Bu halk çok uzun süredir kendi iktidarından mahrum ve yoksun. Statüko’nun gölgesinde Muğla kendi gerçeğini arıyor. Uyaralım… Bu tespitimizden alınganlık gösterip, Statüko CHP’mi ? gibi “abuk” bir yorumu, “sabuk” bir soruya dönüştürüp komik duruma düşülmesin. Ortada bir sistem var ve statüko bu sistemin korunması için tüm siyasi ve ticari oluşumları kullanıyor. Statüko su başlarını tutmuş. Yangında ilk kurtarılacak malzeme listesi gibi, kentin en işlek caddesine statüko’dan kurtarılacak olanların listesini yapsak bu listenin başında, ilk sırasında siyasi partiler yer alır. Statükonun bu kentte yarattığı bir sistem var ve bu “regülasyon”un koruyucusu siyasi oluşumlar.
Meraklısına Regülasyon : Regülasyon, kendini piyasalardan daha akıllı zanneden insanların piyasalara müdahale ederek, mevcut sonuçlardan daha iyi bir sonuç üretmek için harcadıkları çabadır, gayrettir. Her durumda kazançlı çıkanlar da regülasyonu hazırlayan göbekli’lerdir. Regülasyonun temel amacı regülasyonun sonsuza kadar devam etmesini sağlamaktır…Bu kentin egemen gücü, baş aktörü statükodur. Kent statükosu nedeniyle en sıradan insancıl yaşam koşullarından mahrum bırakılan, yatırım, üretim ve istihdamdan uzak, ikinci sınıf muamelesi gören, oy verdiği siyasal oluşumlar iktidara gelse bile statükonun engelleri ile karşılaşan ve bir türlü iktidar olamayan bu halk, yığın ve kütle durumundan, bir regülasyon projesi olmaktan kurtarılmalı… Halka ve halkın taleplerine rağmen, kendi plan ve uygulamaları konusunda fütursuzca hareket eden kent statükosu, iki gün önce yine kollarını sıvadı, yine şansını zorladı. Ak Parti Muğla Milletvekili Yüksel Özden’in hastane ve hastane alanı konusundaki “ranttan” uzakta alınmış hükümet kararını açıklamasının ardından hastanenin yerini bir türlü “beğenemeyen” statüko harekete geçti. Karardan dönülmesi için her yolu denediler. Tüm mazeret ve gerekçelerini bilimsel temele bile dayandırdılar ancak sorunu aşamadılar. Çünkü sorunu aşacak, aşabilecek yetenekte ve inançta bir partner bulamadılar. Bu kez olmadı. Bu kez pişirip pişirip halkın önüne koyanların aşı’na su katıldı. Bu kez gafil avlandılar, yakayı ele verdiler, şimdi de debeleniyorlar. Bu arada bize, özellikle konuyu kamuya taşıyan gazetecilere “aba altından sopa” göstermeyi ihmal etmiyorlar. Bunun bir işe yarayacağını bekliyorlar. Bu sefer olmadı. Dümenler bozuk, canlar sıkkın…Karanlığa, kapitalizme ve oligarşiye 16 yaşında kafa tutmaya karar vermiş birisi olarak, kentimin ve halkımın hür vicdanı olmanın bedelini ödemeye hazır olduğumu belirtmek isterim. Benim safım belli ve ben bu sefer “bana ne” deyip geçmeyeceğim.