Büyükşehir’den kim ne anlıyor, kim ne bekliyor? bilmiyoruz!
Kim ne anlarsa anlasın, kim ne beklerse beklesin bizim birey olarak büyükşehir statüsünden beklentilerimiz bir hayli fazla. Bu beklentileri kendimize sağlanmış özgür alanda sizlerle paylaşıyor, bu süreçte basında böyle bir hakkın sahibi olmanın da sorumluluğunu taşıyoruz. 
***
Kent Yazıları, kentin sonuçları ve amaçları sorgulayan, kent idealini belirleme gayretine, demokratik hak arayışına, bu yolda kabul edilebilir sonuçlar alıncaya kadar, açık ve net bir çabanın ve hedefin sahibidir.
Yazıların kendisine ayrılan çizgiyi aşması, kentin ve siyasetin sınırlarını zorlaması, değiştirici türde kolektif politik eylem anlayışından kaynaklanır.
***
Kent Yazıları, dilek ve temennileri geride bıraktı.
Aidiyet ve biat kültürünü reddetti.
Analitik düşüncenin rasyonel davranışın zemini oldu.
Bu nedenle bu köşede yer alan yazıları siyasi ve taraflı bir temele yerleştirenlerle kardeş bile olsak bir önemi yok. Kent Yazıları bu kenti kimin ya da kimlerin yöneteceği konusunda bir idealin sahibi ve savunucusu olarak ayrışmayı göze almaktan da kaçınmadı.
***
Bu nedenle büyükşehir yasası ile ilgili olarak baştan bu yana, yasanın her türlü engeline (handikap) karşın gözyaşı dökmek, yas tutmak yerine ‘bu yasa ile en iyi sonuca nasıl ulaşırız?’ derdiyle görüşlerimizi sizlerle paylaşmaya devam ediyoruz.
***
Büyükşehir yasası ile yeni bir sosyal hayatın başlayacağının farkındayız.
Değişim nedir bilmeyen, değişmek de istemeyen ve bu nedenle de bir türlü ne olacağının, yola nasıl devam edeceğinin kararını veremeyen bu kent, büyük şehir statüsü ile yeni bir sürece doğru yelken açıyor.
Kim ne derse desin! Kim ayak diretirse diretsin! Nafile…
Bu konuda diyalektik süreç işlemeye devam ediyor.
***
Hiçbir kuşkumuz yok !
Muğla, büyükşehir statülü yerel seçimlerinden sonra yeni bir sosyal hayatın sahibi olacak. Her ne kadar büyükşehir statüsü kararını siyaset vermiş olsa da, kentte yeniden yaratılmanın sosyal boyutu ve kazanımları kısa bir süre içinde işin siyasi boyutunu geride bırakacak.
***
Artık herkes biliyor ki; büyük şehir statülü seçimler sonrasında kim göreve gelirse gelsin, kim kazanırsa kazansın (!) yeni bir kentin, yeni bir sürecin ilk adımları atılacak.
Siyaset, bu ilk adımı atarken gayet önemsiz, basit gibi görünen adaylık sürecinde bir iç rekabeti yaşıyor.  İdeolojiden uzakta, statik yöntemlerle kenti yöneten politik temsilcilerin periyodik olarak seçilme arzusu ve siyasetçinin seçilebilme hırsı hala siyasetin önündeki en büyük engel olarak karşımızda duruyor.
***
Siyasette ve özellikle de CHP sıra dışı bir iç rekabet yaşıyor. Bu süreçte CHP’de; bir yanda örgütsel emek oranını hiçe sayan, seçilebilme gayreti ve hırsları nedeniyle ‘daha bir miras oluşturmadan, parti mirasının üzerine oturmak isteyenler’, bir diğer yanda örgüt iradesini, örgütsel emek oranını ve ön seçimi savunanlar yer alıyor. İç rekabeti bu iki unsur oluşturuyor.
***
Unutulmasın ki; kent politik bir topluluktur ve kentin geleceğini de siyaset belirler. Ancak bu güne kadar Muğla politik topluluğunun başında görev yapan siyasetçiler, bu kentte siyaset tekerleğini kamusal yararı sağlamak için döndüremediler. Büyükşehir, kamusal yarar tekerleğinin döndürülmesi için bir fırsat olarak görülmelidir.
***
Muğla, kamu yararı olmadan politik bir topluluktan bahsedilemeyeceğini büyükşehir statüsünün kazanımları ile öğrenecek. Kent, büyük şehir statüsü ile, kazanımları ile kamu yararını ne yazık ki, daha yeni keşfedecek. Halk, yerel yönetimlerde bu güne kadar hizmet adına yapılanların birer yutturmaca olduğunu, orta ölçekli yöneticiler ile kendisine sadece orta ölçekli bir yaşam olanağı sağlandığını anlayacak.  Büyükşehir statüsü halk, siyasetin ‘merkezi –yerel ve eşraf’ otoritesinden çoğunluğun egemenliğine geçiş yapacağını ve böylece yitirmeye başladığı yerel kimliğini yeniden inşa edebileceğini görecek.
***
Büyükşehir statüsü Muğla’yı “gündelik yaşantının kenti” olmaktan öteye taşıyacak. Bu nedenle bu proje, politik bir ‘ceza’ olmaktan çıkıp bir liderin elinde ‘ödüle’ dönüşebilir. Büyükşehir statülü yönetişim sistemini uygulamaya koyacak olan politik liderdir. Bu süreçte bize gerekli olan; kent vizyonunu belirleyecek ve bu vizyon çerçevesinde oy birliği saylayacak, yerel kaynakları fark edecek bir liderdir.
***
Bu kentin siyasi zemini ve bu süreçteki lideri bellidir.
Kentin siyaset zemini CHP, politik lideri de söylem ve eylemleri ile Musa Gökbel’dir.
Bu süreçte içinde yer aldıkları siyasi yapılarda henüz bir miras oluşturmadan, parti mirasının üzerine oturmak isteyen politik temsilcilerin periyodik olarak seçilmelerini engellemek, mahalle ve okul arkadaşlarının ömür boyu süren rekabetlerinin de tanıklığından kurtulmak zorundayız. ***
Daha önce yazdık bir kez daha yineleyerek sonlayalım.
Büyükşehirle herkese zaman, enerji ve mekan. Yani aktif vatandaşlık. Yeterli barınma, tamamlayıcı hizmet ve tesisler. Her bütçeye uygun sağlık hizmeti. Özellikle kadın, küçük ve özellikle yaşlılar için. Emeğin karşılığının alınabileceği yeterli iş imkanları ve toplumun en zayıf halkası olan kırsal için yeterli sosyal tedarikler ve toleranslar. Kentte özgürlüğün temelini oluşturan sosyal ve politik eşitsizliklerin ortadan kaldırılması. Tüm bunlar büyükşehir statülü kazanımlarından bazıları…
Bu noktada “siyasi zemin ne olursa olsun, politik lider kim olursa olsun” deyip geçemeyiz…