Bütün şehir aslında bir il yönetim modeli. Uyaralım.
Merkezi otorite bu sistemle ildeki toprak örgütlenmesini değiştirebilir.
Bu açıdan bakıldığında yapılanı sadece idari bir değişiklik olarak görmemek gerekiyor.
Bu konuda çok muhalefet yapıldı, bir yenisini buradan eklemek istemeyiz.
Ancak; Anayasa’da tariflenen “İdarenin Bütünlüğü İlkesi” ile düzenlenmiş, merkezi yönetim-yerel yönetim ilişkisi büyük şehir yasası ile bütün şehir-merkez ilişkisi ve il sistemine dayanan merkez ilişkisi olarak fiilen yeniden tanımlanırken, sessiz kalamayız.
***
Kamuoyunu uyarmak gerekiyor.
Uygulama; toplumsal, siyasi ve idari yapılarda radikal bir dönüşüme zemin oluşturabilir.
Belediye başkan adaylığı hamasi turlar, hamasi nutuklar atarak olmuyor.
Yerel demokrasinin gelişmesini, yerel temsil sisteminin demokratikleşmesini beklerken, tuzaklarla dolu bir  yasa ile bu süreçte eller pantolon çizgisinde belediye başkanları seçme yanlışlığına düşmeyelim.
***
Kısa geçelim…
Bugün ihtiyaç duyduğumuz şey daha fazla otorite değildir.
İktidarın tek elde yoğunlaşması da değildir.
Bugün ihtiyaç duyduğumuz tek şey demokrasidir.
Büyük şehir yasası ile yerel demokrasi rüyamız bir kâbusa dönüşebilir.
***
Derdimiz ve telaşımız doğru anlaşılsın.
Büyükşehir statüsü; yerel demokrasi arayanlar için siyasal, toplumsal ve yönetsel anlamda en uygun yönetim modeli değildir. Yasanın yerel yönetimlere getireceği iktisadi yapı da tartışmalıdır.
Siyaset bilimciler demokratik bir düzende katılım ve demokrasi ilkelerinin varlığına dikkat çekerler.
Yine siyaset bilimciler yasada iyileştirileceği varsayılan iktisadi ölçek olgusunun hizmet üretenlerin “kâr”ını temel aldığını ifade ediyorlar ve uyarıyorlar. Türkiye’nin idari yapısı “kâr” değil, kamu yararının üzerine dayanmalıdır…
***
Bir ayağı kırsalda bir ayağı kıyıda ve sayısız kaynağın sahibi olan Muğla, bu noktada doğru tercih yapmak zorundadır.
Muğla, daha önceden bütün şehir uygulamasına geçen illerde hizmet maliyetlerinin düşüp düşmediği ile ilgili bir düşüncenin sahibi değil.
Muğla, hizmet alanı genişleyen bütün şehir statülü belediyelerde yaşanan sorunlara yabancı. Kaynakların ne derece etkin ve verimli kullanıldığını da bilmiyor.
Muğla, bu süreçte doğru tercih yaparak tuzaklarla dolu bir yasayı ödüle çevirebilir.
***
Büyük şehir Muğla için; ödül mü, ceza mı?
Bu konuda tek uyarı Muğla Büyükşehir Belediye Başkan Aday Adayı Musa Gökbel’den geldi. Yasanın tuzaklarla dolu olduğunu her fırsatta dile getiren Gökbel, uyarısını kamuoyuna şu sözlerle taşıdı.
“Benim siyasal sorumluluğum, sizi bu bakımdan uyarmak. Burada Ahmet olur, Mehmet olur, Hasan olur, diye bir iddia sahibi değilim. Siz bu kentte, bu kenti yöneten, aday olan her muhterem arkadaşımı bire bir tanıyorsunuz. Kim, nerede, ne kadar durur? Tehditlere, hangi tehditlere? Vali tehdidine, Bakan tehdidine, Başbakan tehdidine, müfettiş tehdidine nasıl karşı durur nasıl başarır bunları biliyorsunuz”…
***
Bugün büyük şehir belediye başkanlığına aday adayı olan hiçbir siyasetçi bu göreve bal mumu ile davet edilmedi. Kimseye de okuntuluk dağıtılmadı. Aday adayı olan tüm siyasetçiler bu görevi tüm zorluklarına karşın bilerek ve isteyerek kendileri talip oldular.
Hala seçilebilme gayretini siyasetten sayarak örgüt içerisinde seçilebilme turları atan bazı büyük şehir belediye başkan aday adayları ne yazık ki şu güne kadar böylesine risklerle dolu bir yasa karşısında ne yapacaklarını söylemediler. Onların tek derdi yine, ne olursa olsun, yeniden seçilebilmek. Onlar ne yazık ki Gezi Parkı’nı ve onun yarattığı siyasi rantı bir kenara bırakıp, büyük şehir yönetim modelinin yaratacağı ve yaşatacağı sorun ve tehditlere bir türlü gelemediler.
***
Gönlümüz rahat.
Biliyoruz ki bu konuda vatandaş siyasetçinin önünde gidiyor.
Genel merkez kararı ile örgüt iradesi geri döndü. Sandıkta oy kullanacak CHP’li üyeler, büyük şehir aday adayını bu sürecin söylem ve yöntemlerine göre belirleyecekler, kararlarını kimin, nerede durduğuna bakarak verecekler.
Kamuoyuna yönelik uyarı yazılarımızın nedeni budur.
Büyük şehirde yaşanacak sorunlara ve tehditlere karşı; kim, nerede, ne kadar karşı durabilir? Sorun aslında budur, tüm uyarıların arkasında yatan da bu gerçektir.
Muğla, sadece başkanlığı koruyan, Tatlı Su Balığı gibi bir belediye başkanı seçerek bir yere varamaz. Bu noktada eller pantolon çizgisinde, mevzuatçı bir belediye başkanı ile sandıkta kazanılan seçim masada kaybedilebilir. Bu nedenle Tatlı Su Balığı gibi bir başkan seçme yanlışlığına düşülmemelidir.
***
Kim kendini bu halk için yakar?
Kim merkezi otoriteye kafa tutar?
Kim kendisi seçenleri, kim sadece başkanlığını korur?
Bu yönetim erkiyle, bu modelle, bu tuzaklara kim direnebilir?
Bu yasanın taşıdığı riskleri kim göğüsleyebilir?
Muğla kararını buna göre vermelidir.
Kim aday olursa olsun ve kim, kimi desteklerse desteklesin, yaşamı boyunca kamuya taraf olmuş bizler  bu süreçte kararımızı verdik. Tatlı Su Balıklarını değil, Alnında Kavga Yazanları tercih edeceğiz…