7 Haziran seçimleri dahil olmak üzere 2002”den bu yana Muğla seçmenin yüzde 50’si, Cumhuriyet ideolojisi ve liberal modernliği ile Ak Parti karşıtı bir cephe kurma idealini en iyi uygulayan seçmen grubu içerisinde yer alıyor.
Bu nedenle ülkenin siyasi haritasında yer alan batının kırmızı çizgisi; Muğla’dan başlıyor.
Cumhuriyet ideolojisi ve modernlik tercihleriyle Muğla seçmeni Ak Parti’nin ülke genelinde muhafazakarlığı merkeze alarak yürüttüğü politikalara karşı çıkarıyor ve ne olursa olsun, Ak Parti’nin toplumsal etki alanına girmiyor.
Muğla seçmeni bu etki alanının dışında kalmakla yetinmiyor, bunu durdurmak için bir savunma hattı da oluşturuyor.
Bu nedenle 7 Haziran seçimlerinden sonra Ak Parti’nin tek başına iktidar olamaması (!) Muğla seçmeninin gözünde seçim sonuçlarına ilişkin kazanımların en büyüğü olarak tarifleniyor.
Muğla seçmeni CHP-Ak Parti rekabetini siyasetin ötesinde değerlendiriyor, olayı toplumsal boyutlu bir sorun olarak görüyor.
Bu yapısıyla Muğla seçmeni kendisini Cumhuriyet sosyolojisinin siyaset alanındaki en gözde temsilcisi olarak görüyor ve kabul ediyor.
2002’de Ak Parti’nin kurucu iredesiyle mücadele eden, 2007’de Cumhuriyet mitinglerini, 2013’te Gezi Parkı eylemlerini destekleyen Muğla seçmeni, Ak Parti’nin geri adım atmamasına karşın bu düşüncesinden vazgeçmiyor.
Genel başkan değişikliği sonrasında Kılıçdaroğlu ile yeni bir sürece giren CHP, yeni siyaset anlayışında seküler ideolojik siyaseti terk etmiş, liberal bir siyaseti tercih etmiş olsa da Muğla seçmeni, Ak Parti’ye karşı hala CHP’ye oy veren en negatif seçmen grubunu oluşturuyor.
Muğla seçmeninin büyük bir çoğunluğunun hedefinde Ak Parti’yi iktidardan indirmek bulunuyor.
Ak Parti’ye alternatif bir iktidar konumu yakalamış olmamasına karşın Muğla seçmeni, ısrarla CHP’yi desteklemeye devam ediyor.
2002’den bu yana gelen seçimlerin yanı sıra Mart 2014 yerel seçimleri, Ağustos 2014 Cumhurbaşkanı seçimindeki tercihleri bu düşüncenin en seçkin örneklerini oluşturuyor.
Muğla seçmeninde bu refleks o kadar ileri bir boyuttaki CHP oy vereni, seçeni olarak partinin ülke genelinde 7 Haziran seçimindeki başarısızlığını sorgulama ihtiyacı hissetmiyor, Ak Parti’nin tek başına hükümeti kuramamasını daha çok önemsiyor ve bunu bir kazanım olarak görüyor.
Ak Parti’nin iktidar olamamasını CHP’nin içindeki yapısal sorunlardan daha çok önemsiyor.
Bu haliyle Muğla seçmeni sosyolojik bütün verileri ve bilim insanlarını alt-üst ediyor.
Sosyal demokrat – sol ideoloji toplumsal karşılığını bulmasa, kitlesel bir harekete ve kitlesel bir tercihe dönüşmese de Muğla seçmeni ısrarla bu çizgisini korumaya devam ediyor.
Bir öncekilerde olduğu gibi 7 Haziran seçimlerinde de Ak Parti’nin toplumsal etki alanına girmeyi reddeden Muğla seçmeni, 1 Kasım seçimlerinde yüksek hedefli ve yeni bir savunma hattı daha oluşturuyor.
Ak Parti karşıtlığını CHP üzerinden yürüten Muğla seçmeni, 1 Kasım seçimlerinde CHP’nin milletvekili sayısını arttırarak Ak Parti’ye büyük bir darbe indirmeye hazırlanıyor.
Nereye gitsek, kiminle konuşsak karşımıza “4 milletvekilliği” hedefi çıkıyor.
Muğla seçmeninin tamamını CHP’ye oy veren bir tariften ve bakış açısından oluşturuyor değiliz. Muğla’nın genel seçmen yapısı içerisinde elbette Ak Parti’yi tercih edenlerde bulunuyor.
Bu noktada Muğla seçmeni tanımlamasında kast edilenin Ak Parti’ye oy veren seçmen grubu dışında kalan bütün siyasi eğilimler olduğunun bilinmesi gerekiyor.
Bilim insanları Muğla seçmen yapısı içerisinde “CHP’den başka hiç bir yere oy vermem, elimi kırarım” diyenlerin oranını yüzde 35-38 olarak açıklıyor. Oysa CHP’nin Muğla’daki oy oranı zaman zaman yüzde 50’leri buluyor.
CHP’nin yüzde 35’inin dışında kalan seçmen gruplarını “CHP’ye oy verir” duruma; Cumhuriyet ideolojisi ve modernlik tercihi getiriyor.
Yani Muğla’da Ak Parti’ye yönelik toplumsal muhalefet CHP üzerinden yapılıyor.
Bu nedenle CHP seçimlerde alması gereken oyun üzerinde oy alıyor, yüksek oranlara sahip oluyor.
CHP’nin bu yapısının karşısında ise 2002’den bu yana Muğla seçmen modeline uygun bir yöntem bulamayan Ak Parti bulunuyor…