Uluslararası kurumların kabul ettiği Amerikan Özgürlük kuruluşu Freedom House, özgür ülkeler ve özgür olmayan ülkeler listesine göre Türkiye kısmen özgür ülkelere arasında yer alıyor.
Freedom House listesini iki temel kriterle oluşturuyor.
Politik Haklar ve
Sivil Özgürlükler…
Buna göre Türkiye;
Politik haklar ve sivil özgürlüklere göre kısmen özgür ülkeler arasında bulunuyor.
Avrupa kıtasındaki tüm ülkeler, Türkiye hariç tamamı özgür…
Uluslar arası kurumların kabul ettiği gibi (Freedomhouse) ve fiilen görüldüğü gibi Türkiye yarı özgür bir ülke.
Yarı özgür bir ülke de özgürlük sevdalılarının barış içinde yaşamak isteği ne yazık ki hak hukuk ve demokrasi temelli bir hayal olmaktan öteye geçemiyor.
Yerleşik kural ve kurumlarla yönetilmeyen bir ülke de özgür olmak ya da barış içinde birlikte yaşamak bile talep edilemiyor.
Özgürlük ve barış gibi evrensel kriterlerin peşinde koşanların bir şekilde önünün kesilmesi için her zaman bir yol bulunuyor.
Gün geliyor barış ve özgürlük talebi en temel suçlar arasında yer alabiliyor.
Batının modern toplumlarında bir yerde toplanabilme, bir yerden bir yere yürüyebilme ve protesto yapabilme hakkı en büyük özgürlük kriterleri olarak karşımıza çıkabiliyor.
Bir yerde toplanmak,
Bir yerden bir yere yürümek,
Yürürken bir şeyleri protesto etmek, fikir özgürlüğünden ziyade modern toplumların temel özgürlüklerini ve demokrasilerini oluşturan en temel haklardan sayılıyor.
Modern toplumların aksine yani bunun aksi durumlarda;
Bir yerde toplanmak,
Bir yerden bir yere yürümek,
Yürürken fikir beyan etmek ya da protesto etmek suç kapsamında görülüyor ve bir şekil de engelleniyor. Engellemeyle kalınmıyor, gerekirse şiddette kullanılıyor. Kamu çalışanı, kamuyu oluşturan
tüm unsurlara, bizatihi kendisine ceza kesiyor ya da ceza uyguluyor.
Bugün yaşadığımız sorunların temelinde halkın özgürlük ve demokrasi taleplerinin karşısında ayak direten siyaset bulunuyor.
Bize göre suçlular listesinde ne kamu çalışanları, ne meslek odaları, ne sivil toplum kuruluşları, ne şiddet uygulayan ne de şiddete maruz kalan kamu görevlileri bulunuyor.
Bize göre idari yapımızın temelini, omurgasını oluşturan yasama ve yürütmeyi elinde tutan siyaset, suçlular listesinin ilk sırasında bulunuyor.
Halkın büyük bir çoğunluğunun demokrasi ve özgürlükler konusundaki taleplerinin önündeki engeli; yasaları değiştirebilecek gücü varken, yasaları savunarak disiplin yaratmaya çalışan siyasiler oluşturuyor.
Bireyi her türlü güce karşı koruma altına alan ileri demokrasi temelli yeni bir anayasa için halktan oy isteyerek yasama ve yürütmenin başına geçenler mevcut yasaların konforuyla meşruiyet sağlıyorlar.
Bununla yetinmeyip bu meşruiyete saygı duyulmasını istiyorlar…
Böyle olunca da halkın temsiliyetine çatı oluşturan büyük meclisin izleyeceği yol haritasına işaret eden “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” sözünü hiçe sayıyorlar. “Siyaseti elitler yapar, halk oy verir” anlayışı içinde hareket ediyorlar. Sonuç itibariyle siyaset kurumuyla 50 yılı aşkındır anamızı belliyorlar.
Biliyorsunuz; Çok ama çok kötü günlerden geçiyoruz.
Canımız ciğerimiz yanıyor.
Elbette daha kötü günlerimiz de oldu.
Demokrasi adına demokrasiye kerelerce darbe vuranlar; insani, vicdanı ve hukuki bütün haklarımıza ve değerlerimize kelepçe vurdu.
Yaşananları unutmadık.
Siyaset eliyle oluşturulan suçlular listesine bakarak kimse kimseyi suçlamasın (!)
Bugünün suçlular listesinin başında halkın taleplerini bir kenara koyarak, halkın siyasete doğrudan etkisini yok sayan, siyaset kurumunun merkezine halkı koymayan ve siyasi partileri bir şirket gibi yöneten siyasetçiler bulunuyor.
Söylenmeyi bırakın (!)
Siyasete doğrudan etki yapacak gücünüzü kullanın…