24 Mart’ta, ‘Yeşil-Beyaz’ yazısından bir sonraki ‘Bir elin şamatası olmaz’ başlıklı yazıyı; “Muğlaspor’la, kulüp yöneticileriyle ilişkiniz ya da mesafeniz ne olursa olsun (!) hepimiz bu süreçte bir gerçeği anlamak yerine anlamlandırmaktan vazgeçmek zorundayız. Israrla ve inatla ifade etmek isteriz ki; Beğenseniz de beğenmeseniz de Muğlaspor bu yıl şampiyon olabilir. Şampiyonluk tabi ki; ihtimallere bağlıdır. Ancak bu süreçte ihtimali (!) alınan sonuçların oluşturacağı unutulmamalıdır. Bu noktada önemli olan, iyi bir sonuç için sizin ne yaptığınızdır. Son virajda gerekli olan destek, bu kentte yaşayan her birimizin sorumluluğundadır. Bir elin şamatası olmaz, şamata için bir araya gelmek gerek” ifadeleriyle sonlamıştık.
Ardından 29 Mart’ta “Üç hafta dişini sıkmak” ve 19 Nisan’da “Bir miyiz, beraber miyiz” başlıklı yazıları kaleme almış her bir yazıda tek bir konuya vurgu yapmıştık.
Muğlaspor’un yüksek hedefine yönelik sorumluluğun sadece taraftar gruplarına, kulüp yöneticilerine ve kulübe destek veren kişi ya da kurumlara bırakılamayacağını ifade etmiştik.
Kent olarak bu süreçte bir ve birlik olmayı becerdik ve bu birliktelikle müthiş bir sonuca ulaştık.
Play Off birinci kademe maçında Kütahya karşısında penaltılarla kaybettik.
Maçı kaybetmemize karşın inancımızdan, bir ve birliğimizden bir şey kaybetmedik.
İkinci kademe Sultangazi maçına da aynı motivasyonla hazırlandık.
Penaltı sonuçlarıyla bir hafta ertelemek zorunda kaldığımız 3. Lig özlemine yine penaltılarla kavuştuk.
Her iki maçta takımın arkasında 5 bin kişilik dev bir koro vardı.
Yani biz hem Kütahya maçını hem de Sultangazi maçını 5 bin artı 11 kişi ile oynadık.
İki maçta takımını desteklemek içn tribünde yerini alan her bir Muğlasporlu bıraksalar; …ötüne göbeğine, yaşına başına bakmadan yeşil beyaz formayı giyip, tozlukları ayağına çekip tribünden sahaya atlayacaktı.
Bu sefer gerek kalmadı.
Penaltı vuruşlarında futbolcuların 5’te 5 yapması, kaleci Çelebi’nin son penaltı vuruşunu kurtarması işi bitirdi ve Muğlaspor’u beş yıl aradan sonra yeniden 3. Lig’e çıkardı.
Biliyorsunuz, Muğlaspor Kulubü Başkanı Haluk Beyimoğlu, Sultangazi maçı öncesinde bazı kesimlerden yeterli desteği göremediklerini, bazı STK’ların ‘Memleket meselesi’ diye çıktıkları yolda kendilerini yalnız bıraktığını öne sürmüştü.
Doğrusunu söylemek gerekirse Beyimoğlu’nun kader maçı öncesi yaptığı açıklama kamuoyunda şaşkınlık yaratmıştı. Kimilerine göre açıklama metafor doluydu. Bu nedenle açıklama stresten kaynaklanan bir tezahür olarak nitelendirildi. Ancak açıklamada kesin olan bir şey vardı.
Sultangazi maçı öncesinde yaptığı açıklamada Başkan Beyimoğlu, Muğlaspor’un 3. Lig’e çıkılması halinde yeniden aday olmayacağını açıkladı.
Mayıs ayı içinde kulübün olağan kongresinin yapılacağını hatırlatan Beyimoğlu; “Kongremizin bizim için bir şans olduğunu düşünüyorum. Biz Muğlaspor 48’indir diye yola çıktık. Bu kongrede ben şahsen takımın 3. Lig’e çıkması durumunda aday olmayacağım. Eğer takım 3. Lig’e çıkmazsa ben tekrar aday olacağım ve devam etmek istiyorum.” şeklindeki açıklamasıyla dikkat çekti.
İfade etmek gerekir bu karar; Beyimoğlu’nun bireysel kararıdır ve herkes bu bireysel karar saygı duymalıdır.
Sonuçta Muğlaspor 3. Lig’e çıktı.
Buna göre Mayıs ayı içerisinde yapılacak olağan kongrede Haluk Beyimoğlu aday olmayacak.
Zira Başkan Beyimoğlu ve ekibi zor bir süreçten geçti.
Bir kez daha böyle bir süreçten geçmek inanın hiç kolay değil.
Bu nedenle Beyimoğlu’nun aday olmama kararına saygı duymak gerekiyor.
Beyimoğlu, kentin spor tarihinde Muğlaspor’u 5 yıl aradan sonra bu kadar zor koşullar altında yeniden 3. Lig’e çıkaran kulüp başkanı olarak anılacak.
Emeğine ve çabasına teşekkür etmek gerek.
Mayıs ayı içerisinde yapılacak kongrede mutlaka birileri aday çıkacak ya da aday çıkaracaktır.
Şimdiden hatırlatmak gerek.
Muğlaspor’u nostaljik bir dekor olarak değerlendirmenin, geçmişin başarılarıyla iç geçirmenin, efkârlanmanın, suni ve dönemsel algılar ve hedeflerle romantikleşmenin hiç sırası değil.
Kulübü bir iktisadi işletme gibi, bir anonim şirket gibi yönetecek, ona buna muhtaç olmadan kendi kaynaklarını kendisini yaratacak, ekonomik ve sportif alt yapısını kurabilecek bir yönetim gerekiyor.