SİYASETÇİLERİN ULUSAL BASIN TERCİHİ
Bir siyasetçi için seçimler öncesinde, hatta aday belirleme sürecine günler kala genel merkezin medya takip ağlarına takılmak önemlidir.
Aynı siyasi çatı altında bir başka aday ya da adaylar arasındaki rekabetinin sadece yerel basın üzerinden yapılıyor olması (!) kimilerine yetmeyebilir.
Bu durumda izlenecek yol bellidir.
Kent ölçekli toplumsal algı; yerel basınla, Ankara algısı; ulusal basınla sağlanabilir.
Bu ihtiyacı karşılamak için yereli değil ulusalı kullanmak gerekir.
Ankara algısı için ulusalda kim ya da kimlerin tercih edileceği noktası ise yayın kurumunun işlevi ya da meslek erbabının konumu ve becerisinden ziyade referanslara endeksli, bir ötesinde ise ilişkilere tabidir.
Özellikle basın taşeronlardan gelen referanslar, bu işler içindir.
Bu iş için yeterlidir.
Burada temel amaç: Ankara’nın, genel merkezin medya takip ağlarına takılmaktır.
Bu ihtiyacı karşılamanın da mevcut sistemde bir yolu yordamı vardır.
İşte bu noktada taşeron sistemi devreye girer ve işi bitirir.
Zira taşeronluk aşina olunan bir sistemdir.
Ve bunun için kimseyi suçlamamak gerekir.
‘Yerele selam, ulusala devam’ mantığı da sonuçta bir tercihtir.
Bir siyasetçinin genel merkezin medya takip ağlarına takılmak ihtiyacını ulusal basın ve yaygın kalemler üzerinden yapıyor olması bizim tarafımızdan daha öncede ele alınmış bir konudur.
Konu aynı çatı altında siyaset yapan siyasetçiler arasında yerelde doğan rekabetin ulusal medya üzerinden yapılması sonucu tarafımızca kaleme alınmıştır.
Bir kastı ya da kötü niyeti yoktur.
İl sınırlarını aşmak isteyen, kent kulislerinden Ankara kulislerine zıplamak isteyenlerin izlediği bu yöntem ilk kez karşılaşılan ve yerel basında panik yaratan bir yöntem değildir.
Aday olması muhtemel siyasetçilerin bu süreçte ‘Taşra baskısı-taşra algısı’ yerine ‘İstanbul baskısı-Ankara algısını’ tercih ediyor olmaları, siyasi partilerin ve siyasetin geldiği noktayı işaret etmesi açısından önem arz etmektedir.
Zira siyasi partiler aday belirlemede ön seçim yapmayacaklarını manifesto niteliğinde yerel seçim bildirgelerinin ilk sırasına koyarak meraklısına kapı açmışlar ve müjdeyi vermişlerdir.
Bu müjde ile ikbal ve istikbal meselesi, seçilebilme gayreti yeniden hortlamış ve siyasetçiyi esir almış durumdadır.
Bu noktada aday olmayı düşünen siyasetçilerin tercihlerini ulusal medyadan yana kullanmaları anlayışla ve tevazu ile karşılamak gerekir.
Ulusal basın tercihi her ne kadar belli bir disiplin içerisinde yapılıyor olsa da yerel basının durumu fark etmesi gecikmemiş ve konuya ilişkin gerekli hassasiyet gösterilmiştir.
Ötesinde bir köşeye not edilmiştir.
***
Meraklısına Not:
Cengiz Aymatov’un “Cengiz Han’a Küsen Bulut” adlı romanı bir edebiyat şaheseridir.
Şöyle ki; Cengiz Han Avrupa’yı fethetmek amacıyla batı seferine çıkar. Sefere çıkmadan önce bir kâhin bu sefer sırasında onun başı üzerinde küçük beyaz bir bulutun dolaşacağını ve onu koruyacağını söyler. Seferin on yedinci gününde Cengiz Han bulutu görür ve Gök Tengri’nin ona
bir ayrıcalık gösterdiğini anlar. Batı seferi öncesinde Cengiz Han, kadınların çocuk doğurmasını doğa kanunlarına ve Gök Tengri’nin gücüne gidecek şekilde yasaklar. Fakat nakışçı Togulan ile Yüzbaşı Erdene’nin bir çocukları olur ve adını ‘Kulan’ koyarlar. Bunun üzerine Cengiz Han yasağa uymayan Erdene ile Togulan’ı idam ettirir. Kendi seferine devam ederken Cengiz Han küçük beyaz bulutun onu terk ettiğini fark eder. Gök Tengri’nin kendisine yüz çevirdiğini anlayan Cengiz Han ülkesine döner ve orada ölür. Küçük beyaz bulut ise Kulan ve onu sahiplenen köleyi güneşten korumak için yeniden ortaya çıkar.
Romanı ve konusunu, romantik bir bakış açısıyla değerlendirmemek gerekir.