12 Kasım 2012’de kabul edilen 6360 Sayılı “Yeni Büyükşehir Yasası” olarak tanınan yasayı eleştirmiş ilk günden “ödül mü ceza mı” diye sormuştuk.
Kent yönetim sistematiğini bu kadar kısa bir sürede, bir günde değiştiren bu yasanın başarılı olması konusunda şüphelerimiz vardı.
Bu dönüşüm başarılı olur mu?
İller bu hızlı dönüşüme uyum sağlayabilir mi?
Kırsal-kent arasında hizmet götürme noktasında planlama ve koordinasyon sağlanır mı?
Ölçek ekonomisinden yetirince yararlanılacak mı?
Kaynak israfı önlenecek, kaynaklar etkin ve yerinde kullanılacak mı?
Yasa ile değişen seçim sistemi doğrultusunda kırsal oylar büyükşehir yönetimlerinde etkili olacak mı? gibi sorulara yanıt aramıştık.
CHP ilk günden büyükşehir yasanına muhalefet etmiş, bunun ötesinde yasanın iptal edilmesi için Anayasa Mahkemesi’ne dava açmış ancak bir sonuca ulaşamamıştı.
Daha önce ifade etmiş, yasanın içeriğine hatta tam kalbine yerleştirilen ve gücünü yasadan alan olağanüstü yetkilenmenin bir “öz yönetim” sorunu yaratabileceğini ifade etmiştik.
Sakalımız olmadığı için uyarılarımızı dinleyen olmadı (!)
Ancak 7 Haziran ve 1 Kasım seçimleri sonrasında Güney Doğu’da yaşanan hendek ve barikat krizi, merkezi yönetimle, yerel yönetimi karşı karşıya bıraktı ve hükümet yasanın revize edilmesi için düğmeye bastı.
Önümüzdeki süreçte büyükşehir yasası, yasa yapıcısı Ak Parti hükümeti tarafından revize edilecek.
Buna ilişkin öngörülere göre; büyükşehir belediyelerine verilen yetki ve sorumlulukların bir kısmı, büyük ve yüksek ihtimal geri alınacak, valiliklere verilecek.
En temel belediyecilik hizmetlerinden birisi olan itfaiye, belediyelerden alınacak, itfaiye merkezi bir teşkilat çatısı altında toplanacak.
Büyük ve yüksek ihtimal AFAD çatısı altına girecek.
Belirtmeliyiz ki; büyükşehir yasanın getirdiği yönetim şeklinin sadece terör kapsamında değerlendirilmemesi yönündeki beklenti sahipleri kendilerini hayal kırıklıklarına hazırlasınlar.
Hükümete yakın Ankara merkezli kulislerde yer alan bilgilere göre; büyükşehir yasasının bütünü revize edilmeyecek.
Yasaya ilişkin hendek açma, barikat kurma ve öz yönetim gibi konularda fırsat vermeyecek bir idari düzenleme yapılacak.
Valiliklerdeki il idareleri ve yatırım izleme birimleri yetkilendirilecek ve güçlendirilecek.
Yasal düzenlemeyle büyükşehir belediyelerine özerk bir yerel yönetim, malî ve insan kaynakları gibi konularda sağlanan geniş imkanlar kısıtlanacak. Tamamen yok olmayacak.
Yani büyükşehir yasasının bütününde çok şey değişmeyecek.
Yasanın bütünü korunacak, ancak yasa Diyarbakır gerçeklerine göre törpülenecek.
Yani büyükşehir belediyeleri ve belediye başkanları yetkilerinden çok şey kaybetmeyecek.
Bu noktada “yasa revize ediliyor, tamamen değişiyor” diyerek büyükşehir belediyelerine kafa tutanlar, “büyükşehir belediye başkanlarına muhalefet olsun da ne olursa olsun” diyerek vatandaşı dolmuşa (!) getirenler duvara toslayacak.
Kendilerine muhalefet zemini yaratamayan siyasetçiler gariban gurabanın, fakir fukaranın kanına girerek kimseye efelik yaptırmasınlar.
Kuşkusuz bu yasa değişse, değiştirilse çok iyi olacak.
Ancak bu yasa değişmeyecek.
Önümüzdeki süreçte büyükşehir yasasında hükümet tarafından yapılacak revize; silah sesleriyle güne uyanan güney doğuda hissedilse bile barış içinde yaşayan güney batı da belki de hiç hissedilmeyecek…
Bu yasa değişmeyecek.