Şahşımıza “1 Kasım seçimlerinde oy oranını yüzde 25’te çakılı tutan CHP’de kurultay için kazan kaldıranları herhalde destekliyorsunuz” şeklinde bir soru yöneltilmiş.
Bize gelen iletilerde “Balbay’ın, ‘kurultay 4 gün sürsün, yön yöntem ve yönetim belirleyelim’ önerisini, eski ve yeni 42 il başkanının ‘olağanüstü kurultay’ çağrısını, Umut Oran’ın çıkışını, Muharrem İnce’nin ‘ince söylemlerini’ destekliyorsun ki (!) Kılıçdaroğlu’na gönderme yapıyorsun” denilmiş.
Yine iletide “Gözden kaçırma (!) CHP’nin delegeleri yenilendi” ibaresine de yer verilmiş.
Yenilenen delegelerin olağan kongre takvimine göre hareket edeceği, olağanüstü kongre için gereken imzayı vermeyeceklerine dikkat çekilmiş.
İletide kısaca; “Boşuna heveslenme” denilmiş…
***
Bilinsin ki bizim CHP ile ilgili bir hevesimiz yok.
Biz CHP ile ilgili heves defterini kapatalı çok oldu.
Bizim hevesimiz;
CHP’den yana değil demokrasiden ve özgürlüklerden yana.
CHP’nin ulusalcı solu ile bizim içinde bulunduğumuz sol aynı şey olmasa da (!) CHP’yi bizde meşrulaştıran şey CHP’nin Ak Parti tezinin karşı tezi olması ve siyasi bir alternatif olmasıdır.
***
CHP’liler henüz hissetmemiş olsalar da, Türkiye’de toplumsal arka planı olan iki büyük partiden birisi olarak CHP, sadece CHP’ye oy verenlerin partisi olmasının ötesindedir.
Bugün “biz yeni delegelerimizi seçtik, kurultaya bu delegeyle gidiyoruz” diyerek cahil böbürlenmesini marifetten sayanlar “kardeşim bu parti bizim” demeye getirselerde biz onların kusuruna bakmayız.
Bilmeyebilirler…
Bilmemek suç değildir ancak ayıptır…
Ak Parti karşıtlığı üzerinden CHP ile yanyana duran sol unsurlardan oy almaya gelince sesi çıkmayan, bunu zenginlikten sayanlar ‘sosyal demokrasi ne kadar güçlü olursa sol’da o kadar güçlü olur’ gerçeğinin henüz farkında değillerdir.
Sosyal demokratlar bunu bilmese de solcular bu gerçeği iyi bilir.
Bu noktada CHP sadece CHP’ye oy verenlerin partisi değil, solun da siyasi bir alternatiftir.
Sosyal demokratlar; Fransa ve Almanya’da, sol; Yunanistan ve İspanya’da başarı elde ederken, biz solcuların CHP’den başarı beklemesi suç mudur?
Cuntaya, faşizme ve kapitalizme karşı direnme geleneği olan bu ülkelerden bizim neyimiz eksiktir?
Yunanistan’da faşizme, cuntaya direne direne, adım adım büyüyerek gelen Syriza, tesadüfen mi iktidar olmuştur?
Ya İspanyolların Podemos’u?
O da mı tesadüftür?
***
Bu noktada “Biz kurultaya yeni delegeyle gidiyoruz” diyerek böbürlenen CHP’lilere sormak gerekir:
15-16 Haziran işçi direnişinin,
Gezi direnişinin,
Zonguldak maden işçilerinin Ankara yürüyüşünün CHP için hiç mi anlamı yoktur?
Bu direnişlerden bir sonuç çıkarmak, bunu siyasi bir kanıta dönüştürmek CHP’nin değilse kimin işidir?
***
Sosyalist Enternasyonal üyesi ve sosyal demokrat olduğunu öne süren CHP’nin Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun sol-sosyal demokrat siyaset anlayış ve tercihiyle Willy Brant ya da Mitterant gibi uluslar arası diplomasinin kabul ettiği bir lider olma şansı hala vardır.
Bunun için varoluşun ve değerler bütününün yeniden tespiti gerekir.
Oysa “kurultay delegesini belirlemiş CHP” henüz sağa mı yoksa sola mı yatacağının kararını verememiştir.
Bizim derdimiz CHP’nin soldan yana karar vermesidir…
Ve bu bir heves olmanın ötesindedir…