Okuru ve seçmeni bilgilendirmek, tüm siyasi oluşumların ve adaylarının düşünce, görüş ve programlarının kamuoyuna iletilmesini sağlamak temel amacımız. Seçim Platformu’na içinde yaşadığımız kent Muğla’da yapılan bir araştırma ile başlamak istedik. Bu bir kamuoyu araştırması değil. Sosyolojik bir araştırma.Kentler üzerine herkes konuştu. Siyasetçiler, kent plancıları, mimarlar, bürokratlar, bilim adamları, araştırmacılar. Kenti oluşturan halk ta konuştu. Kent insanı içinde yaşadığı kent hakkındaki görüşlerini yine sokaktaki insanla konuştu. Kentler üzerine tüm bunların dışında en az konuşan ise sosyologlar.
Kent sosyolojisi gözüyle kente farklı bakan bu suskun disiplin sahiplerinin kent tespitleri aslında tüm bakış açılarının üstünde duruyor. Kent hakkında en çok konuşması gereken sosyologlar…
MUĞLA’YI SORDUK, İYİ Mİ ETTİK !
29 Mart yerel seçimleri öncesinde kent olarak Muğla’nın sosyolojik tarifini merak edip sosyolog’lara sorduk. Kentte yaşayan sosyologlara. Talebimizi kendilerine yönelttiğimizde, yüzlerinde bir tebessüm oluştu.
Kenti konuşurken aslında insanı konuşmamız gerektiğinin altını çizdiler. Kent denildiği zaman yapılı alanları, meydanları, köprüleri, hanları, hamamları, apartmanları, eski kent dokusunu fiziki birer mekan olarak değil de aslında daha çok bunların içine serpiştirilmiş insanların konuşulması gerektiğini vurguladılar.
KENT OLMAK MI ? OLMAMAK MI ?
Sıkıştırılmış bir alanda, bugüne değin hiç görüşleri alınmamış ve kenti en az konuşan sosyologlar, kenti tarif ederken geleneksel teoriyi bize “Kent; eğitimin, sağlığın, teknolojinin, gelişmişliğin, ilerlemenin mekanıdır, kent dediğimiz zaman aklımıza gelmeli. Bu aynı zaman da karşıtını da üreten bir analizdir. Karşıtı da şudur: Kent olmayan, ilkelliğin, geriliğin, cahilliğin, ahmaklığın, budalalığın mekanıdır” şeklinde aktardılar.
SOSYOLOJİ İNSAN MERKEZLİ BAKAR
Gazeteci olarak genel merakımız Muğla’nın sosyolojik anlamda nerede durduğunun tespitinin yapılmasıydı. Sosyoloji gözüyle Muğla tanımının yapılmasını isterken insan merkezli bir bakış gerçeği ile karşılaştık.
Sosyolojik bir yerden kente bakarken insan merkezli bakılmalı temel koşul bu. İnsan merkezli bakıldığı zaman, kentin insan için bir kent olduğunu, neyi koruyacaksak insan için, neyi yapacaksak insan için, yani herkes için sonuçta kamu yararı için olduğu anladık.
Kentin içindeki toplumsallığın kalkması ile birlikte geriye salt fiziki mekanların, meydanların, heykellerin, apartmanların kaldığını, kentin insansız anlamsızlaştığını sosyolojik bilimin ön koşulu olduğunu bir kez daha hissettik.
MUĞLA MODERN BİR KENT
Sosyal yaşayış anlamında Muğla modern bir kent. Ancak bu modernlik bir metropol moderliği değil. Zira sosyologlar modern kent tanımı “İşçilerin, patronların, öğrencilerin, kadınların, erkeklerin, yoksulların, hatta eşcinsellerin şehri, kısaca herkesin şehri”olarak tariflendiriyorlar.
Sosyologlara göre bir kenti doğru anlayabilmenin temel koşullarından bir tanesi de o kentin toplumsal yapısının iyi analiz edilmesi.
KENTTE İMTİYAZLI VE İMTİYAZSIZ OLANLAR !
Doğru algılamanın yolu bu analizden geçiyor. Kentin; sınıfsız, imtiyazsız insanların mekanı gibi tarif edilmesini gerçek dışı bulan sosyologlara göre böyle bir kent yok ! ve asla olamaz. Kentte mutlaka imtiyazlı olanlar ve imtiyatsız olanlar vardır. Bu sosyolojik bir gerçek. Modern kent sahici adıyla kapitalist kent, kentli haklarının, çelişkilerinin, uzlaşmazlıklarının, çatışmanın da mekanı durumunda.
MUĞLA MODELİ VE HASTALIK
Sosyologlara göre Muğla, yukarıda sıralanan bu unsurların yok sayıldığı bir kent gibi duruyor !
Kentte yaşayan, kentin havasını soluyan, kentin mekanlarında en az bizim kadar çok var olan sosyologlar, bilimin genel kıstaslarına göre bu kenti unsurlardan uzaklaşmış ve sıra dışı olarak görüyorlar. Bu sıra dışı, ve sosyoloji tanımlamasından bir hayli uzakta duran kent olgusu aslında tedavi edilmesi gereken bir hastalık gibi.
