Üç gün süren statüko başlıklı yazıları, “kentteki statükonun tescillenmesi” olarak algılayanların çoğunlukta olduğunu gördük. Bir farkındalık yaratıldığı kesin. Bunu geri dönüşlerden anlıyoruz. Bu arada bu farkındalığın oluşmasını gazetesinin sütunlarına, köşesine taşıyan, statükoya dikkat çekmek isteyen gazetecilere ve statükonun işbirliğini, partnerliğini reddeden siyasetçilere “Rufai” gözüyle bakıldığını öğrendik. Kentin yaşlı bilicisi öyle fetva vermiş. Bunlar “Rufai” dir ! demiş ve durum’u özetlemiş. Bilici, bizi en yüksek sünni tarikat mertebesi olan Rufai’liğe layık görmüş. Eee; artık bizde bu mertebeye ulaşmış rufai’ler olarak mevlüt protokollerinde ön sıralara yer alır, hocalarla birlikte sarı çiçeğe “anan, baban var mı” diye sorarız…
Biz karşı saldırı bekliyorduk, öyle de oldu. Yakayı ele verip, köşeye sıkışan statüko, arka bahçesini harekete geçirdi ve karşı atağa geçti. Bu olacaktı, hazırdık. Statüko şimdi de gücünü kullanıp, meslek odalarına bir dayatma uygulamaya hazırlanıyor. Şaka gibiler. Yıllardır ve özellikle son iki yıldır, meslek odalarından yükselen muhalif sese kulak vermeyen statüko, şimdi meslek gruplarının ve temsilcilerinin kendi saflarına geçip çözüm ortaklığı yapmasını istiyor. Bu ne iki yüzlülük ! Biz, bu süreçteki tüm söylemlerin müzakere temennisiyle yapılacağını biliyorduk öyle de oldu. Konu hastane ve ilk açıklama Tabip’lerden geldi. Ardından Muğla Meslek Odaları Platformu (MUMOP) bir basın açıklaması yaptı. Okuduk, bilgilendik, sağ olsunlar…
Bize bir görev daha düştü. Meslek Odalarımıza kentteki bu sorunun sadece hastane sorunu olarak algılanmadığını anlatmak zorundayız. Meslek Odası yöneticilerine ve yönetimlerine kentte ilk kez statükonun teşhir edildiğini, tescillendiğini ve kamuoyunda bir “statüko algısı” oluştuğunu da anlatmak zorundayız. Bu algı ile vatandaşın da artık bu olayı bir “hastane yapımı” sorunu olarak görmediğini belirtmek isteriz. Kentin tüm olanaklarını elinde tutan, elit ve imtiyazlı grupların arka bahçesinde büyüyüp can ve şekil bulan statükonun bu kente yapılacak her türlü yatırım, üretim ve istihdamı ideolojik fırsatçılıkla engellediği artık herkesçe biliniyor. Düşünce biçimi, ideolojik arka planı ile kentin kültürel kodlarını dejenere eden statüko, kente ve halka yönelik son kozunu da oynamaya hazırlanıyor. Her birisi toplum için önemli olan meslek odalarının ve yöneticilerinin bu konuda oluşan kamusal algıyı gözden kaçırmayacaklarını biliyoruz. Yine de biz uyarımızı bir kez daha yineleyelim. Kendi temel ilkelerine toplumsal etiket yapıştırıp pazarlayan, siyasi gardrobunuve gücünü gün geçtikçe genişleten statüko her şeyi kamusal kaygılar ile düzenlediğini iddia etmeye devam edecektir. Sakın yemeyin, statükonun hesabı başka ! Onlar yakayı ele verdiler…