Bir siyaset bilimci diyor ki; “Devlet yardımları parti üyelerinin ve parti örgütünün alt hiyerarşisinin aleyhine, parti üst yönetimini ve bürokrasisini güçlendiriyor”.
Bu müthiş bir tespit ve biz bu tespitten parti üst yönetimi ve bürokrasisi güçlendikçe, örgütlerinden ve tabanından uzaklaşıyor anlamı çıkarabiliriz.
Yalan yok !
Parti yönetimleri siyasi meşruiyetlerini örgütlerinden ve tabandan, ekonomik meşruiyetlerini de kamusal kaynaklardan sağlıyor.
Üye aidatları, bağışlar ve adaylık ücretleri gibi parti gelirleri, siyasi partilere verilen kamusal desteğin yanında hiç sayılıyor.
Ana finansını kamusal destekle sağlayan, giderlerini bu yolla sağlayan parti yönetimi ve bürokrasisi, seçmenine ve parti ideolojisine olan bağlılığını bu nedenle sekteye uğratabiliyor.
Kamusal yardımlarla düzenli gelir sağlayan partiler güvenli gelir kaynaklarıyla kendi seçmeninin ve tabanından uzaklaşıp farklı seçmen yapısına ve farklı aday tercihine yönelebiliyor.
Böylece parti üst yönetimi ve bürokrasisi daha az ideolojik davranma imkânına kavuşuyor.
Daha az ideolojik davranmayı siyasi bir yöntem olarak gören parti üst yönetimi siyasi yelpazede ideolojik olarak kendini tanımladığı yerden uzaklara düşüyor, finans kaynağın ve gücün getirdiği şımarıklıkla kendisinden beklenen demokratik tercih ve yöntem beklentilerine cevap veremiyor.
Bağış, üye aidatı ve adaylık başvuru gibi gelirlerine bağımlılığı azalan siyasi partilerde üyelerin ve örgütlerin etkinliği azalıyor, parti örgütsel ihtiyaçlara cevap veremez hale geliyor.
Kamusal kaynakları her türlü tasarrufunu elinde tutan, harcama yapan parti üst yönetimi ve bürokrasisi kendisine yasayla sağlanan bu hakla; yerel örgütlerin yerine merkez ilişkili yapılar inşa ediyor. Parti üst yönetimi ve bürokrasisi yerel örgütlerin yerine merkez ilişkili yapıları belediyeler ve belediye başkanları üzerinden inşa ediyor.
Bu durumda partinin siyasi meşruiyetini sağlayan gönüllülüğün, siyasal tescilin ve ideolojinin bir anlamı kalmıyor.
Parti üst yönetimiyle örgütler arasında yabancılaşma başlıyor. Bu yabancılaşmayla doğal olarak parti tabanının ve örgütlerinin beklentileri karşılanamıyor. Parti üst yönetimi ve örgütler arasındaki yabancılaşma özellikle seçim dönemlerinde aday belirleme yöntemlerinde ortaya çıkıyor.
Parti tabanı ve örgütler aday tercihlerini demokratik yollardan belirlemek isterken, parti üst yönetimini ve bürokrasisi adayları demokratik olmayan yöntemlerle belirleme gayreti içinde oluyor.
Büyük ve yüksek ihtimal adaylarını bu yönde belirliyor.
İdeolojik gönüllülük esasıyla siyasi tercihini parti çatısı altında tescilleyen örgütlü seçmen, yöntemin yanlış olduğunu bile bile her seferinde aidiyet duygusuyla hareket ediyor, parti yönetiminin belirlediği adaylara oy vererek parti üst yönetimine yeni bir siyasi meşruiyet kazandırıyor.
Siyaset bilimcilere göre böylesi hastalıklı bir yöntemin çaresi var.
Siyaset bilimciler bu sorunun çözümünü; siyasi partilere devlet eliyle sağlanan kamusal kaynağın genel merkezlere değil, taşradaki teşkilatlara verilmesinde buluyorlar.
Siyaset bilimciler örgüt ve genel merkez arasındaki yabancılaşmanın, tercih ve yöntem farklılıklarının ortadan kaldırılması için kamusal desteğin partilerin gelir kalemlerine yani üye aidatı, bağış gibi gelirlere orantılı yapılmasını da öneriyorlar.
Siyasi partilere yapılan kamusal destekle yolsuzlukların önüne geçilmesi amaçlanmıştı. Kamusal destek belki de belli siyasi partilerde olabilecek yolsuzlukları engelledi ancak demokrasi açısından meydana gelecek yolsuzlukları engelleyemedi.
Türk seçmeni, devlet yardımıyla eli güçlenen bazı siyasi partilerin üst yönetimi ve bürokrasisinin elinden çıkan demokrasi yolsuzluklarına ve ihlallerine boyun eğmek durumunda kaldı.
Haziran 2015 milletvekili genel seçimleri öncesinde siyasi partilere kamusal destek olarak doğrudan yardım yapılacak ve siyasi partilere toplamda 531 milyon devlet desteği verilecek.
Buna göre; AK Parti 298 milyon TL, CHP 115.3 milyon TL ve MHP 77.8 milyon TL hazine yardımı alacak. Bu yardımla siyasi partilerin üst yönetimleri ve bürokrasisinin eli bir kez daha güçlenecek. Ancak seçim başarısı için ekonomik gücün yanında mutlaka örgütsel güç gerekecek…