Sosyologlar, kentin tanımlanmasındaki zorluğun sebebi olarak yine insan merkezli bir tahlilde bulunuyorlar.
“Bu durumun sorumlusu yine bu kentte yaşayanlar”
Sosyolog’lar kronikleşmiş sosyal hastalığın teşhisini yaparken, bizde Muğla’nın yaşadığı tarihsel ve siyasal sürecine gidip geldik. Bu teşhisi oluşturan unsurlar, bu kentte yaşayan bizlerin hoşlanacağı türden değil. Ancak sosyoloji bilimine göre ortaya çıkan bu tanımlamalar, yeni bir tartışmaya başlangıç oluşturabilir. Bu tanımlamalara gerekli önemi gösterenler, tarihsel süreçte göstermeyenlerden çok daha fazla yol alabilirler.
ULUSAL’DA FARKLI YEREL’DE FARKLI
Sosyolog’lara göre Muğla Seçmenin ulusal politik tavrı ile yerel politik tavrı farklı. Muğla seçmeni ulusal politik tavırlarını sergilerken bir yönsüzlük sorunu yaşamıyor. Tercihini Laik Demokratik Cumhuriyet’ten yana kullanıyor. Bunu yaparken de egemen güçlerin baskılarını, siyasal iktidarların yönlendirmelerini devlet kaynaklarından mahrum kalmak adına da karşı durmasını biliyor.
Gerici ve bölücü politikalara karşı tavrını net bir şekilde ifade eden Muğla seçmeni bu karşı duruş için tüm ulusal-ilerici güçler ile birlikte davranıyor. Ülkenin sömürgeleşmesi, toplumsal barışın tehdit edilmesi, eşitsizliklerin sona erdirilmesi konusundaki hassasiyeti ve bunu bir kent refleksi haline getirmesi Muğla Seçmini’ni diğer seçmenlerden farklı kılıyor. Ülke genelinde sosyal demokrat olarak kalan beş ilden birisi olması bunun en büyük göstergesi.
Tarihsel süreçte ulusal düşünmesini bilen ve bunun gereğini yerine getiren Muğla seçmeni ulusal ölçekteki kaygılanmasını yerel davranışını sergilerken göstermiyor.
Sosyolog’ların tespiti bu.
Ama asıl yerel tercih tespiti, neden böyle olduğu sorusunu sorunca karşımıza çıkıyor.
İŞTE SOSYOLOJİK TESPİTLERİN BAZILARI :
Burada ikili ilişkiler siyasi partilerin önüne geçmiş durumda. !
Seçmende Aidiyet var !
Eyyamcılık var !
Eşraf var !
En büyüğünden en küçüğüne kararlar için “Eşraf icazeti” alınıyor.
Burada “Bir büyüğe sormak adeti var” !
Muğla’da ikili ilişkiler farklı görüşlerin, hatta ideolojilerin önüne geçiyor !
Seçmen eğilimi aidiyet duygusu ile belirleniyor. Merkez sağ’dan merkez sola’a, yada tersine oy akışı çok kolay bir şekilde gerçekleşiyor”
Muğla’da mahalle arkadaşlarının, okul arkadaşlarının ömür boyu süren rekabetleri var !
Akyol pazarına, Turgutreis caddesinden de, Heykel’in önünden de gidilen bu kentte derin asalet gerektiren bir tutarlılık aranmıyor !
Özensiz sloganlar ve derinliksiz seçim bildirgeleri bu gerçeğin göstergesi…
Sosyolog’lara göre yerel yöneticiler, partisi ne olursa olsun kokmayan, bulaşmayan, idare eden bir mantık taşıyor.
Muğla’da dolap dönüyor. ! Halk bunu fark edemiyor !
Sosyologlara göre; siyasetçiler, halk için kazanmak adına seçilip kendileri için kazanıyorlar.
Muğla’da Aslan değil hep Avcılar kazanıyor !
Burada kimse gerçek Muğla’nın peşinde değil. Muğla’nın nostaljiyle hatırlanmasını genel söylem haline getirenler, gerçek Muğla ile yüzleşemiyorlar.
Asıl Muğla bu değil !
Muğla bu değil!
Ve bir sosyolog önerisi:
Seçmen; halk adına kazanmaktan vazgeçenlerin bu keyfini bedavaya vermemeli…
29 Mart 2009 seçimleri öncesinde sosyolojik bir araştırmada yapıldı.
Bu araştırma ile bir şekilde ilişkilendik. Yukarıda sıralanan tespitleri yapan sosyolog’ların
tarafsız, bağımsız, ön yargısız olduğunu ve bu kentte yaşadıklarını belirtmek isteriz.
Tüm bu tespitleri Muğla kamuoyunun değerlendirmesine sunuyoruz.