslenir.
Diyalektik süreç devam ediyor.
Protestolar, siyasetten ve şiddetten uzaklaştı.
Kriz, yeni bir düzen fırsatına dönüşüyor.