PİLOT İL MUĞLA
Proje önemli.
Birleşmiş Milletler Küresel Çevre Fonu (GEF) Desteği ile Tarımsal Araştırmalar ve Politikalar Genel Müdürlüğü Koordinatörlüğünde yürütülen “Beslenme ve Gıda İçin Biyoçeşitlilik Projesi” bizim gibi Minos kültüründen gelen otçullar açısından önemli.
2012 yılında başlayan proje dünyada 4 ülkede yürütülüyor. Türkiye, Brezilya, Kenya ve Sri Lanka.
Türkiye’de ise proje 3 bölgede yürütülüyor. Muğla; Balıkesir, İzmir ve Aydın’la birlikte 2. bölgede yer alıyor.
Proje kapsamında Milas Menteş ve Dörttepe’de, Bodrum Çömlekçi ve Çamlık’ta, Menteşe Yaraş ve Yeşilyurt’ta eğitimler verildi.
TAGEM Tarla Bitkileri Araştırmaları Daire Başkanlığı sorumluluğunda yürütülen projede temel amaç; gıda ve beslenme için uygun biyolojik çeşitliliğin korunması ve sürdürülebilir kullanımı.
Bu kapsamda doğada yenilebilen bitki türleri Gıda ve Yem Kontrol Araştırma Enstitüsü’nde analiz edilerek bu bitkiler tükenmeden, doğadan varlığının korunması sağlanacak ve büyük insanlığın hizmetine sunulacak.
Proje kadınları ve çiftçi aileleri hedefliyor. Kadın çiftçi ve ailelerine yenilebilir otlar, bunların nasıl kullanılacağı, otların besin değerleri, toplanma zamanı gibi bir çok konuda bilgi veriliyor. Çiftçiler biyokaçakçılık konularında da bilinçlendiriliyor. Elindeki ota, tohuma ve fideye ‘sahip çık’ deniliyor.
Biliyorsunuz; Anadolu 4 bine yakın endemik bitkiye ev sahipliği yapıyor.
Yani Anadolu bu işte Avrupa’yı geride bırakıyor.
Muğla’da biyoçeşitlilik konusunda refiki birçok ili sollayıp geçiyor.
Yukarıda Minos kültürüne dem vurduk.
Ada kültüründen gelen bizler, belkide dünyada kimsenin tüketme şansına erişemediği büyük bir zenginliğe ve bu zenginlikten kaynaklanan olağanüstü bir beslenme kültürüne sahibiz.
Kuşkusuz eti de sever (!) ancak Muğla gerçekte ot düşkünüdür.
Bu projeyi uygulayanlar eminiz ki bu süreçte endemik bitkiler, beslenme alışkanlıkları, koruma ve kullanma konusunda yöre insanına çok değerli bilgiler verirken yöre insanının tecrübelerinden de mutlaka faydalandı.
Zira bahçeden, tarladan, çayırdan, dağdan, dereden tepeden bizim kadar ot toplayanı yok.
“Turp otu, kuzu kulağı, kişkiş, gerdime, kazyak, hardal, ısırgan, ebegümeci, şevket-i bostan, tilkişen, acıot, su teresi, arapsaçı, baldıran, bambul, dağ marulu, deniz börülcesi, hindiba, ısırgan, kara hardal, salep, çıntar, kazayağı, köremen, labada, baldıran, kuş yüreği, iğnelik, dallama, semizotu, su kazayağı, tekesakalı”…
Listeyi daha da uzatabiliriz ancak lafı uzatmayalım.
Dünyanın tarımsal çeşitliliğinin dörtte üçünün son yüzyıl içinde yok olduğu bir süreçte bu tür projeler biyoçeşitliliğin, endemik ürünlerin, toprak ve su kaynaklarının korunması sahip olduğumuz mirasın sürdürülebilir olması açısından büyük önem taşıyor.
Meraklıları hatırlayacaktır.
Bundan 10 yıl önce Meyve Mirası Çalışma Grubu bu bölgede çalışmalar yapmış, bize bırakılan mirasın envanterini çıkarmıştı. Çalışma kapsamında 28 meyve türünde 540 yerel meyve çeşidi saptanmış, 330 çeşidin ağacı tespit edilmiş ve veritabanına işlenmişti.
Muğla endemik bitkiler ve biyo çeşitlilik açısından gerekli olan mikroklimatik iklime sahip coğrafi yapısı ile inanıyoruz bir çok projenin pilot ili olmaya devam edecek.
Bu kapsamda yerel tohum konusunda çalışma yapan kurumları ve sivil toplum kuruluşlarını da önemsediğimizi belirterek sonlayalım.