MİLAS ZENGİNLEŞİRKEN BELEDİYE NASIL FAKİRLEŞİYOR?
Elbette belediyeler taşınmazlarını satabilir.
Belediyecilik tarihimiz bunun örnekleri ile doludur.
Ancak elde avuçta ne varsa satarak belli bir kaynağa kavuşmak hiçbir zaman yöntem olarak görülmemiştir.
Milas Belediyesi’nin tartışma yaratan satış kararı, klasik belediyecilik anlayışının geldiği nokta açısından önemli.
2019 yerel seçimlerine Derman Belediyeciliği sloganıyla hazırlanan CHP’de,Milas Belediyesi bu satışla kime derman olacak?
Üstelik yerel seçimlere az bir süre kala?
Yeniden aday gösterilen Milas Belediye Başkanı Muhammet Tokat’tan Milas’ın yaşam koşullarına, ekonomisine, yatırım ve istihdamına yönelik seçim bildirgesi beklenirken, taşınmazlara ilişkin satış ilanı gelmesi oldukça düşündürücü.
Tarım ve gıda ürünleriyle, farklı sektörlerin oluşturduğu potansiyelle adeta bölgenin lojistik merkezi haline gelen, üretim değerlerini markalaştıran, tüm bunların ötesinde organize sanayi bölgesinin temellerini atan Milas’ın CHP’li belediyesi zengin kaynakların neresinde duruyor?
Milas zenginleşirken, belediye nasıl oluyor da fakirleşiyor?
Yerel kalkınma gibi bir örnek model ortadayken, siyasi partiler yerel kalkınmaya yönelik politikalar üretirken, üstelik bu model belediyelere de misyon yüklerken Milas’ta olan biteni anlamak mümkün değil.
İnsan odaklı, büyümeyi amaçlamayan, büyümeyi bireye topluma yansıtmayan, salt siyasete yönelik klasik belediyecilik anlayışının sonu gelmek üzere.
Eşitlikçi, kapsayıcı yerel kalkınmada belediyeler artık birer öncü kuruluş olmak zorunda.
Kalkınmanın ekonomik, sosyal, siyasal, kültürel boyutlarına karşın sadece siyaseten kalkınmayı yeğleyenlerin dönemi bitti, daha doğrusu bitmek zorunda.
Belediyeler kendilerine yeni ekonomik kaynaklar bulmak ve yaratmak zorunda.
Yerel kalkınma sadece merkezi otoritenin sorunu değil, artık yerel otoritenin (belediyelerin) de sorunu.
Yerel kalkınma alanında belediyelere yüklenen misyonun en önemli boyutu ekonomik kalkınma.
Bir yörenin tüm kaynaklarının (doğal kaynaklar, insan, sermaye, teknoloji) akılcı bir şekilde ve belirli önceliklere göre, yöre insanının refahınıarttıracak şekilde harekete geçirilmesi artık belediyelerin görevi.
Bu misyona ve bu temel amaca yönelik belediyelerin, belediye başkanlarının ve meclis üyelerinin aklını başına toplaması gerekiyor.
Yönetmeye talip oldukları bölgenin ekonomik kalkınmasına, özellikle yeterli altyapıyı sağlayarak katkıda bulunmak, bölgenin yatırımlar için çekici hale gelmesine çalışmak, bölgedeki yatırımcıları yeni iş alanları yaratılması yönünde desteklemek, sürdürülebilir kalkınmanın koşullarını hazırlamak, bölgedeekonomik ve sosyal kalkınmaya dönük işbirliği, ortak yaklaşım, bilgi-beceri paylaşımı ve ortak hareketi özendirmek (!) belediyelerin sorumluluğunda.
Belediyeler kendilerine yeni kaynaklar bulmak ve yaratmak zorunda.
Taşınmazları satarak, belli bir ekonomiye ulaşmak, var olan sorunları bu yolla aşmayı çözüm olarak görmek, hangi siyasal düşünce ile açıklanabilir?
Milas Belediyesi’nin taşınmazları satışa çıkarmasını, elde avuçta ne varsa ihaleyle satmasını doğru bulan, ‘iyi oldu’ diyen var mı?
Bu seçim dönemini yakından takip ediyoruz.
Kimin ne yaptığını, kimin ne söylediğini tek tek not alıyoruz.
Şu ana kadar ne yazık iki belediye başkan aday adayının ağzından yerel kalkınmaya, bölge ekonomisine yönelik açıklamalar duyabildik.
Üstelik her ikisi de CHP’li.
Ortaca Belediye Başkan Aday Adayı Mehmet Sertkaya ve Köyceğiz Belediye Başkanı Hüseyin Erol.
Mehmet Sertkaya,Ortaca’nın tarım ve turizm potansiyeline işaret eden “Ortaca zengin kaynakların fakir bekçiliğini yapmayacak” (!)
Hüseyin Erolda “Köyceğiz’in tarım ve turizm potansiyelini etkin ve üretken bir hale getireceğiz” diyerek yola çıkıyor.
Aslında CHP’nin elinde ciddi örneklemeler bulunuyor.
Eti-budu belli Menteşe Belediyesi, tarihi Muğla evlerini restore ettiği kültür evlerinden, çiçek ve fidan satışından ciddi oranda gelir sağlıyor, belki de belediye personelinin maaşlarının bir kısmını bu iktisadi işletmelerden sağlıyor.
Tüm bunların yanında CHP’li Muğla Büyükşehir Belediyesi yerel kalkınmaya, ilin ekonomisine ilişkin tarım ve gıda ürünlerine yönelik ciddi yatırımlar yaparken, Başkan Osman Gürün, “Toprağını Satma Ürününü Sat” sözüyle neden CHP’li belediyelere ve belediye başkanlarına örnek oluşturmuyor?