Datça Belediye Başkanı Şener Tokcan, “Sorun çok, yetkim yok” diyerek istifa edeceğini duyurdu.
CHP’den iki dönem Belediye Başkanı seçilen Şener Tokcan, istifası ile ilgili olarak yaptığı açıklamada, “Datça’nın önemli sorunları var ancak belediye olarak bu sorunları çözebilecek bir yetkimiz yok. En önemlisi de Datça’nın geleceğini planlamada, imar konusunda hiçbir yetkimiz yok” dedi.
Tokcan, sorumluluklarının olmasına rağmen yetkilerinin olmamasından dert yanarak, “Sürekli vatandaşla karşı karşıya kalıyorum. Bu da beni çok yordu. Yoksa ben bu görevi 5 yıl sürdürmek düşüncesiyle karar verdim. Aklımda hiçbir zaman ‘istifa ederim’ gibi bir düşünce olmadı. Bu karar bana yakışan bir karar değil. Bu yetkisizlikle Datça’ya daha fazla faydalı olabileceğimi düşünmüyorum. Vatandaşlar, merkezi hükümetin yapması gereken konuları bile belediyeden talep ediyor” ifadelerini kullandı.
1 Temmuz’da görevden ayrılacağını açıklayan Tokcan belediye başkanlığından istifa edeceğini, partisinin genel merkezi, Muğla Büyükşehir Belediye Başkanlığı ve belediye meclis üyelerine durumu bildirdiğini ifade etti.
Anlaşılan Tokcan’ı ne genel merkez, ne büyükşehir belediyesi ne de meclis üyeleri göreve devam etmesi konusunda ikna edememiş ki; Tokcan görevden ayrılacağını, istifa edeceğini duyurdu.
2009 seçimlerinde yüzde 57 oy alarak başkan seçilen Şener Tokcan, Mart 2014 yerel seçimlerinde aday olmamıştı. Ancak genel merkezin ısrarı üzerine aday gösterilen ve ataması yapılan Tokcan, 2014 seçimlerinde ise yüzde 46 oy alarak yeniden belediye başkanı seçildi.
Büyükşehir statülü 1,5 yılın ardından 2014’te genel merkezin ‘aday ol’ çağrısına kulak veren Tokcan, bu kez genel merkezin göreve ‘devam et’ çağrısına kulak asmadı.
Datça Belediye Başkanı Şener Tokcan, “Sorun çok, yetkim yok” diyerek istifa edeceğini duyurdu.
Bir belediye başkanının yetkisizlikten şikâyet ederek görevi bırakması yerel siyasette görülmüş ya da duyulmuş bir şey değil. Tokcan vakası bir ilk.
Tokcan Vakası bir örnek.
Siyasetle ne yaptığımıza, ne sağladığımıza bir örnek.
Biz biliyoruz, siz de öğrenin istiyoruz.
Bugün ilçe belediye başkanı olarak görev yapan belediye başkanlarının büyük bir çoğunluğu AK Parti eliyle hazırlanmış “Büyükşehir Yasası” konusunda bilgilenme gereği duymadan aday oldu.
Evet, (!) üstelik yasanının içeriğini, ne getirdiğini bilmeden aday oldu ve seçildi.
Mart 2014 yerel seçim öncesi binlerce kilometre yol kat ederek ilin altını üstüne getiren CHP’den büyükşehir aday adayı Musa Gökbel, gittiği her yerde ve her noktada büyükşehir yasanının içerdiği riskleri anlatmış, ancak seçilebilme gayretine teslim olan siyasete bu büyük sorunu bir türlü anlatamamıştı.
Yasanın içerdiği risklere dikkat çeken Gökbel, o süreçte bir belediye başkan adayı gibi değil, uyarıcı bir parti misyoneri gibi davranmıştı.
Hatta Gökbel, büyükşehir belediye başkan aday adayı olarak CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nu makamında ziyaret etmiş, belediye başkanlarının ön seçimle belirleneceği sözünü almış ve Muğla’da yaptığı çalışmaları bir dosya olarak kendisine sunmuştu.
Yaptığı çalışmalara göz attıktan ve dinledikten sonra Genel Başkan Kılıçdaroğlu’nun Gökbel’e; “Musa bey, siz bireysel aday çalışmasından çok parti çalışması, CHP propagandası yapmışsınız” dediğini daha dün gibi hafızalarda.
Gökbel, o süreçte bütün enerjisini seçilebilme gayretine değil, büyükşehir yasasının içerdiği riskleri anlatmaya harcamıştı. İlin genel seçmen yapısı içerisinde yer alan AK Partili-CHP’li-DP’li-MHP’li-DSP’li her bir unsur, büyükşehir yasasının ‘ne menem’ bir yasa olduğunu Gökbel’den ve açıklamalarından öğrenmişti.
Zira Gökbel, yaklaşık 1200 sayfalık büyükşehir yasasını resmen hatim etmişti. Gökbel, bu bilgilerin tamamını o süreçte herkesle paylaşmıştı.
Seçmenin büyük çoğunluğu Gökbel’in sayesinde bilgilenirken, CHP’den aday adayı olanlardan biri bile o süreçte Gökbel’e “Sen ne diyorsun abi” dememişti…
Zira seçilebilme gayreti her şeyin üzerine çıkmıştı.
Özensiz siyasetin altın dönemiydi.
Seçilebilme gayreti siyasetin ve ideolojinin önüne geçmiş, siyaseti resmen teslim almıştı.
Seçilebilmek, başkanlık koltuğuna oturmak, yasanın içeriğinden daha önemliydi.
Aday adaylarının birçoğu; “Yasa bir yere kaçmıyor, seçilince bakarız” demiş, yasayı dert etmemiş, bilgisizliğini ve sorunu seçim sonrasına ertelemişti.
Sonuçta adaylar belirlendi ve CHP’li belediye başkanlarının büyük bir çoğunluğu seçilerek koltuklarına oturdu. Birçoğu başlarına gelecekten habersiz (!) her şeyin eskisi gibi olacağını, eskisi gibi devam edeceğini bekledi.
Ama olmadı.
Büyükşehir yasanının getirdiği yönetim şekli, ilçe belediye başkanlarının heveslerini kursaklarında bıraktı. Yasa ile ilçe belediyelerinin büyük yetkileri büyükşehir belediyesine bırakılmıştı. CHP’li büyükşehir belediyesinin sıfırdan idari yapılanmasını kurması da zaman aldı. İlçe belediyeleri büyükşehir yönetim ve idari yapısıyla ilk yüzleşmesini de bu süreçte yaşadı.
Yetkisizlik gelip kapılarına dayandı.
Bu süreçte ilçe belediye başkanları sıradan günlük hizmetleri yerine getirmekte bile zorlanmıştı.
Bugün yetkisizliğe duyulan tepkinin peşine takılarak, birilerine gönderme yapmadan önce yetkisizlikten şikâyet eden belediye başkanlarına sormak gerek:
Büyükşehir yasasını bilmeden (!)
Yasa konusunda bilgilenmeden (!)
Neden aday oldunuz?
Siz seçmenle dalga mı geçiyorsunuz?