SİYASETİN ŞEKLİ KÖKTEN DEĞİŞECEK
Eğer uyum yasaları çıkarılır,
Ardından hemen erken genel seçime gidilmezse (!)
Milletvekilliği genel seçimi ve Cumhurbaşkanlığı seçimi 2019 yılında yapılacak.
İster erken, isterse zamanında yapılsın (!)
Önümüzdeki seçimlerde siyasi partileri bekleyen bir sorun var.
Bu seçimde hem cumhurbaşkanı hem de milletvekilleri seçilecek.
Bugüne kadar parlamenter sisteme göre; tek sandıkta yapılan seçimlerde ilk kez iki sandıkta tercih yapılacak.
Siyaset bilimcilerin iddialarına göre; Bu durum siyasi partiler için bir sorun oluşturacak.
Zira bir siyasi partiye oy veren seçmenin oyu bu seçimde resmen ikiye bölünecek.
Seçmen oyunun birini cumhurbaşkanlığına, diğerini de milletvekilliğine kullanacak.
Siyaset bilimcilerinin ifade ettiği gibi seçimlerde iki sandığın oluşu seçmen tercihinde değişikliğe yol açabilecek.
Siyaset bilimciler şimdiden uyarıyor (!)
Cumhurbaşkanlığında X partisine oy veren bir seçmen,
Milletvekili seçiminde Y partisine oy verebilecek.
Zira; Cumhurbaşkanlığı seçiminde; genel ülke kriterleri,
Milletvekilliği seçiminde; yerel kriterler geçerli olacak.
Sonuç itibariyle bu seçimde seçmenin cumhurbaşkanını seçecek oyu ile milletvekilini seçecek oyu birbirinden ayrılacak.
Bu durum seçmenin farklı siyasi partileri tercih etmesine zemin oluştursa da aslında siyasetin şeklini de kökten değişterecek.
Siyasi partilerin genel merkezleri, teşkilat ya da örgütlerin istemediği adaylarla seçime gitmesi halinde (!) seçmenin elinde ikinci bir tercih bulunacak.
Eğer seçmen erkenden uyanır, ikili tercih hakkını tehdit unsuru görürse (!)
Bu mekanizma belki de seçim öncesi, aday belirleme sürecinde devreye girecek.
Oyun ikiye bölünecek olması, şimdilik seçmenin kafasında şekillenmiş değil.
Ancak bu olgu yeri ve zamanı gelince mutlaka şekillenecek.
İşte bu noktada adaylarını atama yöntemiyle belirlemek isteyen genel merkez ile adaylarını ön seçim ya da eğilim yoklaması ile sandıkta belirlemek isteyen taşra örgütleri ilişkisinde yerel örgüt ya da teşkilatların eli güçlenecek.
Siyasi partilerin genel merkezleri, milletvekilliği seçiminde ve sıralamasında eskiden olduğu gibi bir dayatma yapamayacak, seçmeninden ve tabanından biat etmesini beklemeyecek.
Yani kimse “Şu isimler milletvekili adayı olacak” diye diretemeyecek.
Diretir, dayatırsa seçmen bir diğer alternatife yönelebilecek.
Ötesinde dayatma ısrarı (!) seçmen tercihinde zemin kaymasına neden olabilecek.
Bu durumda o siyasi parti, meclisteki çoğunluğunu kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya kalabilecek.
Şimdiden ifade edilen şu: “Önümüzdeki seçimde kimse seçmene rağmen (!) seçmenin istemediği adaylarla sandığa gidemeyecek.”
Zira listeyi beğenmeyen seçmenin elinde ikinci bir tercih daha bulunacak.
Bu durumda cumhurbaşkanlığında X adaya ve partisine oy veren bir seçmen, milletvekilliğinde Y partisine ve adayına oy verebilecek.
Cumhurbaşkanlığı seçiminde kendi siyasi görüşüne yakın adaya oy veren seçmen bu tercihi ile zaten siyasi aidiyetini ıspatlamış olacak.
Cumhurbaşkanlığında X partisine oy vererek aidiyetini ıspatlayan seçmen, aynı partinin milletvekili listesini beğenmezse (!) bir başka listeye yönelebilecek.
Bu noktada devreye milletvekili aday listeleri girecek.
Seçmenin farklı siyasi partileri tercih etmesine zemin oluşturacak bu durum aslında siyasetin şeklini de kökten değişterecek.