Büyükşehir Yasasıyla öngörülen yönetim değişikliği 30 Mart yerel seçimlerinin hemen ardından yürürlüğe girdi. Yasanın seçimlerin hemen sonrasında uygulanacak olması siyasi olarak bir tartışma konusuydu. Ancak seçimin getirdiği rekabet ortamı ve siyasetin sığ bakışı bu gerçeği gizledi.
30 büyükşehirde yerel seçim sonuçlarıyla ilgili yapılan bir araştırma bu konuda gizlenen gerçeği ortaya çıkardı.
Buna göre yönetim şekliyle Yeni Büyükşehir Yasası seçim sonuçlarını etkilemedi!
Yani seçmen oy verirken büyükşehir yasasının getireceği yeni yönetim modeline ve kentçilik anlayışına itibar etmedi.
Seçmen perspektifine büyükşehri koymadı…
Biz bu nedenle işin hep siyasi boyutunu tartıştık, tartıştırdık.
Oysa işin bir başka boyutu daha vardı.
Göz ardı ettik.
Bu süreçte mimarlar, şehir plancılarından da uyarı gelmedi.
Büyükşehir yasasının aslında kent yönetim sistematiği çerçevesinde değerlendirilmesi gerekiyordu.
Bunu yapamadık.
Ak Parti tezinin anti tezi olarak kabul edilen CHP’de bir Allahın kulu çıkıp, “Büyükşehir yasası aslında kent yönetim sistematiği çerçevesinde değerlendirilmelidir” demedi.
Bu gerçek CHP’nin Mart 2014 yerel seçimleri argümanları arasına giremedi.
Büyükşehir yasası bu nedenle seçim sonuçlarını etkilemedi!
CHP birçok seçim bölgesinde seçimi kazanmak adına merkez sağ adayları transfer etmeyi en önemli argümanı saydı.
Bu yöntemle CHP siyasi başarısızlığına bir başarısızlık daha ekledi.
CHP Genel Merkezi ve CHP stratejistleri, büyükşehir yasasıyla öngörülen yönetim değişikliğinin 30 Mart yerel seçimlerinin hemen ardından yürürlüğe girecek olmasını resmen atladılar.
Yasanın seçimlerin hemen sonrasında uygulanacak olmasına kafa yoramadılar. Konuyu araştırmadılar, propaganda sürecine bu konuyu dâhil etmediler.
Bütün enerjilerini adaylık sürecinin siyasetine ve kazanımlarına harcadılar.
Bu noktada bir kez daha Musa Gökbel’in kulaklarını çınlatmak, Gökbel’in hakkını teslim etmek gerek.
Gökbel, aday adaylığını bu gerçek üzerine kurmuştu.
15 ay boyunca 30 bin kilometre yol yaparak kıyıda-kırda-kumsalda her türden seçmene işte bu gerçeği anlatmıştı.
CHP’de işin farkında olan tek siyasetçi Musa Gökbel’di.
Seçimin yapıldığı günün hemen ertesinde yürürlüğe girecek yasanın getirdiği yönetim şeklini (!) kent yönetim sistematiği çerçevesinde değerlendirmiş, kamusal algının oluşması için de yola “Büyükşehir Ödül mü, Ceza mı?” sorusunu sorarak başlamıştı.
Sonuçta Gökbel haklı çıktı.
Sonuçları itibariyle büyükşehir statülü seçim Ak Parti için ödüle dönüşürken, CHP için cezaya dönüştü.
2014 yerel seçimlerinde 30 büyükşehirden; 18’ini Ak Parti, 6’sını CHP, 3’ünü MHP, ikisini de Barış ve Demokrasi Partisi kazandı.
2014 yerel seçimlerinde Türkiye yüzölçümünün yüzde 51,2’si, nüfusunun yüzde 74,6’sı büyükşehir statüsüyle oy kullandı. Yeni yasayla etki alanı genişledi, köy ve beldeler en yakın ilçeye bağlandı, il özel idareleri de kaldırıldı. Bu bölgelerde yaşayan seçmenler ilçe belediyelerinin yanında büyükşehir belediyesi ve meclisi için oy kullandı.
Yerel seçim öncesi büyükşehir yasasıyla kamuoyunda ve siyasette en çok tartışılan konu önceki yıllara ait il genel meclisi oylarının değişmeden Mart 2014 yerel seçimlerine yansıyacağıydı. Bu oyların büyük şehire kayıpsız yansıyacağı beklentisi oluşmuştu. Büyükşehir yasanının kırsal oyları almak için hedeflendiği sanılmıştı.
Ama öyle olmadı.
Bu siyaset için, herkes için tarihi bir hataydı.
Seçim sonuçları da bu hatayı ortaya çıkardı.
Bu şartlarda seçmenin günlük yaşamına dokunan, kapısına- bacasına kadar uzanan büyükşehir yasanının seçim sonuçlarına etki etmemesini normal karşıladığımızı belirtelim.
Siyaset özellikle muhalefet, CHP ve MHP kurmayları büyükşehir yasasının getireceği yeni yönetim modelini ve kentçiliği algılayamamış, doğru zemine taşıyamamıştır.
Sandığa giden seçmeni bu konuda uyarmamıştır.
Yerel gazetelerden birinin manşetini süsleyen bir haberle yazıyı sonlayalım. “Muğla’da Bakanlık Endişesi” başlığıyla yayınlanan haberde Muğla Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Osman Gürün, imar planlarının belediye yerine valilikte askıya çıkarılmasını eleştirmiş, endişelerini dile getirmiş.
Sayın Gürün’ün şimdi, tam da bu gün; Datça Yarımadası planlama yetkisinin Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na geçtiği gün, şikayet etmeye, mazeret üretmeye hakkı yok…
Sayın Gürün, bir siyasetçi olarak siyasetle ilişkisini seçilebilme gayreti üzerine kurgulamanın yanında büyükşehir yasasının yeni yönetim şekline ve kent yönetim sistematiğine, kentçiliğe biraz kafa yormuş olsaydı, bu gün bu endişenin sahibi olmazdı…
Sonlayalım.
Musa Gökbel, kerelerce söylemiş ve uyarmıştı.
Gökbel “Bu yasayla merkezi otoritenin karşısında belediye başkanlarının elleri pantolon çizgisine gelebilir” demişti…
Musa Gökbel haklı çıktı…