Dün bu köşeden “Muğla Kaçak Yapılara Dur Demeye Hazırlanıyor” başlıklı yazının ardından çok sayıda ileti aldık. Muğla Valiliği’nde gerçekleştirilen Sit Alanları ve Özel Çevre Kurulu Bölgeleri ile ilgili yapılan toplantıyı değerlendirdiğimiz yazıya gelen iletilerden birisi Harita Kadastro Mühendisi, Yazar Özden Akgüç’ten geldi.
İlesinde Türk halkıyla dolayısıyla Muğla insanının aklıyla dalga geçildiğini ifade eden Akgüç, dört bir yanı sit alanları ve özel çevre koruma alanları ile çevrili Muğla’nın bu konudaki tarihsel yolculuğunu özetlemiş.
Biliyorsunuz, bu işin piri Harita Kadastro Mühendisleri ve Şehir Plancılarıdır. Özden Akgüç, bir teknik adam olarak kaleme aldığı iletisinde görüşlerini bize su sözlerle özetlemiş.
***
Özden Akgüç diyor ki;
“Muğla sahilleri 1990 yılında Özel Çevre alanı içine alındı. Özel Çevre alanlarını sağlıklı planlayabilmek için önce SİT alanlarının belirlenmesi gerekiyordu. Sonra da imar planı yapımına girişilir. Aradan 25 yıl geçmiş, daha sit alanlarının tespitini yeni yapacağız, diyen bir yönetim ile karşı karşıyayız. Bir kere, Vali beyin bu toplantılara katılmaması gerek. Zamanın valisi Lale Ataman bu işlerle çok uğraştı sonra gelen valiler ve bilhassa Hüseyin Aksu Beyefendi de çok büyük emekler verdi bu konuda. Vali Beye sarı bir zarf geliyor,” sizi Samsun’a tayin ettik” diyorlar, vali bey de doğal olarak tayine uyuyor ve bu konulardan kopuyor.Yeni gelen Vali de konuları kavrayıncaya kadar, bir tayin kararı ile karşılaşıyor. Muğla sahillerinde dört defa SİT alanları belirlendi, haritaları yapıldı. Bu işlem bir daha yapılacakmış (!) ‘Benim oğlum bina okur, döner döner bir daha okur’ özdeyişine döndü bu işler. SİT bölgesi içinde yaşayan insanların yaşamlarını dondurucuya mı koyduk? Yaşam bütün hızıyla devam ediyor ve bu bölgeleri planlama iddiasındaki bürokrasi bu hıza ayak uyduramıyor. Olan da insanlarımıza ve güzelim sahillerimize oluyor.Dile kolay 1990 yılından beri bu halk sahillerde koruma imar planlarını ve bu planların uygulanmasını bekliyor. Ama birileri çıkıp, ‘biraz daha bekleyin’ diyor. Bu bir insan hakları ihlalidir. Bu gecikme aynı zamanda, çevre katliamına yeşil ışık yakma (!) anlamına geliyor. Sahillerdeki yapılaşma içinimar planı yapma zorunluluğu 1972 yılında 1605 sayılı yasa ile getirildi. Aradan 43 yıl geçmiş hala ufukta imar planı gözükmüyor ve bizler dekaçak yapılaşmadan bahsediyoruz. İnsaf (!) Son haberi de okuduktan sonra, imar planı yapımından umudumu adamakıllı kestim. Yetkililer imar planı yapıyoruz vaatleri ile sahillerimizi gecekondulaştırıyorlar. İnsan ister istemez bu davranışın arkasında ‘paralel yapı mı’ var? diye düşünmekten kendisini alamıyor”…
***
Sevgili büyüğüm, Harita Kadastro Mühendisi Özden Ahmet Akgüç’ten gelen ileti sonrasında kendisini aradım. Sit alanları ve özel çevre koruma alanları ile ilgili Muğla’nın tarihsel yolculuğunu özetlediği iletiyi önemsediğimi, iletiyi yayımlamak istediğimi kendisine ilettim. Mesleki başarısı, kente yönelik özgün ve uluslararası projeleri ile kentin insan kaynağının çıtasını bir tık öteye taşıyan, bu haliyle de bir fikir adamı olarak kentin sınırlarını zorlayan değerli ağabeyim Özden Akgüç, iletinin yayımlanmasından memnuniyet duyacağını şu sözlerle ifade etti:
“Nejat; Aradan 43 yıl geçmiş, Türk halkıyla dolayısıyla Muğla insanının aklıyla dalga geçmesinler”…
***
Bilmeyen, tanımayanlar için; Akgüç’ü tarifleyelim.
