UTANÇ VERİCİ GECEDE
Sizinkini bilemem ama darbe girişimi sonrası benim telefon hiç susmadı.
Yaşı ellinin üzerinde olanların; “Bu yapılanı darbeden saymak mümkün mü?”
Ellinin altında, 40’lı yaşlarda olanların; “Darbe mi oldu?”,
20 ila 30 yaş arasındaki genç kuşağın; “Abi bunlar darbe diyorlar? Darbeyle ne oluyor ki?” sorularına cevap vererek sabahı ettik.
Yalan yok (!)
“Eyvah” dedik ve 36 yıl öncesine gidip geldik.
71 muhtırası ve 80 darbesinin tecrübesiyle erzakı, ekmeği-suyu, unu-şekeri kontrol ettik, marketten eksikleri giderdik. Eşe dosta telefon açtık, tavsiyelerde bulunduk.
TRT’de silah zoruyla yayınlandığı sonradan anlaşılan “Ordu yönetime el koydu” türündeki çakma açıklamanın ardından Hasan Mutlucan’ın davudi sesi ile söylediği “Yinede şahlanıyor aman kolbaşının kır atı” türküsünü bir süre bekledik.
Ama türkü bir türlü gelmedi.
Darbe girişimi darbeye dönüşmedi.
***
Utanç verici gecede; Türk demokrasisiyle doğru orantılı büyüyen, olgunlaşan ve yaşamı boyunca iki ihtilal bir muhtıra gören abilerimizin, üçüncü darbe ile ‘dalya’ demeye hazırlandıklarına şahit olduk.
Aralarında Ak Parti hükümetlerine ve liderlerine keskin ve köşeli muhalif olanları bile, darbe girişiminde bulunanları lanetliyorlardı.
Zira onlar darbe ile ne olacağını herkesten iyi biliyorlardı.
Büyük bir metanetle olan biteni televizyonlardan izlediler.
***
Utanç verici gecede; dedelerinden, babalarından ve abilerinden muhtıra ya da darbe hikâyeleri dinleyerek büyüyenler, 18 Şubat’ı sıradan bir gün olarak algılayan ve belki de hiç bir zaman böyle birşeyle karşılaşmayacağına inanan ellili yaşların altındakilere de darbe ile ne oluru anlattık.
“Önce Vali, arkasından kurum müdürleri, hâkimler, savcılar, gazeteciler, akademisyenler, sendikacılar, meslek odaları başkanları, dernekler, siyasi partiler ve yöneticileri göz altına alınır.
Aralarında tutuklananlar olur. Derken sizin kapınız çalar (!) Ne olup bittiğini anlamadan evinizin altı üstüne gelir. Karga tulumba, pijamayla kendinizi iki kişinin arasında bulursunuz. Anneniz, babanız, yakınlarınız isyan eder, sesleri geceye karışır. Sıkı yönetim ilan edilir, akabinde sokağa çıkma yasağı başlar. Bankalarda işlem durdur. Para yatırıp çekemezsiniz. Ekonomik her türlü faaliyet sona erer. Turizm ters yüz olur, ülkeden kaçışlar başlar. Hastaneler, sınır kapıları, gümrükler tamamen darbecilerin eline geçer. Günde bir defa ekmek dağıtılır” diyerek uzun uzun anlattık.
***
Utanç verici gecede; bizi en çok yoran “Abi bunlar darbe diyorlar? Darbeyle ne oluyor ki?” diyen 20 ila 30 yaş arasındaki genç kuşak oldu.
Onlara ne olup bittiğini bir türlü anlatamadık.
Hepsi, alayı sosyal medya tutkunu, sanal dünya ile gerçek dünya arasında sıkışıp kalmış, iyi aile çocuğu olmasına karşın yaşamla ilişkisini tamamen sosyal medya üzerinden kuran, dünyayı umursamayan ve bu haliyle alt kültür insanına dönüşmüş genç kuşağa, ne olup bittiğini bir türlü anlatamadık.
Denedik ama olmadı, başaramadık.
Sonunda elinde tuttuğu telefonun çalışmayacağını, telefonla görüşme yapamayacağını, sosyal medya ve internet erişiminin engelleneceğini söyleyince ortalık karıştı.
Anladıkları tek dil buydu…
***
Bilinmelidir ki; darbeler ya da darbe girişimleri ister bu topraklarda isterse binlerce kilometre uzaklarda gerçekleşirse gerçekleşsin (!) nereden gelirse gelsin, kimin elinde şekillenirse şekillensin alayına karşıyız.
Temel hak ve özgürlükleri sekteye uğratan, demokrasi dışındaki her tür rejimin ve varyetinin karşısındayız.
Biz adı demokrasi olan kadına aşığız…
Utanç verici gecede;
Çok şükür ki; darbe girişimi, darbeye dönüşmedi…