Siyaset yazmaya devam. Yaklaşan il kongresi öncesinde gözler il başkan adayı olacak isimlere çevrilmiş durumda. Aday olması beklenen Dr. Ali Arslan ve Erol Kutlay’dan ses yok. Kentin egemen gücünü oluşturan CHP’de bugüne kadar adaylığını açıklayan tek isim; Mustafa Öztürk…Bu süreçte olup biteni gazetelerden ve internet sitelerinden takip eden CHP’lilerden çok sayıda elektronik posta iletisi almaya başladık. İsimleri bizde kalmak koşulu ile önemli gördüğümüz bir kaçını buradan yayınlamak, sizerle paylaşmak isteriz. Az sonra okuyacağınız iletinin sahibi örgüt yönetimlerinde yıllarca görev yapmış bir CHP’li.
***
İleti şöyle: “Nejat merhaba. Sesimizi az duysak da, duyduğumuz zaman da özlem ve hareretle sohbeti koyulaştırmanın coşkusu her şeye değer. CHP il kongresi için yazılanlara adı öne çıkanlara bakıyorum da inanamıyorum. Birileri şaka yapıyor ya da bu isimleri ortaya atanlar bu isimleri daha da yıpratmak için taktik yapıyorlar gibi geliyor. Oysa yeni CHP’de yeni söylem ve eylemlerin ne olacağı öne çıkmalı değil mi? Bu kongrede çıkacak kadrolar bu hareketi (kendilerini değil) ne kadar ileri taşıyacaklarını ve partiyi iktidara nasıl getireceklerini söyleseler, bunları tartışsak. Partinin etrafındaki profesyonel çemberin dışındaki insanlara, örgütlü örgütsüz toplum kesimlerine, yoksullara, sendikalara, meslek örgütlerine, bilişim dünyasına, parti bayrağı astırmanın dışında da görev verilebilecek gençlere, tecavüze şiddete karşı direnen kadınlara, HES’lere karşı direnen köylülere, nükleer karşıtlarına, sahipsizliğin sahibi olan çevrecilere nasıl ulaşılacak. Bunun konuşulması gerekmez mi? Toplumun kılcal damarlarını oluşturan bu kesimlerle nasıl ilişki kurulacak? Anlatan var mı?”
***
Yüksek beklentili bir iletinin sahibi olan CHP’li dostumuzun dilek ve temennilerine katılmamak mümkün değil. İleti sahibi dostumuz CHP’li olmanın, insanı CHP’li yapan unsurların derinliğini görmenin yanında CHP’nin toplumun yüksek beklentilerine cevap vermesini bekliyor. CHP’lilerde, özellikle Muğla örgütünde tüm bu unsurlardan uzaklaşıldığı kanısı yerini derin bir kaygıya bırakmış durumda. Bu nedenle CHP’li, bilmem kaçıncı kez CHP’nin gerçeğini arıyor. CHP’liler artık kişilerin değil, söylemlerin ve eylemlerin öne çıkmasını istiyor. Toplumun kılcal damarlarını oluşturan kesimleri de tekrar tekrar hatırlatıyor.
Partinin etrafındaki profesyonel çemberin dışındaki insanlara, nasıl gidileceği bu insanlarla nasıl ilişkiye girileceği konusunu bu yüzden merak ediyor. Bu yüksek beklentiye cevap gelir, gelmez bilemeyiz. Ancak dileğimiz bu iletinin bu yanı ile CHP’de aday olanların ya da olacakların dikkatini çekmesi.
***
Siyaset kendi zemininde yapılmazsa, partiye, partiliye, seçmenine ve seçilenine hizmet etmiyor. Yaklaşık bir yıldır kentin siyaset olgusu üzerine kaleme aldığımız yazılarda siyasi partilerin üzerine inşa edilen statik yapıyı ve bu statik yapı ustalarının siyasi partilerindeki işgalini ele alıyoruz. Eleştirilmemize, yaftalanmamıza rağmen insani, vicdani ve siyasi temelli bu algının oluşması için çaba göstermeye ve bu hoş olmayan yapısı ile siyasetin kimin işine yaradığı tartışmasının devamını sağlamaya çalışıyoruz. Siyasetin, siyasetçinin ve partilerin yanında halkın politik eğilim ve tercihlerini belirleyen unsurların içerisinde insani ve vicdani unsurların bulunduğu unutulmamalı. Yöneteni seçme koşulu, birkaç kişinin ya da belli bir azınlığın değil, çoğunluğun temsiliyet hakkının bir yansımasıdır. Bu nedenle yöneteni kişisel iradesine göre, ikbal için seçtirenler bu türde seçilme başarısı gösteren yöneticilerin yarın siyaset vitrininde halkın önüne çıkacağını da unutmasın. Bir siyasi partinin egemen gücü olarak partinin seçeni konumuna sahip olanlar, seçilenlerin parti içi iradeyi yansıttığı kandırmacasına inanmamızı beklemesin.
Siyasi partiler ve siyaset kadar dinamik bir süreci statik bir algı ile yönetmeye kalkanlar bu dönemin başarılısı olabilirler. Bu yöntemin halk indinde bir meşruluk hissi yaratmaktan öte sadece çelişkileri derinleştireceği de unutulmasın.