31 Ağustos tarihinde yine bu köşede yer alan ‘CHPnin kimi temsil ettiğini sorgulama kurultayı’ başlıklı yazıda; “Ak Parti Cumhurbaşkanlığı seçiminin hemen ardından 1. Olağanüstü kurultayı tamamladı. 12 yıllık birikimiyle Ak Parti önümüzdeki hakim pozisyonunu sürdürmek için gerekli adımlarını attı, yeni pozisyonunu oluşturdu. Erdoğan Çankaya’ya çıktı, Davutoğlu Genel Başkan ve Başbakan seçildi, bakanlar kurulu oluşturuldu. Bu süreçten firesiz çıkmasını bilen Ak Parti 2015 genel seçimleri öncesindeki pozisyonunu ayarladı. Görünen o ki; Hakim pozisyonu ile Ak Parti kendisini daha uzun süre götürecek sosyolojik ilişkisini koruyacak. Yeni sürecin Ak Parti’si tamam (!) Şimdi sıra CHP’de” demiştik. CHP’nin yeni sürecini 5-6 Eylül tarihinde gideceği kurultayla belirleyeceğini, kurultay’da Kemal Kılıçdaroğlu’nun 2010 yılında genel başkan seçilmesi ile birlikte CHP’de başlayan kadro ve ideoloji esaslı yenilik arayışlarının parti tabanında nasıl bir karşılık bulduğu? sorusuna yanıt aranacağını ifade etmiştik.
Yine aynı yazıda cumhurbaşkanlığı seçimleri sonrasında ortaya çıkan siyasi sonuçla Ak Parti’nin 2015 milletvekili genel seçimlerine yeni anayasayı tek başına yapabilecek sayısal üstünlüğü yakalamak adına yola çıktığını, Ak Parti tezinin karşı tezi CHP’nin ne adına yola çıkacağını merak ettiğimizi kaleme almıştık.
CHP konusundaki merakımız hala giderilmese de sonuçta her iki partide liderlik konusundaki krizi kendilerine has yöntemlerle çözüme kavuşturdu, kongrelerini tamamladı. Ahmet Davutoğlu Ak Parti Genel Başkanı ve Başbakan seçilirken CHP’de Kemal Kılıçdaroğlu genel başkanlık koltuğunu kimseye kaptırmadı.
Kongrelerin ardından ortaya yeni bir tablo çıktı.
Ak Parti’de genel başkan değişmiş olmasına karşın partinin tüzüğü, programı, yol haritası değişmedi.
Ak Parti hakim pozisyonunu korudu, korumakla kalmadı yeni bir siyasi süreç başlattı. Yeni başlayan siyasi süreçte Ak Parti, “Yeni Türkiye” söylemini ortaya koydu.
Siyasetin merkezini oluşturan “Yeni Türkiye” söylemi aynı zaman da sistematik bir dönüşümü hissettirir nitelikteydi. Ak Parti’nin “Yeni Türkiye” söylemi çok kısa sürede kendine yeni aktörler ve işbirlikleri buldu.
Bu süreçte zorlamayla kurultay kararı alan CHP’de ise ne genel başkan, ne de program değişti (!) CHP yine tanıdık bildik türdendi.
Genelden yerele geçelim istiyoruz.
Türkiye, modernleşme, normalleşme ve bütünleşme gibi temel açılardan yeni bir döneme doğru yelken açarken kent siyaseti Ak Parti’nin yenileşmesinden, CHP’nin değişmemesinden ne derece etkilenecek?
Yeni Türkiye’nin, Yeni Muğla’sında (!)
Eskinin güçlü siyasi aktörleri mevzilerini koruyabilecek mi?
Sizce bu mümkün mü?
Bize göre bu pek mümkün görünmüyor…
Yeni süreçte yeni aktörlerin kendi içindeki mücadelesi göreceksiniz; eski aktörleri itibarsızlaştıracak.
Bu noktada yerel siyasette Ak Parti’de ve CHP’de yeni aktörlerin mücadelesine hazır olmak gerek.
Belirtelim ki; Yaklaşık 30 yıldır girdiği her seçimi kazanan, neredeyse kentin egemen gücü haline dönüşen CHP yerel örgütlerinde bir değişeme gerek duyulmayacağını düşünenler büyük bir yanılgının sahibidirler.
Kim ne derse desin (!)
Biz CHP sahnesinin yeni aktörleri ağırlamaya hazırlandığını biliyoruz. Aynı şekilde Ak Parti’de de “Yeni Türkiye” hedefinin gereği olarak yerel teşkilatlarda görev yapan siyasi aktörlerinde değişeceğine inanıyoruz.
2001 yılından bu yana Muğla’da girdiği her seçimi kaybeden Ak Parti yerel teşkilatlarında görev yapan siyasi aktörlerin “Yeni Türkiye” hedefine katkı koyabileceklerini düşünmüyoruz.
12 yıldır kamusal tartışma zemini inşa edemeyen Ak Partili yerel aktörler, 30 yıldır ortada tartışılacak bir sorun görmeyen CHP’li yerel aktörler bu yeni süreçte siyasetin kendilerine meydan okuduğunun farkında değiller…
Göreceksiniz; Yeni Türkiye’nin Yeni Muğla’sında onlar olmayacaklar…