Özden Ahmet Akgüç’te bizim familyadandır. Kentin sınırlarını zorlayan ekibin yüksek beklentili mühendisidir. Özden Akgüç de tıpkı bizim gibi, belki de bizden de öte yüzünü halka dönmüş, “değiştiremeyeceği bir kaderle yüz yüze gelen umutsuz bir durumun çaresiz kurbanı olmayı reddetmiş”, bu makus kaderi; bilimle, sanatla ve kültürle aşmaya çalışan bir kent entelektüelidir, bir kent aydınıdır.
Bu toprağın yetiştirdiği bir teknik adam, bir mühendis olarak Özden Akgüç, görünen o ki sit ve özel çevre koruma bölgelerinde yaşayan Muğla halkı gibi bu konuda fazla umutlu değil. Akgüç, ufukta bir imar planı gözükmezken yapılan tartışmaların yersiz ve özensiz olduğunu dile getiriyor.
Akgüç, harita ve kadastro mühendisi. Bu iş aslında; harita ve kadastro mühendislerinin ve şehir plancılarının işi. Şu günde Özden Akgüç’ten gelen hassas iletiyi harita ve kadastro mühendislerinin görüşü olarak kabul ediyoruz. Sivil düşüncenin ikinci ayağında ise şehir plancıları var. Şehir Plancıları bu konuda ne düşünüyor, henüz bilmiyoruz…
***
Muğla olarak; 1478 kilometre kıyı bandına sahip yüzde 68’i ormanlık alan, yüzde 26’sı özel çevre koruma bölgesi (5 adet), 14 adet kültür ve turizm koruma ve gelişim bölgesi-turizm alan ve merkezi, 195 ören yeri, 14 kentsel sit, 325 adet arkeolojik sit alanı, 68 adet doğal sit alanı, 3 adet milli park alanı, 2 adet tabiat parkı ve 2 adet sulak alana sahibiz.
Böylesine bir potansiyelin sahibi olarak bu kentte faaliyet gösteren şehir plancıları geçtiğimiz yıl içerisinde odanın 28. Olağan Genel Kurulu’nda, TMMOB Şehir Plancıları Odası Muğla Şubesi’nin kuruluşu kararına imza attılar.
Bildiğimiz kadarıyla şehircilik anlamında büyük bir potansiyelin sahibi olan Denizli de Muğla’ya bağlandı ve Muğla Şubesi fiziki şartlarını oluşturdu. TMMOB Şehir Plancıları Odası Muğla Şubesi hizmet binası dış cephesinde “Kentlerimizin, kıyılarımızın, doğal yaşam alanlarımızın yağmalanmasına izin vermeyeceğiz” yazılı bir ası yer alıyor. Sit Alanları ve Özel Çevre Kurulu Bölgeleri gibi kenti yakından ilgilendiren önemli bir konuda başlayan tartışma ve çalışmalarla ilgili şehir plancılarının da söyleyecek bir sözü olmalı diye düşünüyoruz.
Merkezi ve yerel otoritenin eliyle yürütülen her bir çalışmanın kamu boyutunu denetlemek sivil ve bağımsız örgütlerin, basın kuruluşlarının ve meslek odalarının görevidir, görevden ziyade demokratik bir haktır…
Şehir Plancıları Odası Muğla Şubesi’nin imar ve planlama faaliyetlerinde kamu yararı sivil denetim yapacağından, doğal ve tarihi varlıklarımızın ve kıyılarımızın korunması için çaba göstereceğinden şüphemiz yok ifadesiyle sonlayalım…