“Yeni kent olgusunun kentsel bütünlük içinde, geleneksel mimariden, sosyal ve kültürel hayatımızdan etkilenmesini, esinlenmesini istiyorum. Önlem alınmasını istiyorum. Kentin geleceğini, çağdaşlığını, gelişimini, yeni yerleşim alanlarında göremeyiz. Yüzümüzü ovaya, sırtımızı dağa dönemeyiz” diye yazmıştım. Muğla’nın prestij projesi olarak adlandırılan çalışma işte tam bu noktada bir kat daha önem taşıyor. Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu tarafından belirlenen kentsel sit alanı içinde yer alan Arasta ve Saburhane bölgesini kapsayan alan ile ilgili olarak Muğla Belediyesi tarafından hazırlanan Kentsel Tasarım Projesi, kente egemen olmaya çalışan yeni ve modern karaktere bir karşı duruşun göstergesi.
Bu samimi bir duruş. Muğla Belediyesi kişiliksiz bir mimari ve tarihsel yaşanmışlıkları tümüyle unutan bir şehircilik anlayışına, yöresel yaşam ve kültüre dayalı bir prestij projesi ile yanıt veriyor. Kentsel Tasarım Projesi’ne göre, Arasta bölgesi ve Saburhane meydanı ve bu iki alanı birbirine bağlayan alanda tarihi yapıların cephe ve çatı düzenlemeleri yapılacak.
Proje, Arasta bölgesinden başlayarak Kurşunlu cami, Orgeneral Mustafa Muğlalı İşhanı ve Açık Pazar yerinden Yılanlı yol ayrımına kadar olan bölümü kapsıyor.
Başkan Gürün’ün “Marka Kent” söyleminden neyi anlatmak istediğini artık kentlinin de anlaması gerekiyor. “Maket Kent” ten “Marka Kente” geçişte bir büyük güç ve destekte Vali Altıparmak’tan. Görünmeyen bir kent konseyinin iki ana aktörü bu iki ismi kent adına kutlamak gerekiyor. Bir kutlama da projenin danışmanı konusunda yaptıkları tercih için… Proje, ÇEKÜL Vakfı Başkanı ve Tarihi Kentler Birliği Danışmanı Prof. Dr. Metin Sözen’e teslim…
Bu proje kentin prestij projesidir. Doğrudur. Bu proje bize göre aynı zamanda kentin kurtuluş projesidir. Tarihsel kimlik ile çağdaş gelişme arasındaki ilişki ve çelişkinin fark edilmesi ve önlem alınması sadece mimari bir tasarruf değildir. Bu uygulama sosyal ve ekonomik bir uygulamadır. Bu projeyle kent kimliğini kurtaracaktır. Bu kentin kimliği babadan kalma unsurlarda ve dar sokaklarda gizlidir. Kentin, yeni bir tanıma kavuşmasından ticaret kenti, lojistik merkez, fuar kenti, üniversite ve eğitim kenti gibi olgular anlıyorsak da bunun gereğini yerine getirmemiz gerekiyor. Bunu yaparken de kentin özgün koşullarını, kimliğini yok sayamayız. Bu kentin turizm ve kültür kenti olması, ticaret kenti, lojistik merkez, fuar kenti olma, olabilme şansından daha yüksek. Çünkü turizm, kültür ve sanat kenti dışındaki tüm tanımlamalar kazanılmak zorunda olan unsurlar. Muğla, bu savaşı kazanacak güce, lobiye, ilişkiye, plan ve projeye sahip değil. Kentin kendiliğinden sahip olduğu değerler, turizm, kültür ve sanat kenti olmanın ana sermayesini oluşturuyor ve kent bu sermaye için hiçbir şey ödemiyor. Sahip olduğumuz değerler unutulmuş bir banka cüzdanı gibi duruyor. Son beş yılda eski kent dokusunun doğal bir plato olduğunun farkına varan sinema sanatının kente kazandırdığı artı değer, kente yeni tanımlama ve kimlik isteyen unsurların tüm uğraşlarının önüne geçti. Kentin dokusu neye ev sahipliği yapacağını biliyor ama kentli neye ev sahipliği yapacağını bilemiyor.
Böyle bir şey yok !
İnsanın yapamadığın eski bir Muğla evinin yapması ne yaman bir çelişki, ne yaman bir ironi’dir.
Muğla zaten bir ticaret ve lojistik merkezidir.
Muğla’nın ticaret merkezi Arasta’dır, Şadırvan’dır… Lojistik merkezi de Zahire Pazarı’dır…
Unutanlara hatırlatılır.