Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) ile Muğla Kamu Hastaneler Birliği Genel Sekreterliği arasında başlayan yemek krizi, Birlik Genel Sekreteri Dr. Rıza Murat Himioğlu’nun Türk Tabipleri Birliği’nin eylem kararına yönelik açıklamasıyla yeni bir boyuta taşındı. Hafta içinde düzenlediği yemekli basın toplantısında ‘Tabip Odası’nın eylem kararına katılmadığını’dile getiren Himioğlu’na Muğla Tabip Odası’ndan yanıt geldi.
Muğla Tabip Odası Yönetim Kurulu adına yazılı açıklama yapan Yönetim Kurulu Başkanı Doktor Çağlayan Üçpınar, kendisi de doktor olan Muğla Kamu Hastaneler Birliği Genel Sekreteri Rıza Murat Himioğlu’nu sert bir dille eleştirdi.
Biliyorsunuz Kent Yazıları’nda geçtiğimiz gün yayınlanan “Basın toplantısını terk etmek” başlıklı yazıda, Muğla Kamu Hastaneler Birliği Genel Sekreteri Dr. Rıza Murat Himioğlu’nun düzenlediği yemekli basın toplantısında biz gazetecilere sunulmak üzere getirilen yemeğe kaşık çalmadan toplantıyı terk ettiğimizi ifade etmiştik.
Yazıda Genel Sekreter Himioğlu’nun “Hatta dün mesela benim mantığıma oturan bir şey değil. Türk Tabipler Birliğinin 3 günlük boykot eylemi. Siyasete girmeyi istemiyorum ama eğer şehitler olduğunda bu eylem yapılmıyorsa vatandaşın olduğunda yapılması kötü olarak diye söylemiyorum. Ama şehitlerde de o zaman yapmak lazımdı. Bu duyarlılığı göstermek basın açıklaması yapmak lazımdı” açıklaması üzerine kendisine tepki gösterdiğimizi, Türkiye’deki toplumsal olaylarda yaşamını yitiren vatandaşların şehitlerle kıyaslanmasının yanlış olduğunu, Tabip Odası’nın böylesi toplumsal bir olayda hassasiyet göstermesini doğru bulduğumuzu, şehitlerden dolayı hepimizin canının yandığını ancak toplumsal olaylar nedeniyle yaşanan ölümlerin şehitlerle, şehitlik mertebesiyle kıyaslanmasının Himioğlu’nun kendisine hiç yakışmadığını dile getirdiğimizi ifade etmiştik.
Haşereli yemek tartışmasından dönemsel ve ulusal hatta bir ötesinde meslek odalarının görev ve hassasiyetlerinin tartışıldığı bir kıvama dönen bu toplantının detaylarını sadece ‘biz’ kamuoyuna taşıdık.
Zira biliyorduk ki; Himioğlu’nun ‘siyasete girmek istemiyorum’ diyerek, üstelik kendi ekibi tarafından ‘siyasete girme’ şeklinde uyarılmasına karşın siyasete yönelik açıklamaları tıpkı bir öncekiler gibi ‘ricacılar’ tarafından bir kez daha engellenecekti.
Basın toplantısında ortaya çıkan tartışmanın kamuoyuna taşınmaması, kapalı kapılar ardında kalması için çaba gösteren ‘eyyamcı’ tayfaya söyleyecek sözümüz yok.
Ancak şu kadarını ifade etmek isteriz ki; Bir meslek odası çatısı altında görev yapan hekimlik mesleğinde olduğu gibi kendi içinde yaşanan etik, sorumluluk ve hassasiyet tartışmaları, yine meslek örgütleri çatısı altında görev yapan biz gazeteciler arasında da yaşanacaktır, yaşanmalıdır…
Türk Tabipleri Birliği, Muğla Tabip Odası Yönetim Kurulu Başkanı Doktor Çağlayan Üçpınar tarafından dün yapılan yazılı açıklamanın bir kez daha ricacılık ve eyyamcılık mekanizmaları tarafından yayınlanmama ihtimaline karşın açıklamanın tek harfine dokunmadan, aynen kamuoyunun bilgisine sunmak istiyoruz.
Muğla Tabip Odası Yönetim Kurulu Başkanı Doktor Çağlayan Üçpınar açıklamasında bakın neler söyledi: “Muğla yerel basınından Muğla Kamu Hastaneler Birliği Genel Sekreteri Dr. Rıza Murat Himoğlunu’nun yemek rezaletini açıklamak yerine beklendiği üzere, Türk Tabipleri Birliği’ne yüklenme gereği hissettiğini okuduk.
Sayın Genel Sekreterin Türk Tabipleri Birliği ve Sendikaları kendi yönettiği kurumla karıştırdığı, bizlere demokratik haklarımızı nasıl kullanmamız gerektiğini öğretmeye kalktığı görülmektedir. TTB ve Tabip Odaları 6023 sayılı yasa ile kurulmuş, yetki ve görevleri yine bu yasalarla belirlenmiş demokratik kitle örgütüdür. Neyi, nasıl yapacağının çerçevesi bu kanunla çizilmiştir. Siyasi iktidarlar TTB’nin gücünü, yasasında yapmaya yeltendikleri değişikliklerle kırpmaya çalışsalar da, 1953 yılından beri saygın duruşunu ve mücadelesini sürdürmektedir. Bu yıllarda değişen hükümet ve sağlık bürokratlarının sayısı ise sayılamayacak kadar çoktur.
Bir ülkenin başkentinde, istihbaratın gözü önünde yüzden fazla insanın paramparça edilerek öldürülebiliyorken, ölen insanların yaşam hakkını savunup nedenlerini sorgulamak yerine, acı ve ölümleri birbiri ile kıyaslamayı tercih eden, demokratik haklarını kullanarak tepkisini gösteren kurumları ötekileştirip hedef gösteren bu üstten bakan, kibri kendinden menkul iktidar dilini çok iyi biliyor, tanıyoruz.
Yasal ve demokratik haklarını kullanan kurumları ayrıştırıcı bir dille hedef gösteren Sayın Genel Sekreterin işi, kurumları şikayet etmek değildir. Görevi yasal hakların kullanılmasına saygı göstermesi, bu süreçten etkileneceğini iddia ettiği ‘sağlık hakkı alamayan’ vatandaşların mağduriyetlerini giderecek önlemlerin alınmasını sağlamaktır.
Yemeklerden çıkan haşaratı, pişme evrelerine kadar tanımlamaya çalışarak komik olmak yerine çalışanların da sağlık hakkı olduğu ve bunun da savunucusunun kendisi olduğunu hatırlatıyoruz.
Sağlıkta özelleşmenin ve piyasalaşmanın yerel ayağı olan kamu hastaneler birliği genel sekreterinin, üzerine vazife olmayan ve görev kapsamında bulunmayan konularda daha dikkatli konuşmasını bekliyoruz.
Türk Tabipleri Birliği ve Muğla Tabip Odası olarak TTB kanunundan aldığımız güçle haklı demokratik duruşumuzdan ödün vermeden laikliğin, cumhuriyetin, ‘halkımızın’ sağlığının ve yaşam hakkının savunucusu olarak mücadelemizi sürdüreceğiz. Sayın halkımıza ve meslektaşlarımıza duyururuz”…