KURTARILMIŞ BÖLGEDE YAŞAMAK
Yıllar önceydi.
Marmaris’te Umur Özlüer’in düzenlediği bir fuarda mimarlık üzerine düzenlenen bir etkinlikte konuşmacı olarak gelmişti.
Eski fuarlarda sadece ürün sergileyip sektörel buluşmalar gerçekleştirilmez fuarın içine çeşitli etkinlikler konulurdu. Mimarlar Odası Marmaris Temsicliği ile Ajans Villa Ekip işbirliğinde düzenlenen etkinliğin konuşmacısı Mimar Cengiz Bektaş’tı.
Bektaş, konferans salonunu dolduran Marmarisli mimarlara; “Marmaris’i ne hale getirmişiniz. Kıyı bandına yüksek binaları nasıl diktiniz?” diyerek verip veriştirmişti.
Uluslararası terminolojide mimarlığın simgesi olarak kabul ediyen megaronun bir Anadolu simgesi olduğunu hatırlatan Bektaş, Anadolu mimarlarının mesleki sorumluluğunun diğer ülkenin mimarlarından daha fazla olması gerektiğini ifade etmişti.
Bu nedenle Bektaş’ın açıklamaları fuar haberlerinin önüne geçmişti.
Daha sonra kendisini ve kitaplarını yakıp takibe almış, yapı ustaları listemize kendisini eklemiştik.
Büyük usta geçtiğimiz günlerde Muğla’ya geldi ve biz bir türlü bitmek bilmeyen gripten dolayı bu etkinliği de kaçırdık.
Hasta olması kolay, iyileşmesi zor bir süreçten geçiyor ve istemesekte bazen çok şey kaçırıyoruz.
Neyse…
Uluslararası Ağahan Mimarlık Ödülü sahibi Yüksek Mimar Mühendis ve Şair Cengiz Bektaş Menteşe Belediyesi, Kent Konseyi ve Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği Muğla Şubesi tarafından düzenlenen etkinlikle Muğla’ya geldi.
Menteşe’de Konakaltı İskender Alper Kültür Merkezi’nde düzenlenen Türk Evi konferansına katılan Bektaş, burada önemli uyarılarda bulundu.
Bektaş, “Menteşe’nin gördüğüm yerler arasında sosyal olarak, mimari olarak kurtarılmış bölge olduğunu düşünüyorum. Buranın kıymetini bilin” diye nasihat etti.
Konuşmasına Menteşe’nin kurtarılmış bölge olduğunu söyleyerek başlayan Cengiz Bektaş, “Dünya’nın pek çok farklı yerine gittim. Menteşe’nin gördüğüm yerler arasında sosyal olarak, mimari olarak kurtarılmış bölge olduğunu düşünüyorum. Bu bölgede yaşayan insanlar olarak çok şanslısınız. Buranın kıymetini bilin. Bölgedeki evlerin, tarihi yapıların ve mimarisinin korunmuş olması buradaki sosyal yapının da bozulmasını engellemiş. Bu korumacılık bilinciyle hareket eden yerel yönetimler de takdiri hak ediyor” ifadelerini kullandı.
Daha sonra da mimarlığın işlevine ilişkin ders nitelinde açıklamalarda bulundu.
Cengiz Bektaş şunları söyledi:
“Geçmişe sahip çıkmazsan ortada kalırsın, benliğini kaybedersin. Yeni yapılarda, moda diye görselliği ön planda olan Washington penceresi yapılıyor. Ama o pencereler teknik olarak stabil değildir. Belirli süre sonra dayanıklılığını kaybederek su alır. Yeni yapıların hepsinde görsellik ön planda. Oysa ki bir yapıda doğaya ve çevreye saygı olmalı. İç dış uyumu, gerçekçilik, akılcılık olmalı. Mimar ve mühendisler mekana sevgi katmalı. Çünkü paylaşılan sevgi büyür ama paylaşılan para büyümez, aksine azalır. Ben unuttuğumun farkına vardığımın pek çok şeyi Menteşe’de gördüm. Özbekler Evi çok bozulmadan yenilenmiş ve yaşatılıyor. Çok sevindim.”
Mimari açıdan unuttuğu pek çok şeyi Menteşe’de hatırladığını ifade eden Bektaş’ın
“Bölgedeki evlerin, tarihi yapıların ve mimarisinin korunmuş olması buradaki sosyal yapının da bozulmasını engellemiş” tespiti inanıyoruz ki kent kimliğini oluşturan temel kavramlardan birisi, belki de en önemlisi.
Kapısını, penceresini, bacasını, evini, komşusunu ötesinde sokağını koruyan Muğla, aynı zamanda insanını da koruyarak sosyal yapısının devamını sağlıyor.
Biliyoruz ki mimarlıkla ve sosyolojiyi yanyana getiren çok fazla yapı ustası mimar yok.
Bu ikisi Cengiz Bektaş’ta buluşuyor.
Bu buluşmayı belki de Muğla tahrik ediyor.